Paramız yok tradutor Espanhol
988 parallel translation
Paramız yok, ama belki bunu kullanabiliriz?
¡ No tenemos dinero, pero quizá podamos usar esto! .
Hiç paramız yok sanıyorsun galiba?
¿ Crees que no tenemos dinero?
Ama hiç paramız yok, biz de sandığa saklandık.
Pero no teníamos dinero, y nos ocultamos en el baúl.
Burada ne yapacağız, Vernon? Paramız yok.
Vernon, ¿ qué haremos mientras tanto sin dinero?
Bunu satın alacak paramız yok.
No tenemos dinero para comprar esto.
- Evet, ama hiç paramız yok.
- Sí, pero... no tenemos dinero.
Hayır, paramız yok, ama kalabalığız ve hepimiz iyi çalışabiliriz.
No. No tenemos dinero, pero somos muchos y trabajamos bien.
Çok isterdim bayan. Ama doğrusu, o kadar paramız yok.
Me encantaría, pero sólo tenemos diez centavos.
- Bakacak paramız yok, biliyorsun.
- No podemos permitírnoslo.
- Paramız yok.
- No tenemos.
Ama fazla paramız yok. Yolculuk çok pahalı ve zor.
Pero no tenemos mucho dinero y viajar es caro y difícil.
Ama bizim paramız yok.
Pero no tenemos dinero.
Hiç paramız yok ki.
No tenemos dinero.
Paramız yok, faytonumuz yok, şemsiyemiz yok, barınağımız yok, hiçbir şeyimiz yok!
Sin dinero. Ni coche. Ni paraguas.
Bir kadının gelip yardım etmesi için bile yeterli paramız yok.
Ni siquiera tenemos dinero para pagar a una comadrona.
Hep kitap, daima kitap. Yiyecek almaya paramız yok, ama o daima kitap almak zorunda.
Siempre libros, no tenemos dinero para comprar comida y él ha de comprar libros.
Aşkım, biliyorsun ya, gerçekten ona yetecek paramız yok.
Sabes, cariño, Todavía no podemos permitírnoslo.
Aramızda kalsın Bay Carter beş paramız yok.
- Sí, creo que se hacen esas cosas. - Confío en que haya tenido un buen año.
Caddeden arabayla geçerdik Ama paramız yok gezinirdik
Iríamos en taxi por la avenida Pero no tenemos dinero
Tramvayla giderdik Ama yeterli paramız yok
Iríamos en un tranvía Pero no tenemos billete
Üzgünüm ki hiç paramız yok. Ancak kumarla işiniz kalmadığı için hiç üzgün değilim.
Siento que nos hayamos arruinado, pero no haber terminado con lo de las apuestas.
Böyle histeriler yüzünden sokağa atacak kadar paramız yok.
Somos pobres y no podemos permitirnos gastos de naturaleza emocional.
Ama paramız yok.
Pero no tenemos dinero.
Boşa harcayacak paramız yok.
No podemos malgastar el dinero.
Almaya paramız yok.
No podemos permitírnoslo.
- Bundan başka paramız yok.
No tenemos más.
Hiç paramız yok ve saat 12.30'da Terni'de olmak zorundayım.
La verdad es que un hombre debe trabajar toda la vida hasta el punto de no poder descansar mientras viva.
Oysa bizim size burada bakacak paramız yok...
Mientras que nosotros no podemos permitirnos de mantenerlo aquí.
Hiç paramız yok, ama... çocuğu satarız.
No tenemos dinero, pero venderemos al niño.
Evlenmeye yetecek kadar paramız yok ve iki daire tutacak kadar paramızda yok.
Es que no podemos permitirnos casarnos... y no podemos permitirnos dos pisos.
Taksiye yetecek kadar paramız yok.
No tenemos bastante para un taxi.
Öyleyse hiç paramız yok, değil mi? Şu anda var.
Entonces necesitábamos el dinero, pero ya no.
Bırak ödesin, beş paramız yok.
Deja que pague, no tenemos dinero.
Paramız yok.
- No tenemos.
Zira hemen hemen hiç paramız yok.
Tenemos poco dinero, o nada.
- Biliyorsun, paramız yok.
No tenemos dinero.
Şimdilik yeterli paramız yok.
Ahora no tenemos dinero suficiente.
Hiç paramız yok, gazetemiz fakir insanlar için çıkıyor.
en la caja no hay dinero.
buradan gidecek kadar paramız yok.
pagar nuestras deudas y salir de aquí.
Çok paramız da yok.
Pero no tenemos mucho dinero.
Ah baba, paramız ve yiyecek hiçbir şeyimiz yok. Ne yapacağız?
Oh, papá, ¿ qué vamos a hacer sin dinero y sin nada que comer?
Gidecek yerimiz yok diye paramızı meyhanelerde eritmiyoruz.
No tenemos que andar preocupados como si no tuviésemos donde ir.
Zaten satın almanız için size verebilecek param da yok.
Además, no tengo dinero para que vaya corriendo a la tienda.
Orada kalamayız, çünkü paramız yok.
María, no podemos quedarnos aquí porque no tenemos dinero.
Hiç paramız yok.
No tenemos dinero. ¿ No entiendes?
Nakit paramız yok.
No tenemos dinero líquido.
- Paramız yok.
No tengo tanto.
Paramız yok, beşparasısız.
No tenemos nada.
Korkarım, hiç param yok. Paramızı babam taşıyordu.
Pues siento mucho no poder dárselo, mi padre lo llevaba todo y se perdió.
Yok paramız. Daktiloyu verin!
- No tenemos más que esa máquina...
Paramız yok.
- no tenemos dinero.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65