Tut ki tradutor Espanhol
196 parallel translation
Yaptığını söylüyorsun, tamam, tut ki sana inandılar. Peki sonra ne olacak?
Dices que le mataste, está bien, supón que te creen.
Bizi denizin tehlikelerinden uzak tut ki, kralımız George ve onun krallığının muhafızı ve denizlerde güvenliğin bekçisi olalım ve ülkemize sağ salim dönüp İsa Efendimiz aracılığıyla sana şükranlarımızı sunalım.
Presérvalos de todos los peligros del mar para que sean el baluarte de nuestra Graciosa Majestad rey Jorge y de sus reinos y el amparo de los que lícitamente cruzan los mares para volver en seguridad a disfrutar las bendiciones recordando tu misericordia para gloria de tu Nombre por Jesús Cristo nuestro Señor, amén.
Tut ki George bir daha geri gelmedi.
Imagínate que George no volviese por la mañana.
Tut ki kente indi ve bir daha da George'dan haber çıkmadı.
¿ Qué? Si George se va a la ciudad y no vuelves a saber de él.
Tut ki hiç kimsen yok.
Imagínate que no tienes a nadie.
Tut ki yatakhaneye falan gidip kağıt oynayamıyorsun, zencisin.
¡ Que no puedes ir a jugar a la barraca porque eres negro!
Tut ki burada oturup kitap okumak zorundasın.
¡ Imagínate que tienes que sentarte a leer libros!
Tut ki yakaladılar onu getirirler buraya, vururlar ayağına prangayı, tıkarlar kodese.
Imagínate que lo atrapo, me lo llevo, lo ato y lo meto en una jaula.
- Tut ki bir şey çıkmadı?
¿ Y si no pasa nada?
Tut ki o bir polis katili değil?
¿ Y si no lo fuera?
Tut ki Bayan Inwood kuzenim olmadığını anladı.
Suponga que descubrieran que la hacía pasar por mi prima.
- Tut ki Pazartesi vasiyeti imzalayamıyor.
Se le puede impedir, de aquí al lunes.
- Tut ki Pazartesiden önce başına bir şey geldi. Hanımefendinin servetine kim konar?
Si le sucediera cualquier cosa de aquí al lunes, ¿ quién se lo embolsaría?
Evet, fakat tut ki...
Sí, pero que pasa si...
Tut ki kadavra ortaya çıkarıldığında Smollet çekip gitmişti.
Supón que SmoIIett no esté cuando se descubra.
Tut ki ülkeyi terketmişti.
Supón que haya huido del país.
Tut ki, böyle bir şey yapmayacağım?
¿ Y si no Io hago?
Bak, tut ki, bir adam çıkageliyor ve senin arkana bindiriyor.
Oiga, suponga que un coche Ie da un golpe por detrás.
Şimdi, tut ki, keşfetti?
Imagina que se entera.
Tut ki, o Signora Collodi idi.
¿ Qué pasaría si fuera la Signora Collodi?
Şimdi, Tut ki biz bir sonraki Loca dansında bir kapı ödülü olarak bir parsel veriyoruz?
Supongamos que regalamos una parcela... en eI próximo baile de Ia Iogia.
Fakat tut ki, öyle değil. Tut ki, önceden bilme yeteneğine sahip, ne de olsa, altı kez doğru çıktı.
Quizá tenga poderes proféticos de verdad.
Şimdi, tut ki, 4.000 kişiyle başladı.
Por ejemplo, si empieza con 4.000 personas.
Onu tepede tut ki, anahtarı alayım.
Sujetadle mientras le cojo la llave.
Tut ki, boşanamadın.
Supongamos que usted nunca consigue su libertad.
Tut ki benim... mesela su falan içmeye gitmem gerek.
Supongamos que tengo que ir... a beber agua o algo así.
Tut ki, balık avına merak sardım?
¿ Y si empiezo a pescar?
Yasını tut... Yasını tut ki o büyük ülke artık yok...
¡ Llora la caída de Roma!
- Şey tut ki bir hastan var ve birkaç haftalık ömrü kaldığını anladın.
- Bueno... Si tuviera un paciente a quien sólo le quedan un par de semanas de vida, que podría morir de un día al otro, ¿ se lo diría?
Tut ki, şu zavallı Janet Hart gibi, yanlış biriyle evlilik yaptı.
¿ Y si se casa con el menos indicado, como Janet Hart?
Tut ki, seni terk etme fikrimi değiştirdim!
¿ Y si he cambiado de opinión?
Tut ki, Bay Owen olduğumu söyledim.
Supongamos que yo dijera, yo soy el Sr. Owen.
Tut ki işleri hızlandırdım, tut ki İngiltere'nin Fransa ile savaşa tutuştuğunu ilan ettim.
- Imagínate si digo que estamos en guerra con Francia.
Ellerini havada tut ki, Ekoslu bir şeye değmeyesin.
Manos arriba para que no toques nada ekosiano.
Kalbini temiz tut, Cabbar oğlum. Kalbini temiz tut ki, Allah'a yaklaşasın.
Ten el corazón puro, para poder estar cercano a Alá.
- Fakat tut ki, onu indirdim.
Pero supón que lo mato.
Pekala. Tut ki, onu kendisi daktilo etmedi.
- Supongamos que no la escribió ella.
Tut ki bir başkası daktilo etti.
Supongamos que la escribió otro.
Tut ki, katil bu olayda onun arkadaşıydı.
Supongamos que el asesino fuera amigo de ella.
tut ki, katil evine girebilecek, her istediğinde gelen bir adamdı, o mektubu maktul orada yokken önceden yazdı.
Supongamos que fuera un hombre que tenía acceso a su casa podía entrar allí a voluntad y escribió esa carta con anterioridad, cuando ella no estaba.
Dedim ki, "tut ki, o sendin!" Sen olduğunu söylemiyorum, efendim.
Dije : "Supongamos que fue usted". No digo que fuera usted.
Tut ki, biri onların uyuşturucu olduğunu sandı.
Quizás alguien pensó que eran drogas.
Demek istiyorum ki, tut ki, o gün uzun kuyruklar var.
¿ Y si ese día hubiera demasiada gente?
- Ne yaptılar George'a? - George'a bir şey olmadı, tut ki dedim.
¡ No digas todo eso!
- Şey, aklında tut ki, onlar ilkel insanlar... ve çocuk gibiler. - Neden?
- ¿ Por qué?
Tazıya tut, tavşana kaç mı demeli? Belki kaz gelir diye tavuk mu göndermeli? Yoksa bir fino gibi susta durmak mıdır ki, acep en münasibi?
¿ Rascar con mi mano izquierda la espalda de algun bruto en pro de alguna moneda mientras mi mano derecha ignora la humillación y acepta la limosna?
Dışını kuru, içini ıslak tut. Bu kasabada ki adamlar böyle yaparlar.
Mantenerse seco por fuera y húmedo por dentro- - eso hay que hacer aquí.
" Uzak tut kendini bu dünyadan, ki şehvet bozmasın iffetini.
" Manteneos apartada de este mundo, que su lujuria no os corrompa.
Sen yeter ki üzülme, yeter ki içini ferah tut aşkım.
¡ No sufras! ¡ No sufras, mi corazoncito!
Tut ki o sendin.
Supongamos que fue usted.
tut ki...
Supongamos que...