Şarkı mı tradutor Inglês
12,152 parallel translation
Yani şimdi içki içiyorsun ve barlarda şarkı mı söylüyorsun?
So you drink and sing in bars now?
- Şanslılara şarkı mı söyletiliyor?
You can blackmail a séance? Yes...
Yeni bir şarkı mı?
Is it new?
Şarkı mı söyledin?
You sing a jingle? !
Şimdi de şarkı mı söylemek zorundayım?
Now I have to sing a song? !
Şarkı söylemeye başladın mı?
Did you get to sing?
Bu şarkıyı ben yazdım.
This is a song I wrote.
Ama ayrıca yapımcı ve yazar ve şarkıcı ve oyuncu ve dansçı olmak istiyorum.
But I'm also thinking I want to be a producer / writer / triple-threat.
WCFW'da şarkılarımıza devam ediyoruz.
{ n8 } spinning the records of record on WCFW.
Bu şarkıyı bir kez daha duyarsam kendimi vuracağım.
If I hear that song one more time, I'm gonna kill myself.
Tanrım, Debbie, bu senin en sevdiğin şarkı.
My God, Debbie, it's your favorite song.
- Şarkıcı Bobby Sherman mı?
- Bobby Sherman the singer?
- Sanırım bir şarkı.
- ♪ My life ♪ - Yeah, I think it's a song.
Bu şarkıya bayıldım.
♪ Ankle bone ♪ I love that song. Huh?
O, insan iskeleti hakkında Christine'e yazdığım... -... şarkının sözleri.
Those are lyrics to a song I'm writing for Christine about the human skeletal system.
Şarkı fikrini kafamdan atamıyordum ve birkaç dize karaladım.
I couldn't get the idea of your song out of my head, so I jotted down a few words for you.
Şarkın için başka fikir lazım olursa iyi bir ekip olduğumuzu söylediler.
You know... you know, if you have any more ideas that you want for your song, you know, um, we're quite the team,
Bence şarkıları tek tek yapalım.
Perhaps one song at a time.
Şarkıda sadece 187 kemik kullandık. Kalkaneus ve malleus kafiyesinden hâlâ emin değilim.
We've only used 187 bones in the song so far, and I'm having second thoughts about rhyming
- "Kemik Şarkısı." - Gerçeği. - Kemik Şarkısı mı?
"The Bone Song." The real one. "The Bone Song"?
Sana bir aşk şarkısıyla serenat yapacağım.
I'll serenade you with a love song.
Onları yüzerken buldum, silahlarını nehir kenarına atmışlar gülüyorlar, şarkı söylüyorlardı. Köylerimize bomba yağdırdıktan kadınlarımızı kirlettikten, bebeklerimizi katlettikten hemen sonra.
I found them swimming, their guns on the riverbank, laughing, singing, after dropping bombs on our villages, desecrating our women, killing our babies.
Elbette, milli marşımız özgürlüğün şarkısı değil mi zaten?
Precisely the Marseillaise is the Song of Freedom.
Doktor, ben o kadar şanslıydım ki dünyanın her yerinde... her büyük opera binasında şarkı söyledim.
You know doctor, I had the chance to sing on all the world's stages in all these magnificent operas.
Geçen hafta ofisimde yaptığımız Marguerite. Hatırladım. Bana şarkı söyletmiştiniz.
Ah yes... when you made me sing, right?
Sallanırsam Jingle Bells şarkısını da çalarım.
If I jiggle, I sound like "Jingle Bells."
Ben senden daha iyi şarkı söylüyorum.
I'm likely a better singer than you. What?
Sam, arkadaşım, kahraman olacaksın. Adına şarkı yazacaklar.
Sam, my friend, you're gonna be a hero, the type they write songs about.
Bunu yaparken onu görmelisin, Evie favori şarkımızın karaokesini yap.
Oh, you should see her do that... Evie, do it. Do your karaoke of "Janie's Got a Gun."
Oysa yıl boyunca her gün fotoğraflarımı çekip onları duygusal bir şarkıyla bir videoda toplamak için çok emek harcamıştım.
And I worked really hard on taking a picture of myself every day for a year and then setting the photos to an emotional song. Look.
Biri şarkımı çalıp reklam müziğine çevirmiş.
Someone stole my song and turned it into a jingle.
Mırıldanıyordu, şarkı söylüyordu.
Humming and whistling...
Havalı insanlar hakkındaki şarkımızı hatırlamıyor musun?
Do you remember our song about cool people?
Şarkı sözü yazıyorum.
I'm a singer-songwriter.
Ona yazdığım şarkıyı neden söylemiyoruz peki?
Why don't we just sing that song I wrote her?
Anladım, şarkıyı söylemek istiyorsun.
Come on. Got it. You want to sing the song.
Çocuklarımın şarkısını dinle.
Hear my children sing.
Sen şarkı söylersin ben de sihir yaparım.
You sing and I do magic.
- O halde şarkı söyle bize. - Duyalım hadi.
Sing for us.
Serbestçe yolculuk ederiz. Sen şarkı söylersin ben de sihir yaparım.
Travelling freely, you sing and I do magic.
Bu şarkıdan nefret ediyorum. Ayrıca fena kayboldum.
I hate this song, and I'm, like, lost as hell.
Bir sonraki Hurricane olacağım gerçi Bob Dylan hakkımda şarkı yazsa güzel olurdu.
I'll be like the next Hurricane, which would be cool if Bob Dylan wrote a song about me.
- Barışacağımızı biliyordum Bir şarkı yazacağım.
I knew he was gonna break.
Sunuma geçmeden önce 3'ncü sınıfların dans dersinde söğüt ağacı ve sarkan ağaçlar için, yazdığı okul şarkısıyla sizleri baş başa bırakalım.
Before we share announcements and see the results of grade three's dance study of willows and drooping trees, we greet the day with a school song.
Onunla bir şarkı yazdım.
I wrote a song with her.
Eğer şarkıları bir şarkıcıyla ilişkilendirebilirsek genetik kanıtlar haricinde adamımızı tespit edebiliriz.
If we can attribute these songs to a musician, we might be able to identify our man by means other than genetic.
Bir de sabah hangi şarkıyı duyarsam duyayım, kafama takıldığı için.
AND because whatever song I heard first thing in the morning, I was stuck with.
Mırıldanmayı bırakamadığınız bir şarkı, öldükten sonra bile.
A song you can't stop humming, even after you die.
"Shot at ve sarkıntılık yap" mı?
Shot and score?
Sanırım sarkıntılık yapabilecek kıvam için iki shot atmalıyım.
I think I need to play "two shots and score." I'm really not ready.
Yabancının birine gidip ona asılınca altı kafam varmış gibi bana bakmasını, sonra sandalyede seni beklediğimi ama yabancı birini eve attığın için gelmeyip "Evde shot at ve sarkıntılık yap" oynadığından mı bahsediyorsun?
Oh, you mean the part where I go up to a random guy and hit on him, and then he looks at me like I have six heads, so I go back to the stool to wait for you, but you're already gone because you took a stranger home for " shot and score :