Bazen de tradutor Francês
10,704 parallel translation
Ana eve göz kulak oluyorum, o yokken ahırı temizleyip, atları besliyorum ve kasabadaki okulda çalışıyorum ve bazen de... -... kilisede gönüllü çalışıyorum.
et je surveille le bâtiment, sors le fumier et nourris les bêtes et je... je travaille à l'école de la ville, et je fais aussi... du bénévolat à l'église, parfois...
Bazen oyunlarin seni güldürmesi gerekir. Bazen de seni aglatmalari gerekir.
Certaines pièces sont censées faire rire, d'autres faire pleurer.
Ama bazen de ticareti öğrenmesi daha iyidir. Mesela Magic Mike üniversite eğitimi almadı ama işleri epey yolunda, değil mi?
Des fois c'est mieux d'apprendre un métier, car Magic Mike n'a pas fait la fac mais ça allait pour lui.
Çoğu eski kanıt ya kaybolmuş ya da atılmış veya sessizce ortadan kaybolmuş bazen de.
Beaucoup de vieux scellés se perdent ou sont jetés ou tout simplement disparaissent.
Bazen de... Tujunga'daki Yaşlılar Merkezi'ne gidip çim bowlingi oynuyoruz.
Parfois, nous allons aussi faire du bowling au Club du Troisième Âge à Tujunga.
Bazen de fazla talepkar olabiliyor.
Parfois elle est un peu exigeante.
Ben olaya şöyle bakıyorum : Hiç kaçış yolun olmadığında daha güvende oluyorsun bazen.
De mon point de vue, on est parfois plus en sécurité enfermés.
Christopher, bazen insanların birisinin her ne olursa olsun onlar için bir şans tanıdığını bilmeleri lazım.
Parfois, les gens ont juste besoin de savoir que quelqu'un est prêt à leur accorder une chance, quoi qu'il arrive.
Gerçekten. Sadece eve gelmeyi ne kadar istediğine emin olamıyorum bazen.
Vraiment, c'est juste... que je ne suis pas toujours sûr que tu aies envie de rentrer.
Bazen içimi açıp içimdeki şeytanı oradan çıkarmak istiyorum.
Parfois je souhaite pouvoir m'ouvrir les veines et drainer le mal hors de moi.
Hatta bazen, kasabamızdan canlı kurtulmanın tek yolunun hiç orada doğmamış olmak olduğunu düşünüyorum.
Parfois, je pense que le seul moyen de sortir vivant de cette ville serait de ne jamais y être né.
Üçüncü olarak, bazen insanın evden çıkmak için bir yol bulması gerekir.
Et en trois, parfois un homme doit trouver un moyen de quitter la maison.
Bilirsin, bazen hayat hakkında düşnüyorum, ve ağlamak istiyorum.
Tu sais, des fois je pense à la vie, et j'ai juste envie de pleurer.
Bazen sadece ritmin tadını çıkarıyorum, anlıyor musun?
Des fois, j'aime profiter de l'harmonie.
insanlarin bazen hatirlamasi gerek ki baskin tür olmasi gereken bizleriz.
Les gens ont besoins d'une piqure de rappelle parfois... Ils doivent se rappeler qu'on est censé être l'espèce dominante.
Arkadaşlarıyla birlikteyken beni görmezden geliyor. Bazen düşünüyorum da... Sanırım benden utanıyor.
Il m'ignore quand il est avec ses amis, et des fois, je crois qu'il a honte de moi.
Bazen insanların yaşamlarıyla operasyonlarımızın kesişmesi durumunda asıl olanın operasyonumuzun olmasını akılda tutmak bazen zor olabilir.
C'est parfois difficile pour n'importe lequel d'entre nous de garder en tête que lorsque la vie de personnes s'entrecroisent avec nos opérations, c'est la mission qui reste cruciale.
Bu çok komik çünkü bazen orada öylece oturup dört saat TV izlerdi, bir şey üretmediğini düşünürsünüz ama bunu yaparken gitar çalıyor veya bir şeyler düşünüyor olurdu sonra birkaç saatliğine gidip geldiğimde duvara bir resim veya karikatür çizmiş olurdu, bir şarkı yazıp kaydetmiş olurdu.
Parfois il regardait la télé pendant des heures, il n'avait pas l'air de créer, mais il jouait de la guitare en même temps, ou pensait à des trucs. Quand je revenais, il avait fait une peinture sur le mur ou une B.D., ou il avait écrit et enregistré une chanson.
Bazen polisler de eve gelirdi.
Et parfois la police est venue.
Nick, bazen bizim en iyi çabalarına rağmen, biz istediğimiz sonucu alamadım.
Nick, parfois, en dépit de nos meilleurs efforts, on n'a pas le résultat que l'on veut.
Bazen hayatta kalmanın tek yolu olduğunu.
C'est parfois la seule façon de survivre.
Hani bazen filmler kel alaka ve ilginç bir sahneyle başlar içeriği verilmez ve seni "bu garip duruma nasıl geldiler" diye sormaya teşvik eder.
Parfois un film ou un épisode commence par une scène intrigante avec zéro contexte, ce qui vous fait vous demander où ce scénario de fou veut en venir.
Bazen paran varmış ama harcamıyormuşsun gibi yapmak için olmayan parayı harcaman gerekir.
Parfois tu dois dépenser l'argent que tu n'as pas pour faire croire que tu as de l'argent que tu ne dépenses pas.
Bazen doğru yolu bulmak için bir sürü kapı çalman gerekiyor.
Parfois, vous devez défoncer des portes avant de trouver le bon chemin.
Bazen doğru yolu bulmak için bir sürü kapı çalman gerekiyor.
Parfois, il faut défoncer des portes avant de trouver le bon chemin.
Bazen resim çizeriz de.
Parfois, on dessine.
Bazen canını sıktığımı biliyorum.
Je sais que je te contrarie de temps en temps.
Ben de bazen kullanırım.
Je l'utilise de temps en temps.
- Bazı geceler öyle ama bazen güzel bir kavga gibisi yoktur.
Quelques nuits. Mais parfois il n'y a rien de tel qu'un bon combat.
Bazen saygıyı hak etmek için misilleme yapman gerekir.
Il faut parfois savoir de défendre pour gagner le respect.
Belki de kendimi kaybetmiştim. Bazen kaybediyorum.
Je me suis peut-être laissé emporter, comme cela m'arrive parfois.
Bazen şansın yaver gider işte.
On a parfois de la chance. Et toi?
Bazen gerçek bir insan olmadığımdan,... sadece insanların hayal güçlerinin bir ürünü olduğumdan şüpheleniyorum.
Parfois je m'inquiété de ne pas être une vraie personne, d'être juste... le fruit d'imaginations.
Bazen ağzımda kül tadıyla uyanıyorum hâlâ.
Parfois, je me réveille avec de la cendre dans la bouche.
Bazen birinin aklını okumak pek de kolay olmuyor.
C'est difficile d'entrer dans sa tête.
Ben bazen eşimin yüzünü bile göremiyorum.
Quelquefois, j'oublie le visage de la mienne.
Bazen çocuklara satarken içine talaş ya da kekik koyarlar.
Des fois, ils mettent des copeaux de bois dedans quand ils le vendent aux gosses.
Bazen yalnız yürürüm.
Il m'arrive de marcher seul parfois.
Bazen günlük kıyafetlerimi giymekten sıkılıyorum.
Ça me lasse parfois de porter mes vêtements de tous les jours.
Bazen güçlenmek için insanların evine dalıp onlardan yardım istiyorsunuz.
Des fois tu t'esquives dans des maisons pour reprendre des forces en leur demandant de l'aide.
Bazen gece yarısı bile gelmezdi.
Parfois même au milieu de la nuit.
Bazen ben de gitmek istemiyorum.
Et parfois je ne veux pas partir non plus.
Bazen en iyi çözüm pompayı bırakıp... telefon etmektir.
En effet. Parfois la meilleure solution est de poser la ventouse et de prendre son téléphone.
Bu öğleden sonra programında bir şey... görmüyorum, ama bazen doktorlar... son dakika randevularını unuturlar.
Je ne vois rien d'entré dans son agenda pour cet après-midi, mais parfois les docteurs oublient de rentrer leur rendez-vous de dernière minute.
Bazen J. Crew katoloğunda isimleri ve renkleri hazırlayan kişi olmak istiyorum.
Parfois j'imagine être la personne qui créé les noms des couleurs pour le catalogue de J.Crew.
Bazen düşüyorum biliyorsun. Evet, düşüyorsun. Utanç verici.
Je vais aller enlever la robe de mariée des McGrew et faire ce qu'il faut.
Öğretmenler de bazen öğrencilerinden bir şeyler öğrenir.
Parfois le maître a besoin d'apprendre de son élève.
Ve bazen en sonunda ışığı bulmak için uzağa gitmelisin.
Et parfois... Tu as besoin de tomber très loin... Pour enfin voir la lumière.
- Bazen dünyayı onun gibi siyah beyaz veya iyi kötü...
Parfois, c'est tentant de voir le monde comme lui...
Ama... Bazen masum insanların da suçları kabul ettiğini unutmamak önemlidir. Onlar...
Il est important de se rappeler que parfois des innocents plaident coupables.
Ama bazen birine ne kadar değer verdiğinizi göstermek önemlidir.
Mais parfois, il est important de montrer combien vous appréciez quelqu'un.