English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ S ] / Sadece ben

Sadece ben tradutor Espanhol

42,827 parallel translation
Ve sadece ben değildim.
Y no era solo yo
- Sadece ben olsaydım, belki...
Si fuera por mí, quizás...
Burada sadece sen ve ben varız.
Solo estamos tú y yo.
Ben sadece, 80 yaşına geldiğinde, hala dili dışarda, tanımadığı insanlara, dilinizi bükebiliyor musunuz diye sormasını istemiyorum.
Es que... no quiero que le saque la lengua a desconocidos, bueno, cuando tenga 80 años.
Ama kafasında sorular var, ve hep de aklında olacak sorular. Ben sadece, bize içerlemesini istemiyorum.
Es que, no quiero que tenga resentimientos con nosotros...
Ne? Ben ona sadece, burada olduğumuzu söyledim.
No, le dije a ella que estaríamos aquí.
Hayır, hadi ama. Ben sadece...
Es que...
Ben sadece...
Es que...
Ben sadece...
Lo siento.
Ben sadece... Iyi misin?
Es que... ¿ Estás bien?
- Ben sadece...
- Solo...
Her sabah uyandigimda bir programim oluyor ve ben sadece...
Yo me despierto por las mañanas y tengo cosas que hacer, y quisiera...
Ben sadece videodaki sinirli adamim.
Solo el tío cabreado que sale en el vídeo.
- Ben sadece...
- Si no fuera...
Sadece ben değil.
- No solo yo.
Ben sadece... Sadece burada büyük bir iyilik olduğunun farkına varmanı isterdim.
Es que... ojalá pudieras ver que hay un bien mayor en juego.
Yani, Ben... sadece buna mı basıyorum? Evet.
Así que, ¿ solo presiono eso?
Ben sadece...
- Solo...
Ben sadece, nasıl göründüğüme bakmak istedim.
Solo quería, ya sabes, ver cómo lucía.
Ben sadece...
Solo...
Ben sadece gözlüklü, koca bir dost yarasayım.
Sólo soy un amistoso, Murciélago gigante con los vidrios.
Ben sadece büyükbabasının kravatını takan bir ortaokul öğrencisiyim.
Soy un simple estudiante usando la corbata de su abuelo.
Sadece senle ben.
- Sólo tú y yo.
Ben sadece okula uyum sağlamakta zorluk çekiyorum.
Me ha costado trabajo acostumbrarme a la escuela.
- Ben bilmiyordum. - Sadece...
- Yo no lo sabía. - Por lo que sólo...
Şimdi, ben sadece...
Ahora, sólo soy erm...
Hayır, çünkü ben sadece bir şeyler düşündüm.
No, porque he acaba de ocurrir algo.
Ben sadece şüphelerinizi söyleyebilir miyim?
Puedo decir que ustedes dudaban...
Ben sadece...
Estaba...
Ben sadece... Ben sadece oğlum farklı bir kişiymiş gibi hissetmesin istiyorum.
Yo solo... no quiero que mi hijo se sienta más diferente.
Ben sadece yardım etmeye çalışıyordum.
Solo trataba de ser de ayuda.
Uh, şey, başlamadan önce, ben sadece... Ben bir şey söylemek istiyorum.
Antes de empezar, me gustaría... sacarme algo de dentro.
Ben ödeyeceğim, sadece dene sen.
Yo pago, coge los pantalones.
Ben sadece biraz ne?
¿ Solo qué?
Ben sadece başvuru yapacağımı düşünmüştüm...
Pensé que solo cogería una solicitud...
Uh, ben sadece, bilirsin, sen genelde bana... ne kadar muhteşem olduğumu söylersin ya ama şu an burada değilsin.
Es que, ya sabes, normalmente eres tú la que... la que me dice lo genial que soy, y no estás aquí.
Ben sadece sen buraya geldiğinden beri biraz umutlandım.
Es solo que desde que estás aquí, Tenía la esperanza. ¿ Ya sabes?
Bu sizi, ben olmadan sadece birkaç ay götürür.
Eso es de unos meses en el mejor, sin mí.
Ben sadece postacıydım.
Yo sólo soy el cartero.
Ben sadece maaş çekini geç getirendim.
Sólo soy el que es tarde con su cheque.
Ben sadece bu adamın hayatını kurtarmaya çalışıyorum.
Solo quería... Estoy intentando salvar la vida de este hombre.
Ben sadece... bu fırsatı sizinle vakit geçirerek değerlendirmek istemiştim, ve de kızlarla, ama...
Es que... vi esto como una oportunidad de conectar con vosotros y con las niñas, pero...
Bebek sanki cinayet işleniyormuş gibi çığlık attıkça, ben de Andy'ye kusmuk içerisindeyken bağırıyordum. Ve sonra da dedim ki, "ne yapıyorsun o sadece bir bebek".
Pero la ñiña se puso a llorar a moco tendido, yo gritando a Andy, y yo, allí, cubiertos de vómito, y yo diciéndole a Andy que es un bebé.
Ben sadece... yaşantımızı seviyorum.
Es que... Me encanta nuestra vida.
Ben sadece... Sadece seni istiyorum.
Es que... te quiero.
Ve ben sadece...
Y yo...
Ben sadece... bazı zamanlarda resim çizerim.
A veces... pinto.
Ben sadece, um, biraz şaşkınım.
Solo estoy algo abrumada.
Um... Ben sadece... müteşekkirim.
Yo solo... aprecio esto.
Ben sadece bu kadar hasta olmayan öz babamı bulmak istedim.
Esperaba encontrar un padre que no estuviera tan jodidamente enfermo.
- Sadece biz, sen ve ben ben, ama eve gitmek istiyorsan koltuğun yakınındaki büyük mavi... kolu çekmek zorundasın.
Sólo nosotros, sólo tú y yo, , Yo, pero si quiero para ir a casa, usted tiene que tirar de la gran, , Palanca azul cerca del asiento,

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]