English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ T ] / Tanı

Tanı tradutor Espanhol

604,986 parallel translation
Şimdi, DEA'dan şunları isteyeceğiz... Dokunulmazlık, Seçtiği şehrin tanık yerini değiştirme...
Ahora, le estamos pidiendo a la DEA por... inmunidad, reubicación del testigo en la ciudad que escoja... en un sitio sin esmog, tiene algo en los bronquios... una prima de reubicación de un millón de dólares, y cobertura de sus gastos judiciales,
Ben-ben sizi tanımıyorum.
No te conozco.
Ben seni tanımıyorum!
¡ No te conozco!
Onu tanımıyorum.
No la conozco.
Ben seni tanımıyorum
No te conozco.
Beni neredeyse yakaladın ve tanık öldürüldü.
Casi haces que nos asesinen a mí y a mi testigo.
Ben, bir blok öteye, tanıklığımı almak için yola koyuldum.
Estoy como a una cuadra, esperando para que me den a mi testigo.
O büyük, süslü hukuk firmalarını tanıyorsun. Karının olduğu gibi mi?
¿ Conoces esos grandes y elegantes bufetes de abogados, como esa en la que estaba tu esposa?
Bilmiyorum, ama çok tanıdık geliyor.
No lo sé, pero es muy familiar.
Hiç tanımadığın bir doktorla nişanlısın.
- Estás comprometida con un doctor que ni siquiera conoces.
Senin tanıdığın kişi, aşık olduğun kişi, ben değilim.
Esa persona que conocías, esa persona de la que te enamoraste, no era yo.
Sanki ailemi tanıyormuşsun gibi konuşma.
No hables de mi familia como si los conocieras.
Annem onunla Beyaz Saray'da yardımcıyken tanıştığını söylemişti.
Mi madre me dijo que lo vio una vez, que era ayudante en la Casa Blanca.
Bana tanıdık geliyorsun.
Me resultas conocida.
Belki daha önce onunla tanışmışsındır.
Quizá lo conociste.
Bu yüzden sana tanıdık geldim.
Por eso te resulto conocida.
Annenin ve Henry Wallace'ın tanışmasını sağla.
Reúne a tu madre con Henry Wallace.
Hem de senden başka kimsenin tanımadığı ve umursamadığı bir kız için.
Todo para recuperar a una chica que nadie excepto tú conoce o le importa.
Babanla nasıl tanıştığımı sanıyorsun?
¿ Cómo crees que conocí a tu padre?
Yakışıklı bir siyahiyle tanıştım.
Conocí a un apuesto chico de color...
İsa'yla tanışmaya hazır değilim.
¡ No estoy lista para conocer a Jebús!
Tüm besi hayvanlarımız ölmeden Michael Jordan'la tanışır.
Todos nuestros animales conocen a Michael Jordan antes de morir.
Bizi tanıştırsana.
¿ Me la presentas?
Ama şu anda çalışıyorum. Hemen tanıtım yapayım.
Pero debo trabajar, así que déjame hacer la promoción.
Asistanım Kimberly'yle tanışmanızı istiyorum.
Esperen a conocer a mi asistente, Kimberly.
- Şu adamla bir tanışalım.
- Bueno, reunámonos con este sujeto.
Alex Trebek'le tanışınca bacakları var diye korkma. Ne?
Cuando conozcas a Alex Trebek no te asustes de que tiene piernas.
Başkalarıyla çok iyi oynarken sizi görmek güzel.
Es agradable verte relacionarte tan bien con otras personas.
Kahve iyi değil, ama halojenler çok güzel.
El café no es tan bueno, pero los halógenos son hermosos.
Ben seninle gurur duyuyorum.
Estoy tan orgulloso de ti.
Tamam, sadece, deliğin ne kadar derin olduğunu bilmek istiyorum,
Está bien, solo necesito saber qué tan profundo es el hoyo,
- Anladık Doktor, fırsatımız olunca yapıcaz.
- Entendido, doc. Tan pronto podamos.
- Fırsat olunca...
- Tan pronto...
Cadı avının diğer tarafında olmak hoş olmazdı değil mi?
No es tan divertido estar del otro lado de una caza de brujas, ¿ no?
İçlerinden birinin ön kapımdan girmeye çalışacak kadar cesur olacağını düşünmemiştim.
Nunca imaginé que uno sería tan atrevido - como para entrar por mi puerta.
Hepimiz kendi acılarımızda, geçmişimizde, acılarımızda boğuluyoruz ve unutamıyoruz. Bu yüzden insanları incitmeye devam ediyoruz.
Estamos tan atrapados en nuestra pena, en nuestro pasado, en nuestro dolor, y no podemos superarlo, así que seguimos lastimando a más gente.
Ne kadar kaçıp uzaklaşmak istediğimi tahmin bile edemezsin.
No tienen idea... de qué tan a menudo consideré huir.
Güzelim, beni çok gururlandırdın.
Querida, me siento tan orgullosa de ti.
Çok ama çok güzel bir geleceğin var.
Tienes un... futuro tan increíble.
Tammi'nin 12 saat içinde karayı vurması bekleniyor ve yazılışı kadar korkunç bir kasırga olmasından endişe ediliyor.
Se espera que toque tierra dentro de las próximas 12 horas y promete ser tan horrible como la grafía de Tammi.
- O kadar kolay değil Cyndee.
- No es tan fácil, Cyndee.
Verimli bir yemek oldu Sharon.
Qué almuerzo tan productivo, Sharon.
Merkezden olduğunuz için öyle düşünebilirsiniz.
Eso parece, en una zona tan residencial.
Geçtiğimiz yıl benim için hep güzel olmak kadar kolay değildi.
Este año no ha sido tan fácil como mi constante elegancia.
Felaket bir şey.
Es tan triste.
"Edward Furlong kadar yakışıklı mı?" diyor.
Siempre dice : "¿ Es tan lindo como Edward Furlong?".
Ne kadar iç karartıcı bir yer.
Es tan deprimente aquí.
Gazeteler her gün "Ezikti, Yaktı Kavurdu" manşeti atmaz.
Sí, es solo que... ¿ qué tan seguido el periódico dice que pasaste de feo a galán?
Modern dünya o kadar fena değil.
El mundo moderno no es tan malo.
Çok ilgili.
Es tan atento.
Seninle gurur duyuyorum, rezildin, vezir oldun!
¡ Estoy tan orgulloso de ti, de nada a galán de esta forma!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]