Yaşlı mı tradutor Inglês
8,522 parallel translation
O yaşta bir çocuğa sahip olacak kadar yaşlı mısın?
Are you old enough to have a son that age?
- Ama sen... - Yaşlı mı görünüyorum?
But you look...
Yaşlı mı?
Is that old?
Dişçi randevularını takip etmek senin notunu fakslamak ve yaşlı kadınlar için atıştırmalık almak zorundayım.
I have to keep track of your orthodontist appointments and you need your notes faxed and can I please buy your old-lady snacks and, " Frankie, remind me.
Çocuktan mı, yaşlı kadından mı yoksa tahtta hak iddia eden sahtekardan mı?
The child, the old woman, or the pretender?
Ben daha yaşlı ve daha üretici biriyim.
I'm older, more established.
Okula dönmeden önce yaşlı adamla bir oyun daha oynamaz mısın?
Take another shot at the old man before you head back to school?
Neyse, deneme odasından çıktım ve.. .. 2 gencin bana güldüklerini gördüm. Bilirsin "Yaşlı adam hala uğraşıyor" gibi.
Anyhow, I'm coming out of the dressing room, and I see these two young guys laughing at me, you know, like "there's the old guy trying too hard."
Umarım o yaşlı adamı öldürmüyorlardır.
Hope they weren't euthanizing or murdering the old man.
Alt kattaki yaşlı karıya mı çaktın?
So you banged the old broad downstairs?
- Anlaşıldı. - Yaşlı Paslı'mız trionik bir radyasyon sızıntısından muzdarip.
Copy that.'Old Rusty here is suffering a trionic radiation leak.'
Lanet olsun, senden yaşlıyım. Lanet olsun.
Goddamn.
Tatlım, yaşlı hissetme. Bu benimde yaşlı hissetmeme sebep oluyor.
Honey, don't feel old.
Şu ölen yaşlı teyzeden biraz daha bahset bakalım.
Tell me more about your dead old lady.
Lütfen kızlar birincisi çok yaşlıyım. İkincisi yarın iş var, gerçekten.
Please, guys, honestly, one, I'm too old and B, I've got work tomorrow, honestly.
Yaşlı adamımı arayacağım.
I'm gonna call my old man.
Çocuk parkına on adım mesafede bu yaşlı adamdan zorla para almaya utanmıyor musunuz?
What kind of human beings steal money from a senior citizen 10 feet from a jungle gym?
Neyse, yeniden ortaya çıkışlarımın zaman çizelgesi tanıkların ifadeleri ve fırsat düştükçe yapılan polis raporları, ve onları muhtemel ölüm saatleriyle kıyaslıyınca...
Anyway, when charting my exact reappearances, as using witness accounts and the occasional police report, and comparing them with my likely times of deaths...
Bende 40 yaş daha yaşlı... laboratuvar yalnız zamana ihtiyacım var.
I feel 40 years older. I just need some alone time in my lab.
Duygusal yaşlı bir kadınım işte.
I'm just a sentimental old woman.
O yaşlı kamplumbağayı dert etmiyorum aslında.
I'm not really worried about that old tortoise.
Neal'ın babasını oynayacak kadar yaşlı değilim.
I'm not old enough to play Neal's father.
Scarborough'dan tatile gelen yaşlı dostlarımızdan biri.
One of our old fellas on his holidays in Scarborough.
Ama bowlingden önce ufak bir işim çıktı. Bizim yaşlı komşu pek iyi hissetmiyormuş.
And I'm gonna be a little bit late for bowling because my old neighbor isn't feeling well.
Yaşlı babanın fikrinin pek bir önemi yoktur sanırım.
I don't suppose your ancient father's opinion carries much weight.
Hiç kendinde değilsin, değil mi yaşlı kızım?
You're really not yourself, are you, old girl?
Yaşlı anacığım sokaklarda şunu bunu satıyor. Hem de Seung-gyu kime çektiyse artık, dersleri çok iyi galiba. - Hırbo.
My aging mother's out there selling things on the street, and Seung-gyu has to be so damned good at his studies, the jerk.
Sürekli bunu söyleyip duruyorsun. Yaşlı bir hizmetçiye döneceğim!
You keep repeating that, and I'm turning into an old maid!
Ben yaşlı görünüyor olmalıyım.
I must look old.
Mutsuz orta yaşlı bir adamım.
I'm a miserable middle-aged man.
- Ve benim ortak olmak için yaşlı bir adama ihtiyacım var. Kendi için hiçbir şey istemeyen birine.
And I need an old man to be my partner... someone who wants nothing for himself.
Yıldızımızdan gelen gördüğümüz ışık oldukça yaşlı.
The light we see from our star is old... much older than the eight minutes it takes
Erkek, kadın, yaşlı, genç. Burası gizemli insanlarla tanıştığım konaktır.
I had these voices in my head... all kinds... uh, men, women, old, young, this mysterious corral of people I've never met.
Üniversiteye gitmek için çok yaşlıyım.
Jenna's right.
- Çocuk hastalıklarına mı gideceksin yaşlılık hastalıklarına mı?
Are you going to the pediatrics or the geriatrics? What?
Ona göre çok yaşlıydım, çabuk güvendim.
I was too old for him, I was too trusting.
Onları açtığımda, Blitzer bizim kocaman yaşlı zaman girdabımıza milyarlarca yıl geleceğe gönderilecek.
I switch them on, the Blitzer gets sucked into a big old time vortex, billions of years into the future.
- Sence bunun için biraz yaşlı değil miyim?
Don't you think I'm a little old for that?
O geceki hanım... daha yaşlı ve daha kiloluydu.
The lady that night was... older and heavier.
Hava bükücü olmak benim seçimim değildi ve acemi birliğine dönmek için çok yaşlıyım.
I never wanted to be an airbender, and I'm too old to be back in boot camp!
Bunun için çok yaşlıyım.
I'm too old for that.
Yaşlı bayan mı?
"Old lady"? ! I - -
Ben daha yaşlıyım ve daha zekiyim.
I'm older and I'm smarter...
Ben yaşlı bir adamım. Bu dünyada çok vaktim kalmadı.
I'm an old man, I am not long for this world.
Sevecen yaşlı bir adamım.
I am a benign old man.
Galiba yaşlılığın ve hastalığın kokusunu ölüm ile karıştırdım.
I think I must have confused the smell of old age... of infirmity... with death.
Ben sadece yaşlı bir adamım.
I'm just an old man.
Ben dayanıksız, yaşlı bir adamım.
I'm just a frail old man.
Ailelerimiz, yaşlı insanlar, tüm büyükbabalarımız ve büyük-büyükbabalarımız, yalnızca devekuşu, kanguru, hindi, yabani domates, yabani pancar kökü gibi "bush tucker" ile besleniyorlardı.
All our families and old people, all our grandfathers and great-great-grandparents, they only eating bush tucker, like emus, kangaroos, turkey, wild tomatoes, wild beets.
Çok yaşlıyım.
I'm too old.
Aşağı tarafta yaşlı bir çiftle tanıştım. Bir çocuk onlara küfür etmiş.
I met an old couple down below, said a boy swore at them.