Aslında o tradutor Francês
4,757 parallel translation
Aylar aldı, çünkü Vincent'ın numuneleri aslında o kadar çok farklılık göstermedi.
Ca a pris des mois, parce qu'en fait les échantillons de Vincent n'affichaient pas tellement de différences.
Aslında o klişe doğru.
En fait, ce cliché, est vrai.
- Hayır, aslında o beni buldu.
En fait, c'est lui qui m'a trouvé.
Onu insansız hava aracıyla öldürdüler ve şimdi ört bas ediyorlar ki bu aslında o kadar çılgınca değil.
Ils l'ont visé avec un drone, et maintenant ils couvrent leurs traces, ce qui n'est pas si fou.
Aslında o harika biridir.
- Il... en fait il est plutôt génial.
ne kadar değişirlerse aslında o kadar aynı kalırlar.
Plus elles restent pareilles.
Aslında o olay 1923'te olmuş.
En fait, c'était en 1923.
- Aslında o kadar süper görünmüyorsun.
- Tu ressembles pas du tout
- Aslında o benim patronum değil...
- Il n'est en fait pas mon employeur...
Aslında o bana ait değil.
A vrai dire, ce n'est pas le mien.
Aslında o tam olarak doğru bir şey değil.
Bien, ce n'est pas exactement vrai.
Aslında o da güzel olabilir yaptıracağım göbek piercing'iyle birlikte.
Ça pourrait être sympa... avec mon piercing au nombril.
Aslında o kadar da kötü olmadı.
Ça n'a pas été si dur.
Dışarıdan normal birisi gibi duruyor olsa da aslında o bir Sith.
Tout à fait normal vu de l'extérieur, mais au fin fond, c'est un Sith. Je le surveille.
Böyle etkili bir giriş yaptığım için özür diliyorum ama kendine Matthew Graham diyen kişi aslında o kişi değil.
Je m'excuse d'avoir entrepris une action aussi drastique, mais l'homme qui se fait appeler Matthew Graham n'est pas celui qu'il prétend être.
Ama sonra duydum ki o parti aslında seks partisiymiş. Millet seninle sikişmek için uyandırıyormuş.
Je me dis qu'à une orgie, ceux qui veulent te baiser doivent sans arrêt te réveiller.
Aslında bakarsan, kararsız aldım. O yüzden ikisini de aldım.
Je n'étais pas sûre, j'ai pris les deux
O zaman tekrar ekibi toplamamız lazım çünkü aslında aramıyorduk.
Et bien, alors, nous devons nous regrouper parce que... nous n'avons pas chercher.
Ben Muirfield'dan intikam almak ve onların aslında ne olduklarını ifşa etmek istiyorum. Yalnızca kendim için değil, diğer tüm kurbanlar için. Evan için ve o depoda ölen adam için bile.
Je veux prendre ma revanche sur Muirfield, afin de les exposer pour montrer leur vrai visage, pas juste pour moi, mais pour toutes les autres victimes... pour Evan, et même pour l'homme qui est mort
- O zaman belki de ona annesinin o akşam aslında ne yapmaya çalıştığını söylemelisin.
Alors, tu devrais lui dire ce que sa mère tentait de faire cette nuit-là.
Gerçi o hikaye olmamasını isterdim aslında böylece baban da kalabilirdi.
Bien que j'ai espéré que ce ne soit pas cette histoire, comme ça ton père aurait pu rester.
Ama o dedi ki aslında takılı kaldığım kişi o değil, Wade'miş.
Mais il dit que c'est de Wade en fait que je suis obsédée et pas de lui.
Aslında üç olacak o.
Trois en vérité.
Aslında hayatımda deli diyeceğim kişi o olmazdı.
C'est pas elle que je traiterais de cinglée.
Bence o ve diğer "Emekli" arkadaşları aslında New York'u ele geçirmeye çalışan süper-zekalı goriller.
Je parie que lui et ses collègues "retraités" sont en fait des singes super intelligents complottant pour s'emparer de New York.
Evet ama ben aslında polis olma nedenlerimdi diyecektim ama o da olur.
Oui, eh bien, j'allais dire que c'était un tout Je rêvais d'être un policier, mais ça aussi, oui.
Aslında Lily'nin erkekleri o an, New York'a tek bir uçuş olduğunu sadece tek kişilik yer kaldığını ve uçağın, havaalanının öteki ucunda olduğunu öğrenmişti.
En fait, les garçons de Lily venaient juste d'apprendre qu'il n'y avait plus qu'un seul vol pour New York avec un seul siège de disponible, et que c'était de l'autre côté de l'aéroport.
Aslında grup Maryam'in ölmesini istiyor. O yüzden hâlâ gerçekleşebilir. Tabii Michael'a veya New York'a her kimi gönderdiysen ona bağlı.
Le groupe veut voir Maryam morte, ce qui pourrait se produire bientôt, ça dépendra de Michael ou de quiconque a été envoyé à New York.
Aslında, senin "o kişi" olduğundan oldukça eminim, ve farkındayım, zamanlamam çok kötü, çünkü şu sıralar sen birisiyle birliktesin.
En fait, je suis sure Que tu le bon, pour moi. et j'ai conscience que ce n'est pas le moment parce que tu es actuellement avec quelqu'un d'autre mais j'ai besoin que tu saches.
Aslında, ben dans etmek istiyorum, o istemiyor.
En fait, je veux danser et lui, non.
Aslında, o kadar da aç değilim. - Ben de.
En fait, tu sais, je n'ai pas si faim que ça.
İki tane yiyerek beni sevdiğine ikna etmeye çalıştığını ama aslında sevmediğini sandım. O yüzden sevmediğin hâlde sevdiğini göstermek için iki tane yemen lazımdı.
En mangeant deux parts, je pensais que tu essayais de me convaincre que tu aimais ça mais en réalité non, donc tu pensais que tu devais manger deux parts pour me prouver que tu l'aimais alors que...
O, "Du schnuzzel" aslında.
C'est "Du schnuzzel".
- O kadar kötü biri değil aslında.
En fait elle est pas si mauvaise. Seulement elle a...
O halde bu adamların taşıdığı sandığın aslında nereden geldiğini bilmenin imkanı yok değil mi?
Vous n'aviez donc aucun moyen de savoir d'où venaient ces hommes transportant les urnes à l'origine?
-... bana katkıda bulunmakta serbestsin. - Aslında, o konuya gelecek olursak...
En fait, à propos de ça...
Aslında, o benimdi.
En fait, c'était... le mien.
Şey, aslında o benim.
oh!
O yaptığımı yapmamam gerekirdi aslında.
Je n'aurai pas dû faire ce que j'ai fait.
Tüm kitap kurgu aslında ve Weyland o taslağı şehirdeki her yayıncıya göndermiş.
Tout ceci est une fiction, et Weyland a envoyé le manuscrit à tous les éditeurs de la ville.
- Ama aslında bugün başka bir şey için geldim. - Neymiş o?
Mais je suis venu pour une autre raison aujourd'hui.
Demek araba bu yüzden öyle tanıdık geliyordu. O parlak yeni tekerler aslında benim.
C'est pour ça que je reconnais ces belles roues qui brillent :
O yokken, aslında hepimiz biraz eksiğiz.
On a tous perdu quelqu'une chose avec sa disparition.
Aslında M240'ın başına geçen sen değil de Murphy'ydi sen o sırada pısırık bir kaltak gibinarkada altını ıslatıyordum.
pardon?
Dün akşamki o garip ses sinyalini analiz ettim ve sesin aslında iki sinyalden meydana geldiğini keşfettim.
Bon, alors j'ai analysé le son de la nuit dernière. En fait, il y a deux sons distincts sur l'enregistrement.
O kadar da büyük değildi aslında.
- Pas vraiment.
- Phil'in kanserden kurtulduğu fikrine hiç inanmamıştı o yüzden Phil'in aslında hiç kanser olmadığına karar verdi.
Bien, il n'a jamais adhéré à l'idée que Phil ait guéri de son cancer, il en a donc conclu que Phil n'avait jamais eu de cancer.
Tamam, işin o kısmı kötü değildi, ama aslında paraya ihtiyacım var.
D'accord, eh bien, euh, je ne détestais pas cette partie du travail. mais en fait, j'ai besoin d'argent.
Oh, yo, aslında, o da bizim.
En fait si, c'est à nous.
Aslında biraz önce osurdum da eğer o tarafa doğru koku yayılmışsa özür dilerim.
Apparemment, j'ai récemment pété. Alors, si ça arrive vers vous, je m'excuse.
Eğer benim en iyi arkadaşım ölseydi en azından ağlama numarası yapardım. Buradan da anlıyorum ki o aslında ölmedi.
Si mon meilleur ami mourrait, je ferais au moins semblant de pleurer, ce qui me fait donc croire qu'il ne l'est pas vraiment.
oldu 1287
öldü 1127
oliver 252
orospu çocuğu 971
ohio 157
olive 40
ohhh 77
omar 42
özür dilerim 10391
ozur dilerim 18
öldü 1127
oliver 252
orospu çocuğu 971
ohio 157
olive 40
ohhh 77
omar 42
özür dilerim 10391
ozur dilerim 18