Sadece ben değil tradutor Espanhol
1,003 parallel translation
Sadece ben değil...
No sólo por el mío.
Sadece ben değil tüm Cefalu halkının onuru zedelendi.
Deshonrado no era solo yo. Deshonrado no era sólo yo, sino todos, toda la casa Cefalu.
Sadece ben değil. Başka pek çokları da.
Eso es muy injusto por tu parte, Ilya.
Sadece ben değil... Bunu bize 4 yıl önce de anlatmıştı, değil mi?
¿ No nos contó ya esa historia, hace 4 años?
Sadece ben değil, benim motelim var.
No sólo a m ¡ porque tengo el motel.
Ben sadece politika için değil, hayatım için savaşıyorum.
Estoy peleando por mi vida, no sólo por mi vida política.
- Hayır öyle değil. Ben sadece- -
- No, claro que no, pero...
Sadece ben değil, onlar da pek rahat edemeyecek.
Estaremos todos estrechos.
Sen değil, sadece ben.
Tú no, sólo yo.
Ben sadece Gloria'nın ev arkadaşıyım. Kendisi burada değil.
Yo sólo vivo con Gloria.
Ben sadece latif, hoş biri olduğunu söyledim. Böyle bir şeye inanmak da hiç kolay değil.
Yo solamente he dicho que es muy agradable, muy sencilla y cuesta trabajo creer que...
Ben sadece gururlu ve mutlu olduğumu.. .. ve bu büyük onuru başardığım şeyler için.. .. verilen bir ödül değil, daha başarmam gereken şeylere..
Déjenme decir tan sólo que me siento orgullosa y feliz, y que considero este gran honor no tanto un premio por lo que he conseguido, como la medida de lo que aún debo conseguir.
Umurumda değil. Ben sadece seninle olmak istiyorum.
Quiero ir contigo y no me importa lo demás.
- Benim tarafımdam değil bayan. - Ben burda sadece bir yabancıyım bayan. Eğer bana sorsaydınız, bir saat kadar daha beklemenizi söylerdim.
- Soy un forastero, pero yo les diría que esperasen otra hora.
Sadece sen ve ben, değil mi, Poldi? Sadece sen ve ben.
Sólo tú y yo, ¿ eh, Poldi?
Sabırsız olduğum için değil, sadece ben...
No es que sea impenitente. Es que...
Umulmadık bir tutkuyla uyanma olasılığı, ben yaştaki biri için sadece rahatsız edici değil daha ziyade mucizevi olurdu.
Que yo despertara pasión a mi edad más que incómodo sería milagroso.
Ben sadece mülk sahibi değil, aynı zamanda bu işi çekip çevirenim.
No sabría decirte si soy la madre del negocio o si el negocio es una simple propiedad.
Hem sadece sakar da değil, ben... -
Yo no sólo he sido torpe he sido...
Sanırım insan anne ve babasından... belli miktarda iyilik ve kötülük alıyor. - Ben sadece kötülük almışım. - Bu doğru değil.
Supongo que recibes cierta cantidad... - y yo sólo recibí lo malo.
Ben sadece sarsaparilla içmesi gerekiyordu sandım. İçmek için değil.
- Creía que no debía beberlo.
Gerçek ben değil, sadece karakterler var.
Pero no tengo un yo verdadero. sólo Ios personajes.
Sadece daha önce böyle bir şey yapmadığımdan değil, ama bana öyle geliyor ki, ben veya bu durumda bir başkası 13 yaşındaki bir kızın içini dökmesiyle ilgilenmez.
No solamente porque nunca antes lo había tenido sino porque me parece que ni yo ni nadie puede estar interesado en los problemas de una colegiala de 13 años.
Bakın, deli olduğumu düşünmenizi istemem, bu öyle bir şey değil. Ben sadece...
Mire, no quiero que piense que estoy loco ni nada, no es eso, es que..
Ben sadece yetenekli değil, aynı zamanda dahiyim.
No soy talentosa, soy genial.
Beni incitebileceğin anda incittin ben sadece bir paçavrayım senin erkeğin değil
Te gustar herirme siempre que puedes Me siento como un trapo, no como un hombre
Ben sadece bilgiyi sağlarım, kaynağı değil. Doğru değil mi Komiserim?
Sólo entrego la información, no la fuente.
Ben sadece sizin rahibiniz değil aynı zaman da arkadaşınızım.
No solo soy su confesor sino también su amigo.
Fakat, ben sadece bu evin diğer yüzünü görmek istiyorum, senin değil.
Lo que quiero es no volver a ver esta casa, no a ti.
Sadece bayan Tremaine yüzünden değil, doğru, ben çalışıyorum ve aptalım.
No sólo debido a la Srta. Tremaine, tiene razón, trabajo y soy tonta.
Bir dakika Rosemary. Sadece onların sorunu değil. Ben de hepinizi evlat edinmeyi planlıyordum.
Espera, Rosemar, no es solo el problema de ellos yo estaba planeando en adoptarlos a ustedes.
Ben sadece bu sahne için en iyi olanı düşünüyorum egomu değil.
Estoy pensando cuál sería la mejor escena, no el ego.
- Hayatım boyunca çok yatak gördüm ancak hiç bir zaman... ben... sadece.. - Güzel, değil mi?
- Había visto camas en mi época pero nunca...
Ben, sadece seni değil, adını ve unvanlarını da seviyorum.
Te quiero a ti, y también tu nombre y tus números.
Ben sadece burada laºi değil! Orospu!
¡ No puede dejarme aquí!
Ben, yapılması zorunlu olan şeyi yaparım sadece. Fazlasını değil.
Yo sólo hago... lo que es preciso, nada más.
Ama bu benim suçum değil ki, ben sadece okuyorum.
No es mi culpa, Rabi, yo Sólo leo.
Ben sadece modası geçmiş bir karakterim, fazlası değil.
Sólo soy un personaje pasado de moda, nada más.
- Bilirsiniz işte, Yani resmi bir şey değil Ben sadece... nasıl söylesem ucu açık şeyleri birbirine bağlayabilmek için.
Es decir, no es nada oficial. Es sólo que tengo una obsesión con eso de atar cabos sueltos.
Yani endişelisin, değil mi? Yoldaş Osin? Ben sadece görevimi yapıyorum.
¿ O sea que usted está preocupado, camarada Osin?
Ben sadece mitralyözün peşindeyim bayım, Kutsal Kase'nin değil.
No busco el Santo Grial, sólo un arma Gatling, señor.
Umarım vermiş oldu kararı dikkatli bir şekilde tartmıştır diyordum ben de. Çünkü bu seçim sadece onu değil eşini de kapsıyor, ki o, tanrının inayetiyle...
En fin... espero... que haya valorado bien este paso porque... es una elección no sólo para él,
Ben ondan eski nişanlın olarak değil, sadece küçük maçımızı düzenleyen biri olarak söz ediyorum
La menciono como quien organizó la partida, no como su ex prometida.
Ben sadece o konuda değil başka konularla konusuruz diye düşünmüstüm.
A mí sólo es al único que no le deja hablar.
Sadece ben değil, hepimiz değiştik
Y no soy el unico, todos hemos cambiado
- Ben sadece kendi çocuklarımı değil...
Yo no sólo, no sólo amo a nuestros hijos...
Ben sadece bugünkü... hayranlarım için değil, onların çocukları... ve torunları için de öleceğim.
No voy a morir solo por mis fans hoy sino por los niños pequeños y grandes
Geriye hakaretlerinize ses çıkarmayan, sadece ben kaldım. Ama bu sizi sevdiğimden değil. Artık sizi sevmemi gerektirecek bir şey kalmadı.
Yo soy el único que mantuvo silencio en las afrentas constantes.
- Başkası değil, sadece ben.
- Alguien no, sölo yo.
- Bu doğru değil. Ben sadece...
- ¡ Eso no es verdad, yo sólo...!
Umarım vermiş oldu kararı dikkatli bir şekilde tartmıştır diyordum ben de. Çünkü bu seçim... sadece onu değil... eşini de kapsıyor, ki o, tanrının inayetiyle...
En fin... espero... que haya valorado bien este paso porque... es una elección no sólo para él,
sadece benim 48
sadece beni 16
sadece ben 126
sadece beni dinle 27
sadece beni yalnız bırak 17
sadece ben varım 32
ben değilim 366
ben değildim 222
ben değil 585
değil mi 44479
sadece beni 16
sadece ben 126
sadece beni dinle 27
sadece beni yalnız bırak 17
sadece ben varım 32
ben değilim 366
ben değildim 222
ben değil 585
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32