Satış yok tradutor Espanhol
210 parallel translation
Maç sırasında kesinlikle satış yok.
No se venderá ninguno durante el encuentro.
Küçük yazı boyutu, derin kelimeler, satış yok.
- Grandes palabras y pocas ventas.
- Satış yok. Lütfen beni bir otele götürün.
Por favor, lléveme a un hotel.
Satış yok.
No hay compra.
- Üzgünüm dostum, satış yok.
- Lo siento, no lo vendo.
Satış yok, satış yok!
No hay venta, no hay venta!
Satış yok!
No hay venta!
Satış yok.
No hay venta.
- Satış yok!
- No hay venta!
Satış yok, ikimiz de arka tarafta olacağız.
Si no vendemos, se acabará.
Satış yok. Şimdi git!
No hay venta. ¡ Váyase ahora!
Satış yok.
No los vendo.
Yeni bir posta gelene kadar satış yok.
Así que no tendrás más mientras no llegue un nuevo envío.
- Ve hiç satış yok?
- ¿ Y no hay ventas?
Artık kapıdan kapıya satış yok
No hay más puerta a puerta.
Sloganlar ve satış konuşmaları, sabah, öğle, akşam ve senle Egelbauer sürüsünde insan gibi konuşan yok!
¡ Eslóganes y ventas mañana, tarde y noche... no ha salido ni un solo sonido humano de ti ni de tu manada de Egelbaurs!
Sığırlar için elinde bir satış senedi var mı? Hayır yok.
¿ Tienes un contrato de venta para ese ganado?
Kumotori Dağı tablosu satış listesinde yok.
Ese cuadro... El de las montañas rojas...
Güç arayışı, ertesi sene yok oldu, çünkü Atlantik Okyanusu hattı satışında pazarlığı kaybetti.
Su ansia de poder se acabó al año siguiente, al fracasar las negociaciones para comprar el océano Atlántico.
Satılmamış bir tane bile yok.
No queda ni uno... - Solo por vender.
Hayır, yanlış izlenimim yok, çünkü halka bu çöpü satın al diyorsun.
No, porque le dice a la gente que compre esta porquería.
Satış fişi yok muydu?
¿ No había una factura?
- Reklam veya satış yapmana gerek yok.
- No necesitas convencerme...
Kaplama satıcısı da yok.
El vendedor de aluminio no existe.
Yasal olarak bizim, çünkü sizde satış belgesi yok!
¡ Es legalmente nuestro porque Vd. no tiene la factura!
Üçüncü dünyada evden eve satış gibisi yok.
Nada como vender de puerta en puerta en el Tercer Mundo.
Satış yapmam konusunda bir sorun yok, değil mi?
¡ No estará dudando de mi capacidad como vendedor!
Hadi, acele edin, satış bitmeli. Zorlama yok, en son modelle test sürüşü ile yapabilirsiniz.
La oferta se acaba, de prisa, la venta debe acabar, venga ahora y pruebe el último modelo sin ninguna obligación.
Sigorta işlerinden, satış vergilerinden... işletmeden ya da işçi maliyetinden hiç anlamam. Şirket kazancı gibi... resmi şeylere kafam basmaz, o yüzden cebime giren ellerin haddi hesabı yok
No sabía nada sobre seguros... o impuestos sobre la venta, o el reglamento de construcción... o costos laborales, o la compañía de electricidad... o de compras, o de manteles.
Kokain de yok, satış da. Satış için komplo da yok.
No hay cocaína, no hay venta, no hay conspiración.
Seri numarası yok, satış kaydı yok.
Sin número de serie, ni registro de venta.
Satış yok mu?
¿ No venderás?
Satış mı? Yok. Kusura bakmayın ama.
No, lo siento, debes ver bien otra vez porque Buddy se salio del 10o grado, no veo como va a ser comerciante.
Adam? - Yok, fırça satıcısı.
- No, soy El loco pelirrojo.
Yok, hepsi satılmış.
No. Todo está vendido.
Acımasız bir hırsız, sefil evine değerli eşya bulmak için zorla girdi. Ama onun yerine cesur bir ayakkabı satıcısı buldu. Sonunda hepimiz için, artık soyulmak yok diyen adam.
Un intruso despiadado irrumpiero en su casa en mal estado en busca de botín Pero en su lugar encontró un vendedor de zapatos valiente Que, para todos nosotros, por fin, dijo, "No más".
- Bu benim perakende satış işim. Başka bir seçeneğim yok.
Oye, es mi negocio, no tengo otra opción.
Güzel eleştirileri var ama satışı yok.
Con buenas críticas, pero no vendió.
Ona semer vuran tembel bir karısı yok tabi beş para etmez çocukları, kavun gibi bir prostatı ve en kötüsü, Ben kadın ayakkabısı satıyorum.
Excepto que no está atado con una mujer perezosa hijos sin valor, y una próstata como un melón Y lo peor de todo, vendo zapatos de mujer.
Aslında ayakkabı satışı yok.
Realmente no hay venta de zapatos.
Ekim 1988. Daedalus adlı mühimmat satıcısı ve tuttuğu profesyonel katil Timothy'yi yok etmek için tahsis edildin.
Octubre, 1988, se te asigna la eliminación de un traficante de municiones llamado Daedalus.
Satışı gerçekleştirdiğine dair bir delilimiz yok.
No tenemos evidencia de que ya haya hecho la venta.
İnsanlarınıza gelince, ülkenin Kraliçelerini ne kadar sevdiğini görmek için İskoçya günlüklerinizin satışından ötesine bakmanıza gerek yok.
En cuanto a su pueblo, sólo mire las ventas de sus diarios y verá el afecto que la nación mantiene por su Reina.
Haklısın baba, yani asgari ücret alan orta yaşlı bir ayakkabı satıcısı olacak halim yok.
Tienes razón, papá. No voy a terminar como un vendedor de zapatos... -... ganando el salario mínimo.
Bunun hayır işiyle ve kek satışıyla ilgisi yok.
Esto es más que paseos sangrientos y ventas de galletas.
Kalite, değerler, tarzlar, servis, seçim elverişli, ekonomik, tasarruflu, performanslı tecrübe, konukseverlik, düşük fiyatlar dost canlısı servis, markalı, basit şartlar makul fiyatlar, para iade garantisi ücretsiz kurulum, sorgusuz kabul ücretsiz değer biçme, ücretsiz değiştirmeler ücretsiz teslimat, ücretsiz ölçümler ücretsiz evde deneme ve ücretsiz park nakit yok, problem yok, şaka değil yaygara yok, kargaşa yok, risk yok, mecburiyet yok bürokrasi yok, peşinat yok giriş ücreti yok, gizli masraflar yok satın almaya gerek yok kimse sizi aramayacak Eylüle kadar ödeme veya faiz yok.
¡ Calidad, valor, estilo, servicio, selección, comodidad, economía, ahorro, resultados...! ¡... experiencia, hospitalidad, bajos intereses, servicio amable, todas las marcas, facilidades, precios a su alcance, le devolvemos su dinero...! ¡... instalación gratis, entrada gratis, valoración gratis, ajustes gratis, entrega gratis, presupuestos gratis, pruébelo gratis en casa...!
SAT sınavına kadar uyumak yok.
Hay que aprobar la Aptitud.
Hayır, hiç satış deneyimim yok.
No tengo experiencia en ventas.
Bilinmeyen Bölgelerde yararlanılmayacak tek bir uçan sahte satıcısı bile yok.
No hay una sola nave mercante de los Territorios Inexplorados que dejen pasar
Uluslar arası silah satışında derse ihtiyacım yok.
No me dé lecciones sobre tráfico de armas.
Bunun bir uyuşturucu satıcısıyla hiç alakası yok.
- ¿ Qué es esta mierda del traficante?
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65