Bir felaket tradutor Espanhol
2,628 parallel translation
- Bir felaket oldu.
- Hubo una catástrofe.
Bu bir felaket.
Esto es un desastre.
- Bu bir felaket. Bilmiyorsunuz.
No tienes ni idea.
Ah korku giriyor içime, bir felaket olacak diye.
El miedo viene sobre mí. ¡ Oh! , mucho me temo algo desafortunado.
Tam bir felaket.
QUÉ DESASTRE.
Kilisenin çatısındayım. İçimde büyük bir kuşku var. Büyük bir felaket olmuş gibi.
Estoy en el tejado de la iglesia, muy nervioso acaba de suceder una terrible desgracia y...
Swami, başımıza korkunç bir felaket geldi ve köyümüzü alt üst etti.
Swami, un terrible mal nos ha sucedido y ha causado estragos en nuestro pueblo.
Diğer yandan Gloria başlı başına bir felaket.
Gloria por otro lado era un completo desastre.
Diğer yandan Gloria başlı başına bir felaket.
Gloria, por otro lado, era un desastre natural.
Tam bir felaket!
¡ Esto es un desastre!
Eğer bir ekip gönderseydik, patlayan silahlar olacaktı bizim için bir felaket olurdu.
Si hubiésemos enviado dentro la caballería, armas en alto, sería un desastre en nuestras manos.
Roy, bunun şehrin yargı sistemi için ne büyük bir felaket olduğunu söylememe gerek yok.
Roy, está de más decir lo catastrófico que sería esto para el sistema legal de la ciudad.
Babamın askerleri ile süper kahramanların aynı yerde olması tam bir felaket olacak.
Reunir a tus súper amigos y al batallón de mi papá es la receta del desastre.
Daha gerçekleşmemiş bir felaket için yardım programı mı çekeceksin?
¿ Quieres grabar una gala benéfica para un desastre que ni siquiera ha ocurrido?
Bunu gerçekten yapıyorsun. Evet, tek eksiğim olan şey bir felaket.
Wow, realmente estas haciendo esto.
Minnettarım. Bu bir felaket.
Esto es un desastre.
Başka bir felaket kokusu mu alıyorum?
¿ Olfateo otro desastre, con suerte?
9'dan 10'a kadar derecelendirirsek, bu ne kadar büyük bir felaket olacak?
Leslie, ¿ que tan grande este desastre Será en una escala de 9 a 10?
- Bu bir felaket.
- Esto es un desastre.
Tam bir felaket.
Un desastre.
Bu tam bir felaket.
Esto es un desastre.
Üç sokak ötede bizi bekleyen bir felaket var.
Tres manzanas por delante veo que vamos hacia los problemas.
Bir felaket.
- Un desastre.
Bu hepimiz için korkunç bir felaket.
Desastre de proporciones horribles y todo eso.
Romantik bir felaket gibiydik.
Éramos como una catástrofe romántica.
Tüm gün boyunca Everton diye birinden Rasta Monsta'nın Karayip halkı için bir felaket olduğuna dair email ve mesajlar alıp durdum.
Llevo todo el día recibiendo emails y mensajes, de algun tipo llamado Everton Thompson, diciéndome, "Rasta Monsta es el flagelo de la gente del Caribe".
Bu derdi başına sen sardın ve resmen bir felaket.
Es tu responsabilidad, y es grave.
Hadi ama, çocuklar. Tam bir felaket bu, adamım.
Venga, chicos, es un desastre, tío.
Dekorasyon çok iğrenç ve müzik tam bir felaket.
La decoración estaba espantosa, y la música, catastrófica.
Edebiyat dünyası, seni bir felaket olarak tanıyor.
El mundo editorial te conoce como un descarrilado brillante.
Benim evlilik bir felaket oldu.
Mi matrimonio fue un desastre.
bu çok büyük bir felaket yani panik yapma diyorum Mandi belki sadece adresi yanlış biliyorlardır ya Jo ve Abby bu akşam bir parti veriyorlarsa?
¡ Esto es un gran desastre! No entres en pánico, Mandi. Quizá se equivocaron de dirección.
Evreni bir felaket kaplıyordu.
Una plaga había devastado el universo.
İnsanlar savaştığı için, savaş gerçekten bir felaket.
Porque para los combatientes, la guerra es literalmente el infierno.
Bu olayın sonu gelmeyen bir felaket olmasını engellemenin tek yolu hava desteği.
El soporte aéreo es la única forma de evitar que esto se convierta... -... en un desastre sin remedio.
Manik depresif bir seks delisi. Aynı zamanda evli. Tam bir felaket.
Una bipolar, maníaco-depresiva, ninfómana y casada. ¡ Un desastre!
Çok felaket bir olay gibi görünüyor.
Parece un infierno de una aventura.
Tam bir felaket.
Es un desastre.
Korkunç bir şey, büyük felaket.
Qué feo, Gran D.
Bunu sürekli hissetmek felaket bir şey olmalı.
Pienso que debe ser un infierno vivir así todo el tiempo.
-... toplantı felaket geçebilirdi. - Ben bir daha asla içki içmeyeceğim. - Üstüne kusulmak insanı farklı etkiliyor.
Parte de mí quiere beber de nuevo porque me enfermó tanto, pero si no hubiera sido por la bebida, la asamblea habría sido un desastre.
Doğru, tabii felaket gecesi yardım programı yayını için sadece bir kanal hazır olmazsa.
Cierto, a menos que solo una cadena lo lleve a cabo, porque solo una cadena está preparada para emitir una gala la noche del desastre.
Bir doğal felaket oldu.
Grandes noticias... Ha habido un desastre natural.
Bu bir doğal felaket.
- En realidad...
Felaket çirkin bir kadındı O yüzden kafayı çekip bagajımda çaktım
# Ella era tan endemoniadamente fea # # que me emborraché y me la cog... en mi cajuela #
O deprem felaket bir şeydi.
Ese terremoto fue algo más.
Felaket bir bahane.
Esa es una excusa terrible.
Felaket bir sorumluluk oluyorlar, değil mi?
Simplemente son una carga terrible, ¿ no?
Dinle... orada felaket bir iş yaptın.
Escuche... hizo un gran trabajo allí.
Felaket bir iş.
Un gran trabajo.
Felaket bir gün geçirdim.
Bueno tuve un verdadero derrumbe.
felaket 105
bir fikir 16
bir fahişe 36
bir fare 26
bir fincan kahve 36
bir fikrim var 616
bir fincan çay 24
bir fikrim yok 77
bir film 23
bir fransız 16
bir fikir 16
bir fahişe 36
bir fare 26
bir fincan kahve 36
bir fikrim var 616
bir fincan çay 24
bir fikrim yok 77
bir film 23
bir fransız 16