Çok var tradutor Inglês
61,158 parallel translation
Geldiği yerde daha çok var.
There's a lot more where that came from.
Benden daha çok var.
There's plenty of me to go around.
Bu kızlar çok genç, çok kırılmışlar ve onlardan çok var.
These girls are so young, they're so broken, and there's so many of them.
Ama ona daha çok, çok, çok zaman var.
But not for a very, very, very long time.
Çok boş zamanınız var.
You guys have way too much time on your hands.
Anlamadığımız o kadar çok şey var ki.
Just... there's so much we don't understand.
Bence her şeyden çok neye ihtiyacın var, biliyor musun?
My opinion, you know what you need more than anything else in the world?
Daha çok gelen var! Buradan gitmeliyiz!
More coming, we got to get the hell out of here!
Bana söyleyecek çok şeyin var hala.
Still got a lot of things to tell me, you know?
Bir fikrim var ama canımız çok yanacak.
I have an idea but it's gonna hurt.
Pardon, güzelim kardeşçe anınızı böldüğüm için kusur bakmayın ama daha çekilecek çok acı ve yapılacak çok işkence var fakat zaman yok.
Excuse me, I'm sorry, I don't mean to interrupt this beautiful "broment," but there's so much pain and suffering to do and so little time to do it.
Silahlı bir düellodan çok keyif alsam da Arthur'un ruhu için yazı tura atmaya var mısın?
As much as I enjoy a good gunfight, what do you say we flip for Arthur's soul?
Ortağımdan çok fazla uzaklaşırsam patlayacak olan bir bomba var kafamda.
I got this bomb in my head that'll go off if I get too far away from my partner.
Garip gözlerinden çok daha fazlası var.
Lot more than weird eyes.
Çok fazla değişken var.
There are so many moving parts.
Yapılacak çok iş var.
So much work to do.
Bunu söylemen çok sevindim çünkü ikimizin paylaşabileceği ufak bir projem var.
I'm so glad you said that because... I have a little project that the two of us can share.
- Ama benim var, hem de çok.
- Well, I do... bad.
- Ama benim var, hem de çok.
- Well I do... bad.
Benim yaşımda çok hastanız var mı?
Do you see a lot of kids my age?
Hastalarımı iptal etmem gerekti, Terry. Bu da bana çok acı veriyor çünkü o travma hastasının yardımıma gerçekten ihtiyacı var.
I had to cancel my patients, Terry, and that really hurts because of that... the trauma patient.
Sağlık güvencesi ve emeklilik planları gayet iyiydi ama devlet işlerinde bir bürokrasi var ve nihayetinde çok bunaltıcı olabiliyor.
Good healthcare and retirement plans, but... There's a bureaucracy to government work that ultimately became too frustrating.
Alt güverteler şu torpidodan bir sürü şarapnel aldı ve pupada pek çok delik var ama çok sağlam kızdır.
The lower decks took a lot of shrapnel from that torpedo, and there's multiple punctures astern. But she's a tough girl.
Çok fazla parazit var.
There's too much interference.
Daha paramın yetmediği çok şeye ihtiyacı var.
She needs a lot of things that I can't afford.
Dedim ya, daha yapacak çok iş var.
I told you, I still have a lot to do.
Yapılacak çok iş var.
Got a lot of stuff to work on here.
Konuşacağımız çok şey var.
We have a lot to talk about.
- Bilmediğin çok şey var.
Honey, there's still so much you don't know.
Çok kötü kanaması olan biri var.
This guy's bleeding real bad.
Ama onu görebilmek için hâlâ yapacak çok şeyin var, tamam mı?
But you still have a lot more to do before you can see her, okay?
- Çok farkı var.
- This is very different.
Bay Lucas, sizde bulmak için çok uzun yoldan geldiğimiz bir şey var.
Ah, Mr. Lucas, you have something that we have traveled a very long way to find.
Eobard'ın o kadar çok güzel öldürme cihazı var ki.
I mean, Eobard has such a delicious selection of killing devices.
O pullara kaç para vermiştim haberin var mı? Çok sağ ol.
I wasted a lot of money on stamps, thank you very much.
- İdrak etmesi gerekecek çok şey var.
There's a lot to process.
Orada bizim tıpatıp aynılarımız var. Karakterleri de sonsuz sayıda değişene göre çok yakın veya inanılmaz uzak olabilir.
Over there, we all have doppelganger versions of ourselves who could be very similar or incredibly different based on an infinite amount of variables.
Çok aşama var, neden direkt seni öldürmeyi seçmiyor?
That's a lot of hoops. Why not just kill you?
Sanki başımızda çok dert yok da... Dedektif Malone'un ölümüyle ilgili durumlardan bilgin var mı?
As if we don't have enough on our plate, have you heard about the circumstances surrounding the death of Detective Malone?
Uzaktan patlatma mekanizması için çok fazla anten var.
This is way too many antennas for a remote trigger.
- Hayır. Partiyle ilgili çok işim var.
I've got far too much going on with the party.
Çok boş vakti var, ilişkinin başında bu iyi oluyor.
And he has lot of free time, which is nice at the beginning of a relationship.
Çok borcum ve pahalı tişörtler almak gibi kötü bir alışkanlığım var. "
I have a lot of debt and a bad habit of buying expensive T-shirts. "
İnsanların seni sevmesine bu kadar çok mu ihtiyacın var?
Do you really fucking need people to like you that badly?
- Üzerimde çok baskı var.
It's too much pressure.
Buraya gelip benim yaptığım şeyi yapmasını hoş karşılardım çünkü ele alınacak çok şey var.
I would so welcome another person coming here and doing the work I've been doing, because there's so much that needs to be done.
Amma çok çiçek var.
That's a shit ton of flowers.
Sana çok heyecan verici bir haberim var.
Um, well, I actually have some really exciting news for you.
Sadece üzerimizde çok baskı var.
We're just under a lot of pressure.
O büyük dolapta çok güzel anılarım var.
I have such fond memories of that master closet.
O kadar çok "ya" var ki.
There are so many what-ifs.
var mısın yok musun 30
varsa 36
vardık 38
varenka 16
var tabii 24
varşova 132
var mıydı 25
varyemez amca 23
var efendim 22
varsayalım ki 19
varsa 36
vardık 38
varenka 16
var tabii 24
varşova 132
var mıydı 25
varyemez amca 23
var efendim 22
varsayalım ki 19