You don tradutor Inglês
590,598 parallel translation
Bana artık hiçbir şey anlatmıyorsun.
You don't tell me anything anymore.
Neden partine gelemeyeceğimi anlamadım.
[Maria] I don't get why you don't want me at your party.
Bu yüzden artık gideyim. Hadi ya. Ona birkaç dakika daha vermek istemediğine emin misin?
Are you sure you don't want to give her a few more minutes?
Babanın parasına ihtiyacın yok.
You don't need your dad's money.
Kiranın ne kadar olduğunu bilmiyor musun?
You don't how much your rent is?
Ben kanepede yatmayacağım çünkü sen özel olan ve olmayan şeyleri ayıramıyorsun.
I'm not sleeping on the couch'cause you don't know what's private and what's not.
Bana söylemediğin sırların mı var?
You really have secrets you don't tell me?
Bir mahsuru yoksa, burada yeterince takıldık.
If you don't mind, I've, uh... I've spent enough time here already.
Ellerini yıkamıyor musun?
You don't wash your hands?
Onu kaybetmek istemediğin şeylere bağlarsın...
You attach it to things that you don't wanna lose- -
Kızgınsın, çünkü Aram'ı tanıyorum ama sen tanımıyorsun.
You're upset because I know Aram and you don't.
Umarım direk dalmış olmamızın sakıncası yoktur.
I hope you don't mind me diving right in.
Çünkü yapmazsan, Victor, kardeşi ve üç kuzeni ateş ederdi.
'Cause if you don't, Victor, his brother, and three cousins shoot back.
Hayır, yapmıyorsun.
Oh, no, you don't.
Hayır, yapmıyorsun!
Oh, no, you don't!
Anlamıyorsunuz.
You don't understand.
Umarım sakıncası yoktur.
Yeah. Hope you don't mind.
Özür dilerim, zorunda değils...
Sorry, you don't need to...
Ondan hoşlandığını hemen belli etmek istemezsin.
You don't want to come on too strong.
- Kurt zorunda değilsin...
- Kurt, you don't have to...
Ben sizden ayrılmaktan korkuyorum. Evan'dan ve takımımdan...
I'm scared because I don't want to leave you guys and Evan and my team.
Neden bahsettiğini bilmiyorum ama şikayetçi olamazsın.
I don't know what you're talking about, but you can't complain.
Ve bencil davrandığımı biliyorum ama sen oradayken ne yapacağımı bilemiyorum.
And I know I am being selfish, but... I don't know how to act when you're there.
Seni henüz karımla tanıştırmak istemiyorum. "
I don't want to introduce you to my wife yet. "
Bana bunu yargıç açıklayamadıysa senin nasıl açıklayacağını bilmiyorum.
If the judge couldn't explain it to me, I don't see how you will.
Tamam. Size söyleyeceğim ama lütfen beni yargılamayın.
Okay, I'll tell you, but please don't judge me.
Beni neden sevmiyorsun?
Why don't you like me?
İnsanların cinsel organlarını görmek istemiyorsan bunu google'da aratma.
Don't Google that unless you want to see pictures of people's genitals.
Ama seni hâlâ çok seviyorum, yani beni vasiyetinden çıkarma.
But I still love you very much, so don't cut me out of the will.
Tüm sırlarını paylaşman gerekmiyor.
We don't need you sharing all your secrets.
Sorunun gerçek cevabını bilmek istemez misin?
Don't you want the real answer to your question?
Olanları göstermeme ne dersin?
Why don't I... show you what happened?
Ayrıca bir isme ihtiyacı var. Buradan başlayabilirsiniz.
And he also needs a name, so why don't you start there?
Bonnie, bize seni neyin rahatsız ettiğini neden söylemiyorsun?
Bonnie, why don't you just tell us what's buggin'you?
Neden bunu ona sormuyorsun?
Why don't you ask him about it?
- Neden ona sormuyorsun?
- Well, why don't you ask him?
- Evet, seni umursamıyorum.
- Yeah, I don't care about you.
- Onu gerçekten seviyorsun, değil mi?
- You really love him, don't you?
Dembe hakkındaki güvencelerine itimat etmediğim için beni affet... Çok derin bir şekilde yanlış değerlendirdiğin bir adam sonuçta.
You'll forgive me if I don't take comfort in any of your assurances about Dembe- - a man you've so profoundly misjudged.
Sakın bana masadan almadığını söyleme.
Don't tell me you didn't grab it off the desk.
Bana kendini vurdurtma!
Don't make me shoot you!
Dembe'nin yaptığını sanmıyorum ama her şey buna işaret ediyor... Bay Red'in neler yapabileceğini kestirmek zor.
I don't think Dembe did, but everything is pointing towards that, so... you know, there's no telling what Mr. Reddington might do.
Neden onları şeye götürmüyorsunuz...
Why don't you take them over to...
Kapıya veya telefona cevap verme. İhtiyacın olmadıkça dışarı çıkma.
Don't go out unless you absolutely have to.
Neredesin?
Where are you? I don't know, a pay phone.
Hayır.
Don't you point that gun at her! Annie!
Ben seni tanımıyorum.
I don't know you.
Araçtan çıkıp öne gelir misiniz hanımefendi?
Why don't you go ahead and step outside for me, ma'am. Officer, I can explain.
Sizi üzmek istemiyorum.
I don't mean to upset you.
Neden onları meditasyon odasına yönlendirmiyorsun?
Well, why don't you show them to the meditation space?
Ne diyeceğimi bilmiyorum.
I don't know what to tell you.
dönüyor 123
dondurma 106
dönmüşsün 59
döneceğim 198
döndüğünde 18
dönecek 30
döndüğümde 48
dönüyoruz 28
donanma 44
döndük 21
dondurma 106
dönmüşsün 59
döneceğim 198
döndüğünde 18
dönecek 30
döndüğümde 48
dönüyoruz 28
donanma 44
döndük 21