English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ A ] / Aslında öyle

Aslında öyle tradutor Francês

1,376 parallel translation
Aslında öyle, ama bir hoşça kal demeden Simon'ın gitmesine gönlüm razı olmadı.
Oui, mais je n'étais pas disposé à laisser Simon s'échapper sans lui dire adieu.
Evet, aslında öyle.
- Non. Oui, en partie.
Aslında öyle bir planım yoktu. Ama evet, az kalsın işe yarayacaktı.
Je ne l'avais pas prévu, mais oui, ça a failli marcher.
Lisa aslında öyle biri değildi, tamam mı?
Lisa n'était pas du tout comme ça avant. D'accord?
- Aslında öyle, endişelenmeyin.
Même s'il l'est, vous en faites pas.
Evet, aslında öyle.
Ben, ouais, en fait.
Aslında öyle oldu.
Eh bien, en fait si.
Aslında öyle.
En fait c'est vrai.
Michael, aslında öyle demek ist...
- Michael je voulais vraiment pas...
Aslında, bana öyle geliyor ki... Televizyon-TiVo etrafında dönüp durman... gerçekte olan şeyden... kaçış yolun.
En fait, il me semble... que toute cette tangente sur la télévision et le TiVo... est une façon très délibérée d'éviter la vérité.
Aslında, öyle değil.
Pas vraiment.
197 ya da 202 santim aslında pek farketmez, öyle değil mi?
Comptez 207 cm. 201 ou 207 cm. Qu'est-ce que ça change?
Söylemek gerekirse, aslında aşırı içmez. Öyle tabii!
Je dois dire qu'en fait elle boit normalement.
- Öyle mi? - Ben de geçiriyorum aslında.
- Oui, moi aussi.
Evet, eğer öyle şeyler varsa, bu bize bir şüpheliler listesi verebilir, ama aslında kimse adamın kimle pis işleri olup olmadığını bilmiyor, ya da sadece öyle görünmesini istediğini.
Si ces dossiers existent, ils nous donneraient une liste de suspects, mais personne ne sait vraiment s'il avait des secrets sur tout le monde, ou s'il voulait juste qu'ils le croient.
Aslında onu öyle o lanet alt beziyle bırakmalıydım.
Et j'aurais dû lui laisser cette foutue couche.
Aslında onunla ilgilenmedim değil, çocuğunun etrafında ateş yakmamak gerektiğini nasıl unuttuysa, beni de öyle unuttuğunu fark ettim.
Je veux dire, ce n'est pas comme si ça ne m'avait pas traversé l'esprit, mais j'ai supposé qu'elle m'avait oublié. De la même façon qu'elle oubliait qu'il ne fallait faire de feu avec un enfant autour.
Ama aslında hiç öyle değilsin.
Mais la vérité, c'est que... Pas tant que ça.
Yorum yapmayacaktım aslında ama öyle soğuk kadından uzak duracaksın.
J'ai rien voulu dire, mais une femme coiffée comme ça... Non.
Aslında kim okuyor ki öyle şeyleri, değil mi?
Qui lit ces trucs de toute façon...
Aslında pek öyle üstesinden gelmek falan yok ya.
Ho. Ho, il n'y a rien à surmonter, vraiment.
Öyle. Aslında, sanırım programdaki kadınlardan fazlasını elde ediyorum.
La vérité est que je pense être probablement plus perdue que les femmes qui consultent.
Aslında, pekte öyle olduğunu düşünmüyorum.
Je ne crois pas.
Aslında, Bree bu değer yargılarına öyle inanırdı ki, ne zaman bunlara inanmayan biri ile karşılaşsa, tam bir şok yaşardı.
En fait, Bree croyait tellement fort en ses valeurs que c'était toujours un choc quand elle avait affaire à des gens qui n'y croyaient pas.
Um, aslında, öyle yapmamanı tercih ederim.
En fait, ça ne me semble pas une bonne idée.
Öyle mi? Aslında zorunluydum.
Je pense que si.
Evet, aslında o da öyle.
J'ai lu ça quelque part.
Aslında, pek öyle değil ben kimseyle yani, bakir falan değilim!
Eh bien, ce n'est pas comme si je n'avais jamais... avec quelqu'un... Je veux dire, je ne suis pas puceau!
Evet, öyle aslında.
Ouais, je le suis en fait.
- Evet, öyle görünür. Ama aslında tamamen doğal.
On pourrait le croire, mais tout est naturel.
Aslında onu öyle seviyorum ki, daha önce hiç yapmadığım birşey yapacağım.
En fait, je l'aime tellement bien, que je vais faire quelque chose que je n'ai jamais fait avant.
Hayır, hayır, hayır, aslında, öyle... hayır.
Non, non, non, en fait, ce sera... non.
Onlar maskülen ya da öyle birşey olduklarından değil, çünkü aslında bazıları bayağı kadınsı. Bilirsin?
Ce n'est pas qu'elles soient masculines ou autre, car en fait, certaines d'entre elles sont assez féminines, tu vois?
Aslında Bay Moya'nın gerçek amacının ne olduğunu bilmiyorsunuz, öyle değil mi?
Vous n'avez aucune idée... de ce qu'étaient les intentions de M. Moya... n'est-ce pas?
Bana boşa Beş Parmak Abby Scuito demiyorlar. Aslında kimse öyle demiyor.
Mon surnom c'est "5 Fingers Sciuto" * mais personne ne m'appelle comme ça.
Aslında, Öyle iyi hissediyor olacaksın ki hızlı bir öğle yemeği için buradan sıvışabileceğiz.
En fait, tu te sentiras si bien qu'on pourrait s'éclipser pour un déjeuner rapide.
- Son zamanlarda pek de öyle değil aslında.
- Eh bien pas tellement ces derniers temps. - Ouais.
Ben müthiş bir basketbolcuyum, aslında değilim, ama bu örnek için, öyle farz edin.
Je suis un joueur de basket hors pair, mais disons que pour cette fois, je ne le sois pas.
Aslında hiç de öyle karmaşık değil.
En fait, ce n'est pas si complexe.
Yani aslında... öyle demek istememiştim, çünkü...
C'est pas que je ne le pense pas, ça fait un moment que ça me brûle les lèvres.
Oh, onu öyle düşünme ; aslında... üç etek, dört üstlük, iki çanta ve... ve de birçok seksi iç çamaşırından ibaretti.
Ne vois pas ça comme un chèque, mais comme trois jupes, quatre hauts, deux sacs et plein de lingerie sexy.
Aslında, ben de öyle tahmin ediyordum.
Je l'admets, je suis de ceux-là. Mais tout ça, c'est du passé.
- Evet, evet, öyle. Bu aslında bir meydan okuma olmalıydı ama, sen korkuyorsun. - Buradan korkunun kokusunu alabiliyorum.
C'est un défi que tu devrais relever, mais t'as les chocottes, je te sens suer d'ici!
Sonra terapistle ve babamla grup seansı yaptık. Öyle. Aslında eşcinsel olmamaktan korktuğum ortaya çıktı.
Oui, c'est vrai, mais après on a eu des sessions en groupe avec notre thérapeute et papa, et pour finir ce dont j'avais vraiment peur c'était de ne pas être gay.
Yani birçok muhabir... aslında gerçek muhabirler... öyle bir şansı yakalayabilmek için yıllar boyu mücadele ederler.
Je veux dire, beaucoup de journalistes, enfin des vrais journalistes travaillent pendant des années essayant de percer pour avoir ce genre de chance.
Öyle aslında.
C'est vrai.
Aslında, öyle sayılır.
Dans un sens, oui.
Aslında, duyduğum kadarıyla burada oldukça seviliyormuşsun, öyle mi?
On m'a dit que vous êtes appréciée ici.
- Aslında daha yeni çektim. Öyle mi?
C'est vrai?
Şeyden, müzenin oradan... gibi, ama, şey, aslında, pek öyle değil.
C'est, comme, près du musée, comme, ben, à vrai dire, pas vraiment...
Aslında var öyle bir şey.
Ben, y a un truc.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]