Şansımız var mı tradutor Inglês
2,237 parallel translation
Sence seçim şansımız var mı?
Think we have a choice?
Şansımız var mı?
Any luck?
- Seninle biraz iş konuşma şansımız var mı? Ed anneciğin gözlerinin üzerinde olmadığı bir zaman.
Any chance you and I can talk business, maybe some time when sister Ed's not around?
- Öğle yemeğine çıkma şansımız var mı?
Any chance we could meet for lunch?
- Halen seninle bir şansımız var mı?
- Do I still have a chance with you?
Yakınlaştırma şansımız var mı?
Is there any chance you can zoom in?
Herhangi bir şansımız var mı?
Are they having any luck with it?
Evlenmeyecek olsak da hediyeleri alma şansımız var mı?
Can we still register for gifts, even though you're not getting married?
Anlıyorum. Tamam. Daha sonra ofise uğrayıp bir anlaşma şansımız var mı öğreniriz.
Well, we'll take a ride over to the office later and see if there's any shot at a settlement.
Tony, ben Hank, şansımız var mı?
Tony, it's Hank. Any luck?
Söylesene dostum sence o kızı bulmakta en ufak bir şansımız var mı?
Say, man, you think there's a snowball's chance we'll actually find that little girl?
- Scotty, yasalar bu konuda çok açık, bebeği veren annenin 60 gün içerisinde cayma hakkı var, - yani şansımız yok.
Scotty, the law clearly states, the birth mother has 60 days to change her mind, so we have no choice.
- Elbette. Ona bir şans daha vermeye ikna olmanız için söyleyebileceği herhangi bir şey, yapabileceği bir şeyler var mıydı?
Was there... anything he could have said, was there... something he could have done that would have convinced you to give him one more chance?
DNA'ya ulaşmak için iyi bir şansımız var.
Got a good chance of DNA.
Ama kızlarımızla ilgili hala şansımız var.
But maybe we can still succeed with the girls.
Fakat efendim, yakalamak için hâlâ şansımız var.
But sir there's still a chance that they could be.
- Sadece şuan bir şansımız var.
- We only have one chance.
Hala şansımız var.
Case still has a chance.
Bizim bu konudaki tek şansımız - Arkadaşının, Diego'yu oradan kaçırmak için bizim yardımımıza mı ihtiyacı var?
It might be our last chance to- - so your friend needs our help to get Diego out of there?
Arama iznini iptal ettirme şansımız var.
You've got a good shot at having the search warrant thrown out.
Elimizde sadece ve sadece tek bir şansımız var.
We've got one chance and one chance only.
Bizim bile şansımız var.
- This way. - Wow.
Hala bir şansımız var.
Not by a long shot.
Tek seçim şansımız var.
There is only one option.
Henry Cabot Lodge ve benim Başkan Eisenhower'a hizmet etme şansımız var.
Henry cabot lodge and I have had the opportunity of serving with president eisenhower...
Kendi hayatımızı kurma şansımız var. Kendi bahçemizi düzenleyebilir, minik çiçekler ve papatyalar dikebilir, gay cüce heykelleri yerleştirebilir, sulama düzenekleri kurabiliriz. Ama hayır, herkes çimento içinde yaşamak istiyor.
We have the chance to make up our own shit, we can grow our own garden and put little flowers and pansies and gay gnomes in it and water features and water sports and slings, but no, everybody wants to concrete the fucker over and get a gas barbecue.
Everett, ben de senin gibi kimseyi incitmek istemiyorum,... ama bu işte tek şansımız var.
Everett, I do not want to hurt anyone any more than you do, but we've only got one shot at this.
Artık ikinci bir şansımız var.
We have a second chance now.
Sadece tek bir şansımız var.
Only one way to do this.
Aynı şekilde GPS'ini de devre dışı bırakmıştı. Ama son bir şansımız daha var. Araç içinde yer alan yol yardım sistemini kullanarak ona ulaşabiliriz.
And he disabled the journeypath GPS for the same reason, but there's a chance he didn't unhook the intercom, the one for roadside assistance.
Carson'u hala yakalama şansımız var.
We can still get Carson.
Yaptığım şey sayesinde artık kızının bir yaşama şansı var.
Right now your daughter's got a chance of living..... because of what I've done.
Şu anda bir şansımız var.
We got a chance right now.
Ama önümüzde bazı şeyleri düzeltmek için bir şansımız var.
But here's a chance to make things right.
Ama bu kadın için, bu aile için bir şey yapma şansımız var.
But for this woman, for this family, We have a chance to do something that'll actually help'em
O zamana kadar şansımız var.
Until then, there is possibility.
Hala kazanma şansımız var.
We can still win this.
Eğer Possumlara günlerini göstermek için bir şansımız olmasını istiyorsak bu güce ihtiyacımız var.
We need that power, if we're gonna stand a chance of kicking possum butt.
- Evet, kesinlikle şansımız var.
Oh, yeah. I think we got a good shot at this. - Absolutely.
Kongrede sadece tek bir şansımız var.
We've got one shot with Congress.
Ama şimdi her şeyi düzgünce yapma şansımız var.
But now we get to do it right!
Ama dış dünya ile iletişime geçme şansımız var.
But it is a chance to communicate with the outside world.
Kızımı geri getirme şansım var.
I have a chance to get my daughter back.
Olumsuz, Marcus'u vurma şansımız var.
Negative. We have a shot at Marcus.
Yarına şansımız var.
I like our chances tomorrow.
Bu konuda tek bir şansımız var.
We have one shot at this.
Ağaç yaşadığı sürece yeniden yapma şansımız var.
So long the tree lives, there is still a chance to rebuild.
Bağışlayın, katılmam gereken çok önemli bir toplantı var, ve umarım şansınız yaver gider.
Forgive me, I have a very important meeting to get to, and I wish you all the best of luck, sir.
Birbirimizi doğum günümden görebilme şansımız var.
There is every chance we might be able to see each other in time for my birthday.
Seninle ilişkimizi düzeltemeyebiliriz ama Liam'la böyle bir şansımız var.
Maybe I'll never be able to make things right with you... but there's still time with Liam.
Frank'le bağımız olmadığını kanıtlama şansı var, kesinlikle değer.
On the off chance we're not related to Frank, it's totally worth it.
şansımız varmış 21
şansımız varsa 22
var mı 248
var mısın 123
var mısın yok musun 30
var mıydı 25
michael 2337
michele 109
michèle 40
mina 105
şansımız varsa 22
var mı 248
var mısın 123
var mısın yok musun 30
var mıydı 25
michael 2337
michele 109
michèle 40
mina 105