Telefon yok tradutor Espanhol
1,098 parallel translation
Bu katta hiç telefon yok.
No tenemos teléfono...
Haklarını biliyorsun. Telefon yok!
- Sabes que lo tienes prohibido.
Telefon yok, TV yok, klima yok,..... doğanın güzel kokusuna tahammül edemiyorlar.
No tiene teléfono, televisor ni aire acondicionado, y nadie soporta el olor de la naturaleza.
Bunun anlamı telefon yok, çıkma yok, hiçbirşey yok.
Nada de teléfono nada de salidas, nada.
Ne yani, şehir dışında telefon yok mu?
¿ No hay teléfonos fuera de la ciudad?
Orada telefon yok ki onun için, uçarak gitmesi gerekir
No hay teléfono. Podría desaparecer.
İş yok. Telefon yok.
Digo, sin trabajo, sin llamadas telefonicas.
Bobby Tex'in teknesinde telefon yok.
Bobby Tex tiene un barco sin teléfono.
Orası oldukça uzaktır ve kamyonunda telefon yok.
Está muy lejos y no tiene teléfono en el camión.
Orası oldukça uzaktır ve kamyonunda telefon yok.
Es un largo camino. y no tiene teléfono en su camión.
Yoldalar ve gittikleri yerde telefon yok, şansına küs.
Están en camino y adónde van no hay teléfonos. No tienes suerte.
Başka telefon yok mu?
¿ No hay más llamadas?
Telefon yok...
¿ Cómo podría?
- Telefon yok!
- No hay teléfono.
Orada telefon yok.
No tengo teléfono.
- Telefon yok.
¡ No hay teléfono!
Telefon yok, en yakın şehirden Playboy kanalından uzakta - mükemmel.
- Sin teléfono. Lejos de todo. - El canal de Playboy...
Okuldan aradığım için üzgünüm ama kaldığım yerde telefon yok.
Lamento hablarte a la escuela, pero donde estoy no tienen teléfono.
Mutfak hariç telefon yok.
No teléfono, excepto el de la cocina.
- Bu gece telefon yok.
Ninguna llamada esta noche.
Bilgisayar yok. Telefon yok.
Nada de computador, ni teléfono.
Doktor izin vermeden telefon yok.
Ella tiene que darte permiso.
- Bahis oynamalıyım. - Telefon yok. Şimdi değil.
- Tengo que hacer una apuesta.
Telefon yok, yüz yüze görüşmeliyiz.
No hay teléfono. Hay que contactar con ella en persona.
Yayında soyad yok, marka adı yok, telefon numarası yok. Pekala.
Nada de apellidos, nada de marcas, ni tampoco números de teléfono en el aire.
Fazla birşey yok. Birkaç içki içti, kumarda 200 kaybetti, bir telefon etti ve gitti.
No mucho, tomó un par de tragos, perdió 200 en las mesas, hizo una llamada y se fue.
- Yok, be, telefon.
- No, hombre. La telefónica.
Herhalde Kennedy'yi telefon şirketinin öldürdüğünden haberiniz yok.
¿ No sabe que la compañía telefónica mató a Kennedy?
Vinnie, ne oldu şimdi? Telefon etme hakkım var, yok mu yoksa?
Tengo derecho a hacer una llamada, ¿ verdad?
Şey, arayabileceğin bir numara ya da bir şey yok mu? Şey, nasıl telefon edeyim?
Bueno, no hay un número al que puede llamar, o algo así?
Telefon ettiğinizde, buradaki herkese sordum burada hiçbir O'Malley yok.
Cuando llamó pregunté a todos aquí en el centro y no hay un O'Malley aquí.
Koca, yok telefon.
Esposo, no teléfono.
Yapman gereken bir telefon görüşmesi yok mu?
- La llamada. - ¿ Ahora?
Lecter hasta kayıtlarını değiştirmiş ya da yok etmiş yani, Mofet isminde birinin kaydı yok, ama... "kendi kendine" sözünün Lecter için çok sahte olduğunu düşündüm ve Baltimore'da olduğunu düşünüp telefon rehberine baktım.
Lecter alteró la mayoría de los historiales de sus pacientes, así que no hay constancia de nadie llamado Mofet, pero pensé que lo de "su interior" era demasiado cursi para Lecter.
Biliyorum, çünkü orada telefon hattı bile yok.
Ni siquiera tiene línea telefónica.
Telefon, lamba, telesekreter. Bir kalem kutusu ama siyah kutu yok.
Con teléfono, lámpara, máquina contestadora... lápices, ninguna cajita negra.
Telefon faturası, yurt dışı yok.
No ha hecho llamadas de larga distancia.
Burada telefon yok.
- No hay teléfono aqií.
Sevgilim, telefon eden yok.
Cariño, nadie está llamando.
- Telefon eden yok mu? - Hayır.
¿ Nadie está llamando?
Bir telefon - Bir telefon vardı, ama, dosyalarımızda senin telefon numaran yok.
Debería haber telefoneado antes de venir, pero no tengo tu número en la ficha.
Lloyd, telefon numarası ya da bir adres yok. Hiçbir şey yok.
Lloyd, no tiene su número de teléfono, o dirección, nada,
Elektrik, telefon ve akan su yok.
Ni electricidad, ni teléfono, ni agua caliente.
- Üzgünüm, telefon etmek yok.
- Lo siento, no se permiten las llamadas.
- Üzgünüm telefon görüşmesi yok. - Afedersin...
- Imi pare rau, nu se permit telefoane.
- Telefon etmek, yazmak yok...
- No llamaremos, ni escribiremos...
Karen elimde 3 öğrencinin dosyası var ve hiçbirinde telefon numarası yok.
Karen? Tengo tres, uh, de estudiantes aquí... - y no puedo encontrar los números de teléfono en ningún lugar.
Nasıl bulabileceğime dair bir bilgi yada bir telefon numarası var yok mu?
¿ No tiene ninguna otra información? ¿ Dónde puedo hallarla?
İma yok, reklam yapmak yok, telefon numaraları da listelenmeyecek.
Sin letrero en la puerta. Sin publicidad. El número de teléfono no se conocerá.
Ortadan yok oldular, çevirmeli telefon gibi.
Desaparecieron un día, como los teléfonos de disco.
Kimse bana telefon etmedi ve bunlar tamamen benim hayal ürünüm... ve 24 saat önce ölen bir hastama ait elinizde hiçbir kayıt yok.
Primero, nadie me llamó. Supongo que será mi imaginación. Y segundo, no hay nada de un paciente mío que murió ayer.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok efendim 65
yok hayır 73
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok efendim 65
yok hayır 73