Görüyorsunuz ki tradutor Espanhol
177 parallel translation
Görüyorsunuz ki, peder...
Hay veces que...
Evet. üzgünüm ama görüyorsunuz ki...
Ya. Lo siento, pero había...
Görüyorsunuz ki güçlü biri değilim.
Cómo veis, no hay fuerza en mí.
Neden bu yolculuğu o kadar korkunç görüyorsunuz ki
Decidme por qué pensáis que este viaje es tan sombrío
Baylar, görüyorsunuz ki yatırımınız emin ellerde, değil mi?
Creo, caballeros, que estarán de acuerdo en que la inversión es segura.
Günlüğü 21 şilin, ek olarak da masraflar. Görüyorsunuz ki fazla masrafa kaçmıyoruz.
Tres guineas al día más gastos, que, por supuesto, usted deberá aprobar.
Ama görüyorsunuz ki onu duyan yalnızca sizsiniz.
Pero usted es la única que lo oyó.
Ama, görüyorsunuz ki, sizden özür dilemeye çalışıyorum... ve belki, kalmayı tekrar düşünürsünüz.
Pero quiero pedirle perdón... y preguntarle si quizá querría quedarse.
Görüyorsunuz ki, suç ödenmez. Hatta televizyonda bile.
Ya saben que el crimen no trae beneficios,... ni siquiera en televisión.
Ama görüyorsunuz ki, mali bakımdan sizi işe alacak bir durumda değilim.
Pero no estoy en condiciones económicas de contratar a alguien como usted.
Fakat görüyorsunuz ki benim endişelendiğim polis, Mr. Nash.
Pero Ud. me entiende, es la policía lo que me preocupa, Sr. Nash.
Siz de görüyorsunuz ki Muff düşmanlarını tanımıyor.
Es evidente que Muff no sabe quiénes son sus enemigos.
Görüyorsunuz ki ben körüm.
Soy ciego, como puede ver.
Bunu sizinle tartışmayı çok isterdim, Bay Hilliard. Ama görüyorsunuz ki yapamam.
Me encantaría discutirlo con usted, Sr. Hilliard, pero es que no puedo.
Görüyorsunuz ki, hala yaşıyoruz.
Ya lo veis, estamos vivos.
Görüyorsunuz ki biz New York'un dışından geldik bayan.
Verá, venimos de Nueva York, señora.
- Biliyorum ama görüyorsunuz ki...
- Lo sé, pero verá, yo... - ¡ Váyanse!
Görüyorsunuz ki cinayet işlenmedi. Yani kimseye derdinizi anlatamazsınız.
Por lo tanto, no ha habido asesinato.
Çok güzel. Görüyorsunuz ki ekspertiz gerekliymiş.
¿ Ve como era preciso el examen?
Görüyorsunuz ki, satmak istesem bile değerlerini bilmiyorum.
Como ve, aunque quisiera venderlas, no sabría qué precio pedir por ellas.
Görüyorsunuz ki kendi mutsuzluğuna kayıtsız kimse, her şeye kayıtsızdır.
Pero ya ve, un hombre que es indiferente a su propia infelicidad... es indiferente a todo.
Görüyorsunuz ki, ben bir modelim.
Verá, soy modelo.
Görüyorsunuz ki sizin cinayet iddianız bir hayal.
Su argumento del asesinato no es más que una fantasía.
Görüyorsunuz ki, Bay Deschler karınızı hiçbir şekilde kaçırmış olamaz, fakat bunu siz yapabilirsiniz.
Deschler no pudo secuestrar a su esposa, usted sí.
Görüyorsunuz ki kıyafete ihtiyacım var.
Es evidente que la necesito.
Görüyorsunuz ki Bayan McFarland, polis Oldacre'ın size olan bu davranışını oğlunuzun duyduğunu söyleyebilir.
Vea, señora McFarland, la policía podría decir... que él había oido sobre el comportamiento de Oldacre con usted.
Görüyorsunuz ki şu anda sadece beş atım arazide.
Verá, por ahora, sólo tengo cinco caballos en la cuadra.
Ancak Vikont, görüyorsunuz ki ben aslında onu yenmedim.
Pero no la he vencido a ella.
Görüyorsunuz ki, saflık sadece, yaşam içinde bize verilmiş bir hediyedir.
La inocencia es el único don que recibimos en la vida.
Ah evet, görüyorsunuz ki Gerçekte..
La verdad del asunto,
- Şeri alayım, teşekkürler. Görüyorsunuz ki...
Un jerez seco, gracias.
Yani, görüyorsunuz ki, sizden evlenmek için izin istediği zaman beni kastetmişti.
Así que, como verá, cuando pidió permiso para casarse, era a mi a quien quería.
Görüyorsunuz ki bilimin kendi zamanı vardır,..... ve çoğu zaman hiçbir ilerleme gerçekleşmeyebilir de.
La ciencia tiene su propio ritmo, y a menudo los avances pueden ser cuestión de suerte.
Görüyorsunuz ki, erkek metamorflar oldukça yaygındır ancak dişileri sadece yedi nesilde bir doğar.
Los hombres metamórficos son algo común, pero las mujeres nacen solo una cada siete generaciones.
Ağlamayın artık. Görüyorsunuz ki sağ.
No llores, ya ves que no se ha muerto.
Ama görüyorsunuz ki ben de diğer kadınlar gibiyim.
Pero soy una mujer como las demás.
Görüyorsunuz ki, hayatlarımızda ki en ilkel romantik ilişki... hastalıklarımızın sebepleri.
Veréis, la primera relación romántica de nuestra vida es a menudo un síntoma de nuestra enfermedad.
Evet ama, görüyorsunuz ki...
Sí, porque, verás...
Görüyorsunuz ki, hayatta bir şeyi istiyorsanız oraya gidip onu alabilmelisiniz.
Si quieres algo en la vida, hay que agarrarsela.
Görüyorsunuz, bir tertip öyle ki kanalları değiştirmek için kanal seçiciye dokunan herkes kötü bir elektrik şokuna maruz kalacak.
Este aparato está diseñado para qué... cuando alguien seleccione un canal,... y vea otro programa, reciba una descarga.
• Görüyorsunuz işte, başka ne beklenebilirdi ki?
¿ Qué se esperaba?
Eğer onu göremiyorsan ne konuşuyorsun ki? - Hepiniz onu görüyorsunuz, değil mi?
¡ Si no puedes verla, cállate!
Evet, şey, görüyorsunuz, otopsi gösterdi ki, uh...
Verá, la autopsia arrojó...
Görüyorsunuz, televizyon dergisinin arkasında, ki daha dün postadan çıkmış olmalı, pek çok karalama vardı.
En el dorso de esta revista de la televisión que debe haber llegado ayer por correo... había muchos garabatos.
Şey, efendim, görüyorsunuz ya, sanıyoruz ki, yani, Komandante Sanchez ve ben, inanıyoruz ki, Hector'e ilaç verilmiş, sonra da boğa tarafından öldürülmüş olabilir.
Verá, creo que, y el comandante también... que Rangel fue anestesiado y luego muerto por el toro.
Görüyorsunuz ki ona ulaşmamızın en iyi yolu oğlu.
El niño es una forma de llegar a él.
Sanıyorum ki, bir hikaye ne kadar nadir ve olanaksız ise inanmaya o kadar yatkınım. Görüyorsunuz, gerçekten zeki bir suçlu sadece her iki cinayette de bulunan birinin şüpheli olarak görüleceğini düşünecektir.
Mientras más rara era su historia más empezaba yo a creerla. se daría cuenta de que sólo aquellos presentes en ambos asesinatos serían considerados sospechosos.
Bebel konuşmasında, bu yorumu, Fransız dostlar için utanç verici olacaktır. Görüyorsunuz, yerel yoldaşlar ki :
Esa interpretación del discurso de Bebel sería vergonzosa para nuestros amigos franceses.
Görüyorsunuz ya Bay Cox, aslında size bir fincan kahve vermek isterdik ama şu anda küçük bir problemimiz var çünkü patron yeni kahve makinesi almayı unutmuş. ... ki şehre gitmesinin asıl sebebi bu iken.
Verá, Sr. Cox, nos gustaría poder complacerle... pero, ahora mismo, tenemos un problemilla... porque al jefe se le olvidó recoger la nueva cafetera... cuando fue al pueblo a por ella, se le fue el santo al cielo.
- Böylece görüyorsunuz ki, Poirot için hiçkimse, şüphelilik üstü değildir.
Ya viste, para Poirot, nadie está libre de sospechas.
Görüyorsunuz, Tom takım oyununun temellerini öğrenmedi... ki siz bunu öğrenmektesiniz, nasıl oynayacağınızı.
Ves, Tom no aprendió los fundamentos de jugar en equipo... que es lo que estás aprendiendo cómo jugar.