Bir çocuk tradutor Francês
23,275 parallel translation
Korkusuz bir çocuk.
Un gosse sans peur.
Bir çocuk hayatı tek başına göğüslememeli.
Un enfant ne devrait pas être seul pour traverser les épreuves de la vie.
Bana bir çocuk verebilirsin, karım olarak yaşarsın.
Tu peux porter mon enfant, vivre en tant que mon épouse.
Bak bir çocuk oyuncu ve bir hayvanla uğraşıyorum.
Je dois bosser avec une gamine et un animal.
- Kubo yalnızca bir çocuk.
Kubo n'est qu'un enfant.
- Hem de çok yetenekli bir çocuk.
Un enfant très doué.
Ne zaman bir çocuk daha yapacağız?
On fait un autre bébé?
Evet ama bize bir çocuk daha verir.
Oui, mais on aurait un autre gamin!
- "Cennet'in Oğlu" denilen bir çocuk.
- Que ton peuple appelle "Fils du Ciel".
Anatole pek parlak bir çocuk değildir ama iyi bir çocuktur, harika bir oğuldur ve o bizden biri.
Anatole n'est pas un génie mais c'est un bon garçon, un excellent fils et c'est l'un des nôtres, vous savez.
- Yok, öyle tanıdığım bir çocuk.
Non, un gamin que j'ai rencontré.
Greet'ten bir çocuk, Cheltenham'da yaşıyor.
C'est un jeune de Greet, il vit à Cheltenham.
Gözetimimdeki bir çocuk günah işlediği zaman evvela senin yaptığın gibi itiraf eder.
Quand un enfant de ma paroisse commet un péché tout d'abord, il se confesse, comme vous l'avez fait.
İlk başlarda babasının elini tutarken kendini güvende hisseden bir çocuk gibisindir.
Au début, on est comme un enfant que son père tient par la main, qui se sent en sécurité.
O gerçekten iyi bir çocuk.
C'est un très bon garçon.
Şu an dışarıda başı belada olan bir çocuk var.
Il y a un enfant dehors en danger.
Yanında da bir çocuk varmış.
Accompagné d'un jeune garçon.
Kesinlikle emin olduğu tek şey çok iyi bir çocuk gibi göründüğüm ki bunun davayla hiç alakası yok ama benim çok iyi hissetmemi sağladı.
La seule chose dont elle est absolument sûre c'est que je semble être un garçon très gentil, ce qui n'est pas pertinent dans cette affaire, mais ça m'a fait me sentir vraiment bien.
Küçük yaşta değil, ve o sevimli küçük bir çocuk değil.
Ce n'est pas une demi-personne, il n'est pas qu'un mignon petit garçon.
O 15 yaşında bir çocuk.
C'est un gamin de 15 ans.
Kool Herc adında bir çocuk, iki plağı aynı anda çalıyor.
C'est un jeune, Kool Herc, qui mêle deux disques.
Bir çocuk her zaman annesini tanır.
Un fils reconnaît toujours sa mère.
Sokakta oturan bir çocuk vardı.
Il y avait ce, um... Il y avait ce gosse, il était s'asseoir sur la rue.
- Adam 30 yaşında. - O hiçbir şey bilmeyen bir çocuk.
Il est 30.
Güzel bir çocuk.
Quelle belle petite.
Hâlâ küçük bir çocuk gibi kart açarak vakit mi harcıyorsun?
Tu gâche toujours ton temps, à lire les cartes comme un petit garçon?
Üç yolcu var : İki yetişkin, bir çocuk.
Deux adultes, un enfant.
- Ona baksana, daha bir çocuk.
Regarde-le, c'est un enfant.
7 yaşında bir çocuk parayla başka ne yapabilir ki?
À quoi sert l'argent à 7 ans si ce n'est à ça?
- Küçük bir çocuk olduğum zamandan beri bendeydi.
Je l'avais depuis tout petit.
Mary Hawkins ve Jonathan Randall birlikte bir çocuk sahibi oldular.
Mary Hawkins et Jonathan Randall devaient avoir un enfant ensemble.
Birlikte bir çocuk sahibi olmaları gerekiyor ve o çocuk da Frank'in atası olacak.
Ensemble, ils sont censés avoir un enfant qui sera l'ancêtre de Frank.
Daha iyi bir çocuk olabilmem için.
Comme ça je pourrais être un meilleur garçon.
Onların dünyasına karışmaktan sakındığımız her gün burada bir çocuk doğar. Burada aileler birlikte yaşar.
Pour tout les jours que nous avons évités leur monde et un jour où un enfant et né ici, et un jour où une famille à exister ici.
Hizmetimdeki bir çocuk batıdaki yolda gece geç saatlerde gözcüler görmüş.
Un servant à mon service a vu des éclaireurs sur la piste ouest tard la nuit dernière.
Bunun sonucunda bir çocuk mu oldu?
Et ça a fait un enfant?
Bir çocuk var, normal bir çocuk. Bu, bir kızdan hoşlanıyor.
Disons qu'il y ai un gars normal qui aime une fille...
Çocuk bakmamı mahkemede küçümsemek vicdansızca ve son derece çizgiyi aşan bir şey.
De minimiser mes problèmes avec mes enfants dans votre tribunal est inadmissible et totalement hors de propos.
Sadece bağımlı birkaç çocuk. Sıradışı bir şey değil.
C'est des jeunes qui fumaient, y a pas de quoi en faire un drame.
Carl? Illinois Ceza İnfaz Kurumu Çocuk Nezarethanesi'ne bir yıl hüküm veriyorum.
Je te condamne à la peine maximale d'un an au centre de détention pour mineurs de l'Illinois.
Dışarıda başı belada bir sürü çocuk var.
Il y a plein d'enfants dehors en danger!
- Çocuk bir tehdit.
Le garçon est une menace.
Bir sürü çocuk fotoğrafı.
Beaucoup de photos de tes filles.
Bir sürü çocuk langırt masası için adam öldürür canım.
Un cadeau que tout le monde aimerait avoir.
Bu dünyaya çocuk getirmek harika bir şey.
C'est magnifique, de mettre un enfant au monde.
Çünkü boş bir adamla evlenip çocuk sahibi olarak hayatımı mahvettim.
J'ai épousé un loser, eu un môme, bousillé ma vie.
Tatil için bir okul arkadaşının gelmesi gerekiyordu ama haylaz çocuk onu ekti.
Un de ses amis devait venir, il lui a posé un lapin.
Bir de küçük çocuk, Prens Andrei'in oğlu.
avec le fils du Prince Andreï.
- Çocuk bir yankesici ve adı da Fergus.
C'est un voleur à la tire.
Çocuk bir yankesici, onu kiraladım.
C'est un voleur à la tire. Je l'ai engagé.
Mikey yeni, biliyordum ama çocuk bir bebek.
Je savais qu'il était novice, mais c'est un vrai bleu.
bir çocuk gibi 16
çocuklar 5285
çocuk 1118
çocukların 41
çocukları 61
çocuklarım 135
çocuklarını 17
çocuklarımız 21
çocukların var mı 28
çocukları severim 21
çocuklar 5285
çocuk 1118
çocukların 41
çocukları 61
çocuklarım 135
çocuklarını 17
çocuklarımız 21
çocukların var mı 28
çocukları severim 21
çocukken 158
çocuklara 23
çocuklar için 51
çocuklar nasıl 59
çocuklar iyi mi 22
çocuklar nerede 87
çocuklarım var 24
çocuk yok 22
çocuklarla evde 16
çocuk oyuncağıydı 17
çocuklara 23
çocuklar için 51
çocuklar nasıl 59
çocuklar iyi mi 22
çocuklar nerede 87
çocuklarım var 24
çocuk yok 22
çocuklarla evde 16
çocuk oyuncağıydı 17