English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ S ] / Sadece senin

Sadece senin tradutor Espanhol

7,512 parallel translation
Bu sadece senin meselen değil.
Esto no se trata únicamente de ti.
Tamam Boyle. Sadece senin ısrarın yüzünden, 2 numarayı bırakmanın zamanı geldi.
Bien, Boyle, y solo porque has insistido voy a decir esto, es hora de dejar caer el empate.
Sadece senin sesini duyuyorum
Solo escucho tu voz...
Bu yeri sadece senin için mi bu kadar geç saate kadar açık tutuyorlar?
¿ Mantienen este lugar abierto hasta tarde para ti?
Galiba ben sadece senin başarılı babana sülük gibi yapışıp ondan para sömüren ve kendini yazar diye kandıran bir adamım.
Supongo que soy un parásito que le chupa el dinero a tu exitoso padre para poder engañarme de que soy escritor.
Ben sadece senin mutlu istiyorum.
Solo quiero que seas feliz.
Dışarıdaki seyirci sadece senin sihrinden biraz tatmak için bütün ülkeden buraya geldi.
La audiencia de ahí fuera ha venido de diferentes partes del país sólo para probar un poco de tu magia.
Sadece senin için ediyor.
Solo a ti.
Sadece senin onayını istiyordu ama sen ona çok yüklendin.
Todo lo que quería era tu aprobación, y lo único que le diste fueron ratos difíciles.
Bu sadece senin davan değil.
Estamos los dos en este caso.
Sadece senin söyleyeceklerin umurumda Sue.
Solo me importa lo que tú tengas que decir, Sue.
- Ben sadece senin yaptığın gibi yapıyordum.
- Solo seguía tu ejemplo. - ¿ Sí?
Bak, ben sadece senin en iyi öğretmene sahip olmanı istiyorum.
Mira, solo quería que tuvieras el mejor maestro.
Hiçbir şey. Sadece senin içindi.
Sólo... tú.
Onlarınkine karşı sadece senin sözün.
¿ No? Es tu palabra contra la suya.
Aslında onunla sadece senin konuşabileceğini düşündüm.
Bueno, sabes qué, supuse que si alguien podía hablar con él, eras tú.
Sadece senin gördüğün var.
Solo la que ya habían visto.
Sadece senin için çalışmıyorlar.
No solo trabajan para usted, ¿ verdad?
- Peki belki de, bu sadece senin sırrın değil, saklayamazsın, lütfen artık git.
- Bueno, quizás no te corresponde a ti ocultarlo. - No te corresponde a ti contarlo. Ahora por favor vete.
Sadece senin vanilla sevişmene bakmak için uğradık.
Aparecimos para verte tener sexo vainilla.
Sadece senin ölçülerinde olmak nasıl hissettiriyor görmek istedim.
Solo quería ver lo que se siente tener tu talla.
- Hiç değilse bu manyaklık bazen benim de işime yarıyor derken olmuyormuş, sadece senin kısmı ödemişler.
Gracias. Al menos sacaré algo bueno de toda esta locura... y no... solo pagaron tu parte.
Bunları sadece senin iyiliğin için söylüyorum, Sylvie.
Solo digo esto por tu propio bien, Sylvie.
Senin basina gelen sey Tony... Benim de basima geldi. Bu bize sadece yetenek vermedi.
Lo que te pasó a ti, Tony, me pasó a mí también, pero no solo nos dio habilidades.
Ben sadece bazı şeyler senin aklını kurcalarken sana yardımcı olmak için buradayım.
Estoy aquí para ayudarte a distraerte mientras te curan.
Sadece... yani... benim ilk iş günüm, senin öldürülmeni istemiyorum.
Es... Es solo... Es mi primer día y no quiero hacer que te maten.
bunu hak ediyor yanılıyorsun o sadece doğruyu söyledi ne hakkında nasıl hissettiğimi iyi biliyorum diğer polislere karşı duran polisler o görevini yaptı, pop ve hayatı cehenneme döndü. sanırım bu benim yüzümden oldu neden senin yüzünden? bu konuşma burda kalmalı.
Se lo merece. Dio un paso adelante y contó la verdad. Sabes lo pienso cuando un policía va contra otros policías.
Ben de senin sadece süsten ibaret olduğunu düşünmüştüm.
Y yo que pensaba que eras solo uñas y pelo.
İnsanların senin hakkında söylediği kötü şeyleri öğrenme çaban sadece acı getirir.
Tu búsqueda para averiguar si la gente está diciendo algo malo sobre ti solo puede conducir al dolor.
Ben sadece... Senin hakkında saçmaladığım için üzgünüm.
Yo solo... siento haberme vuelto loca antes contigo.
Senin sadece bir bacağın sağlam ve o da henüz çok küçük. Yani kim nerede savaşacak muhabbeti burada bitmiştir.
Tú solo tienes bien una pierna y él es demasiado joven, así que no hay nada más que hablar de nadie yendo a ningún sitio a luchar.
Hayır, ben sadece hepsinin içine girmek istediği şeyin senin...
No, sólo imagino que todos desean meterse en tu...
Burada senin baban olarak bulunuyorum Max, sadece baban.
Estoy aquí como tu padre, Max... solo como tu padre.
Sadece bakıyordum ama şunu söylemem gerek kekleri bıraktıysan onlar senin değildir.
Solo los miraba. Pero si los dejas aquí, no son tuyos.
Sadece bu sefer senin mantık devrelerinin hasar yaratmasına ihtiyacımız yok.
Pero no necesitamos tus circuitos lógicos dañados esta vez.
Neden sadece "Artık senin o aptal spor salonuna gelmek istemiyorum" demiyorsun?
Eres un encanto. ¿ Por qué no le dices simplemente " no quiero ir a
- Sadece, senin hakkında bu akşam için planların hakkında çok şey söyleyebileceği için soruyorum.
Solo te lo pregunto porque me diría mucho sobre ti, de tus planes para la noche.
Senin sağlığın için sadece.
- Por supuesto. Solo es tu salud.
Senin gibi bıkkın değiller sadece.
Simplemente no están hastiados como tú.
Sadece kardeşimin özgürlüğü, senin kendi özgürlüğünü mümkün kılar, kafandaki kuşku bulutlarını dağıt gitsin, bu caniyi bulmak için, kendine yeni bir vizyon kazandır.
Solo mediante la liberación de mi hermano será capaz de liberarse, alejar esas nubes de duda que debe sentir, permitiéndole tener la visión que necesitará para encontrar a ese depredador.
Bence senin ihtiyacın olan sadece...
Creo que solo tienes que...
Bu sadece senin görevin değil, Meelo.
No es solo misión tuya, Meelo.
Sadece biraz garip hissettirdi çünkü bu senin ilk seferin.
Sólo siente incómoda porque es su primera vez.
Sadece durumun karmaşık olduğunu ve senin fazla dramatik davrandığını.
Solo que era complicado y que estabas siendo dramático.
Belki de o senin için daha fazla sorun yaratmanın bir yolu sadece.
Quizás él solo sea un medio para crear más problemas.
Sadece su değil ama senin de görebildiğin gibi derisinde kimyasal kalıntıları var, özellikle bezethonium klorür setrimid ve güzel bir eski tarz amonyak.
No sólo en agua, tal y como puedes ver... hay restos de compuestos químicos en su piel... específicamente cloruro de benzalconio... cetrimida y el buen amoniaco de toda la vida.
Üzgünüm koca adam ama senin hayatın benim hayatımın sadece bir saniyesi kadar.
Lo siento, grandulón, pero toda tu vida es una fracción de segundo en la mía.
Ama sadece bir tanesi senin için iyi bitiyor.
Pero solo una de ellas termina bien para ti.
Senin de bizden farkın yok. Sadece bir çete üyesisin.
Solo eres un pandillero como el resto de nosotros.
Senin baban masum insanları hapse attı, sadece Tanrıya başka şekilde inanıyorlar diye.
Y fue vuestro padre el que metió a inocentes entre rejas por ninguna otra razón más que adorar a Dios a su manera.
Eğer bu dava sadece Chicago'yu ilgilendirseydi, burası senin şehrin, istediğini yapardın.
Si éste fuera sólo un caso de Chicago... Ésta es tu ciudad, haces los que quieras.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]