English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ Ş ] / Şey evet

Şey evet tradutor Inglês

16,255 parallel translation
- Uh, şey evet.
- Uh, well, yeah.
Evet, ona benzer bir şey.
Yeah, something like that.
Evet, Darryl'ın ağzına sıçtılar ama planlı bir şey değildi.
No, I-I didn't forget that. Yeah, they beat the crap out of Darryl, but it wasn't planned.
Evet, bir şey fark ettim.
Yeah, I realized something.
Evet, HKM'deyken Cannerts'ın odasını da biraz karıştırdım ama bir şey çıkmadı.
Yeah, well, I poked around Cannerts'office while at the CDC, and nothing.
Evet, kızların ilk randevularında yaptıkları bir şey değil mi?
Yeah, isn't that something girls do for, like, a first date?
( evet demenin yaşayan tek şey olduğunu hayal ediyorum ) ve biz evet diyeceğiz
( static, whirring of radio dial turning ) _
Evet ama kimse buna dikkatimi çekmedi, bir şey söylemedi.
Yes, but no one drew my attention to it or said anything.
- Evet, şey...
- Yeah, well...
Evet, onun gibi bir şey.
Uh, yeah, like that.
Evet, ben şey...
Yeah, I did for a...
Evet, şey hayır hayır.
Yeah, that... no, no, no.
Ama ölürken kulağına bir şey fısıldadı. Ona doğruyu söylemeyi başarabilseydi bu zamana kadar sessiz kalır mıydı? Evet.
But he whispered something to her as he was dying.
Evet ama bu biri dediğimiz kişi cinayette kullanılan silahı teslim almış olmalı. Peki bunun kaydı nerede? Aynı şey efendim.
Yeah, but this same someone would had to have signed out the same gun that was used in the murder - - and where's the record of that?
Evet, onun gibi bir şey.
Yeah, something like that, yeah.
Evet, şey, onu suçlayamam.
Yeah, well, I don't blame her.
Evet, her şey bu.
Yes, that's all.
Evet, yaptığım ama sana anlatmadığım bir sürü şey var.
Yeah, well, there's other things I've done I haven't told you about.
Evet, şey, sonunda tükeneceğiz... Birlikte takılmak için insanların.
Yeah, well, we're eventually going to run out of people to hang out with.
Evet, şey, biliyorsun... Bu akşam yemeğinde rahatça yetiştirdiğiniz bir şey değil.
Yeah, well, you know... it's not something you just bring up casually at dinner.
Evet, şey, anlıyor musun... Anneannenize zaman zaman bakıyorum.
Yes, well you see, I look in from time to time on your grandmother.
Şey paramız vardı evet.
Well, um, we did have money.
Evet. Şey, Lorian Jane'i Başak Bıçağı denen bir şeyle bıçaklar.
Ah, um, so the Lorian stabbed Jane with something called the Virgo Blade.
Evet, burada öyle bir şey görmüyorum da duymuyorum da.
Yeah, which I don't see or hear around here.
Evet kanka ama buradaki insanlar hiçbir şey için gelmiyorlar.
Yeah, man, but there are people here that never show up for anything.
Şey, elbette, evet, birşeyler yapabiliriz.
Well, sure, yeah, we can work something out.
Evet, tam da ihtiyacımız olan şey.
Yeah, just what we need.
- Böyle bir şey var mı? - Evet.
That's a thing?
Evet, biliyorum. Hatalarımı düzeltmene gerek kalmadan güzel bir şey yapmak istemiştim sadece.
I just wanted to do something right without you having to fix all my fuckups.
Çok bir şey değildi gerçi ama evet, bazen çaba gösterirdi.
Well, it wasn't much to speak of, but yeah, he tried sometimes.
Evet, birkaç günlüğüne geldim çünkü evin satışıyla ilgili halletmem gereken bir iki şey var.
Yeah, so I'm just down for a few days because I had to take care of some of the stuff with selling the house, so...
Evet, bugün her şey olabilir ya da akşam, yarın bu yüzden hazırlıklı ol.
Yes, anything could happen today, tonight, tomorrow, so be prepared.
Evet, evet, önemli bir şey değil.
Oh, yeah, yeah, yeah, it's nothing.
- Şey... Evet, anladın.
- Yeah, you get it.
Evet iki kurbana da bir şey saplanmış.
Yeah, both victims were gored to death.
... - Evet, şey... Spor olan... o hangisiyse...
The sporty... whatever that one...
Şey, evet. Bu çok...
that'd be... that'd be great.
Evet... her şey bayatladı.
We | |... every1hing else went stale.
Evet büyük bir şey değil.
Yeah, no big.
Evet. Bu kitaptan da bir şey anlamıyorum zaten.
This book doesn't even make any sense.
Evet, senin şeyine olsun, şey yeni başlangıçlarına ve önündeki aydınlık günlere.
Yeah, to, um, to... new beginnings and clear skies ahead.
Evet, bana verdiğin tüm bilgiler de kadınınkilerle eşleşiyor. Plaka numarası, ehliyet numarası, telefon numarası hemen hemen her şey.
Yeah, and all the other information you provided, it checks out as hers, too, the plate number, driver's license number, phone number, absolutely everything.
Evet, YouTube'dan bir şey gösterecektim.
Yeah, I wanted to show you... something on YouTube.
Evet, bol bol dinlenip hiçbir şey yapmayacağım.
I will, I'll have plenty of rest and do nothing at all.
Evet heyecan verici bir şey yoktu.
Yeah, well, it wasn't anything too exciting.
Şey hakkında konuşuyorlardı. Evet.
They were talking about--yes.
Gizli görev hakkında bidiğim tek şey filmlerde gördüklerim ama evet, dosyaları bir kere incelemeye başlayınca ajanları bulmak o kadar da zor olmadı.
I mean, the only thing I know about undercover work is what I've seen in the movies, but, um, yeah, once I dug into the files, finding the agents really wasn't that hard.
Evet, elimde bir şey var.
Yeah, I do have something.
Evet, belki Japon'dur, bilmiyorum ama elimdeki tek şey bu.
Yeah, so, maybe he's Japanese, I don't know, but, hey, look, that's all I got.
- Evet, bir şey bulmuş mu?
Yeah. Did he find something?
Evet, Sanırım kuzeninin karısıyla seks yapmak garip bir şey.
Yeah, I guess it's weird to have sex with your cousin's wife.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]