Demek istiyorsun ki tradutor Espanhol
192 parallel translation
- Demek istiyorsun ki -
- Quieres decir -
Demek istiyorsun ki, Simpson...
¿ Quiere decir que Simpson?
Demek istiyorsun ki... "Eğer ilk seferinde başaramazsan, tekrar dene"?
Quieres decir que es como... intenta una y otra vez ".
Şimdi, demek istiyorsun ki, oğlun polisi öldürmekten hapiste, öyle değil mi?
¿ Quiere decir que su hijo está preso por matar al policía?
Sen... yani demek istiyorsun ki, öyle bir durum var ki, bu aldatmacayı yaratması gerekli oldu.
¿ Quiere decir que la situación es tal que ha tenido que inventarse esta farsa?
Demek istiyorsun ki, öldürüldü?
¿ Quiere decir que Ie asesinaron?
Demek istiyorsun ki, sen hak sahibi ile hiç karşılaşmadan $ 50,000'lık istemi karara bağladın?
¿ aprobó el pago de 50 mil dólares sin haber visto a Ia beneficiaria?
Yani demek istiyorsun ki...
lntentas decir que todos estos...
Yani demek istiyorsun ki, benimle kılıcını çarpıştıracaksın, kör bir adamla?
¿ Queréis decir que pretendéis cruzar la espada conmigo, un ciego?
Büyükbaba, demek istiyorsun ki Tegana, Han'a suikast mı düzenleyecek?
- ¿ Dices que Tegana va a matar al Khan, abuelo?
- Yani demek istiyorsun ki...
- Por que te refieres...?
- Demek istiyorsun ki...
- Te refieres...
- Demek istiyorsun ki...
- Quieres decir...
- Demek istiyorsun ki, sen ve ben...
- ¿ lnsinúa que usted y yo...?
Demek istiyorsun ki... o senin gibi bir hayvanla bile yattı?
¿ Quiere decir... que ella... hasta con un animal como tu?
Demek istiyorsun ki senin hiçbir kötü alışkanlığın yok öyle mi?
No tiene vicios.
- Ama demek istiyorsun ki...
- Pero significa...
Demek istiyorsun ki buradan Texarkana, Texas'a gideceğiz ve 28 saate geri döneceğiz.
¿ Me estás diciendo que vamos a conducir de aquí a Texarkana, Texas, y volver en 28 horas?
Demek istiyorsun ki, o kadar zamandır engel olan tek şey orada asılı kalmam ve bu aşağıda yaşamam arasında... bu kargalarmıydı?
Quieres decir, que todo este tiempo La única cosa que me mantenía ahí colgado... ahí colgado en vez de vivir aquí abajo... eran esos cuervos?
Ve sen demek istiyorsun ki sen bizi, Evillene'yi öldürmemiz için mi gönderdin asla geri dönemeyeceğimizi bilerek?
# Puedes sentir el nuevo día # # Puedes sentir el nuevo día # # Puedes sentir el nuevo día #
Demek istiyorsun ki...
te refieres...
- Demek istiyorsun ki, iki haftadır Miami'desin...
¿ Has estado en Miami dos semanas...
- Demek istiyorsun ki...
¿ El Sr. Hoover?
- Yani demek istiyorsun ki, sen ve arkadaşların sorumluluk alıp... havaalanı ve gaz istasyonu inşa edeceksiniz, çünkü kargo ve ekoloji konusunda uzmansınız, öyle mi? Sonra bizi golf oynamaya göndereksin, öyle mi?
- Así que estás diciendo que tú y tus amigos tienen la concesión Para construir el aeropuerto y la depuradora de gas porque son expertos en tranportes y ecología....... ¿ Y nos mandas a nosotros a jugar golf?
Şimdi bana demek istiyorsun ki benden bir 50,000 dolar daha mı çaldın... Seni son gördüğümden bu yana?
Ahora estás diciendome que robaste otras 50,000 almejas... desde la última vez que te vi?
Demek istiyorsun ki, sen zaten sahip olduğun her şeyi denedin!
Queres decir, que ya te probaste todo lo que tenes!
Yani demek istiyorsun ki, o bana ne istediğini söyleyecek ve ben yapacağım?
Escribirá lo que quiera y tendré que hacerlo.
Oh, demek istiyorsun ki Söylediklerimin hepsi yalan?
- Dices que estoy equivocado?
Demek istiyorsun ki parfümlü tişörtü olan herhangi bir züppe Hudsucker hissesi alabilecek?
¿ Eso quiere decir que cualquier sabandija puede comprar las acciones de Hudsucker?
Demek istiyorsun ki Bayan Ackerman a geldiğim gün... yani sesimi tanıdığın gün... içki içmiyordun?
Entonces el día que fui a la casa de la Sra. Ackerman... el día que alega haber reconocido mi voz... ¿ no estaba bebiendo?
Demek istiyorsun ki, o Zeyna'yı öldüren adam olarak bilinmek istiyordu.
Te refieres a que quería ser conocido como el hombre que mató a Xena.
Demek istiyorsun ki Japonca soruları okuyamıyorsun?
Estás diciendo que no fuiste capaz de leer las preguntas en Japonés?
Yani demek istiyorsun ki prezervatif şeyde...
Intentas decirme que el condón está...
- Demek istiyorsun ki... - Evet...
- Quieres decir- -
Demek istiyorsun ki sen her şeyi kaybedeceksin. Bu hayattaki tek gerçek başarını kaybedeceksin.
Perderás el único logro de tu vida : yo.
- Demek istiyorsun ki, ben bir şeyle evlenmeliyim...
Quieres decir que me voy a casar con un- -
Ne demek istiyorsun, bana ne olmuş ki?
¿ Qué quieres que me pase?
- Demek ki en çok Hollywood'a seyahat etmek istiyorsun?
¿ Es tan importante para ti viajar a Hollywood?
"Tabii ki" ile ne demek istiyorsun?
¿ Qué quieres decir con "normal"?
Oh, demek istiyorsun ki, ben oradayken, bir Apaçi...
Basta.
Dedim ki : "Ne demek istiyorsun?"
¿ Qué quieres decir?
Tamam, yalnız konuşmak istiyorsun demek ki...
Bien, no lo quieres hablar...
Ben de "Ne demek istiyorsun?" diye sordum. O da dedi ki : " Öğle yemeğimi yiyordum...
Y yo dije, "¿ Qué quieres decir?" Y dice : " yo estaba almorzando...
Ah, demek ki sen de makineyi istiyorsun...
Ah, ¿ así que querés la maquinita?
Tabii ki imzasız olarak. General Gordon'un katledildiği sarayı gördüğünü mü demek istiyorsun?
¿ Quiere decir que ha visto usted el palacio en el que Gordon fue asesinado?
Tamam, demek ki sen bir köpek olmak istiyorsun.
Ok, así que quieres ser un perro.
çünkü şu izlenimi edindim ki- - ne demek istiyorsun?
Por que creo no tenerlo muy claro... ¿ Que quieres decir?
- Ne demek istiyorsun? - Demek istiyorum ki, Sondra...
¿ Qué quieres decir?
Ne demek istiyorsun? Burada diyor ki :
¿ Qué quieres decir?
Demek istiyorum ki Laurie için ne istiyorsun?
¿ Qué más quieres?
Zahir'in saldırısında ki en tuhaf durum, geride hiçbir kanıt kalmamış olması. Ne demek istiyorsun?
Lo más curioso del ataque que sufrió Zahir es la falta de pruebas.