Bir şey yapın tradutor Francês
1,719 parallel translation
O zaman bir şey yapın!
Fais quelque chose!
Tamam, şimdi bir şey yapın.
Monsieur, venez vite! Monsieur s'il vous plaît.
Sadece benim için bir şey yapın.
Mais fais une chose pour moi.
Benim için bir şey yapın.
Fais quelque chose pour moi.
Öyleyse bir şey yapın! Bunu durdurun!
Et bien, faites quelque chose, arrêtez ça!
- Gelecek sefere, işe yarama şansı olan bir şey yapın.
- Et bien la prochaine fois... Faites quelque chose qui ait une chance de marcher.
Ama böyle bir şey olacaksa ve ırzıma geçilecekse,... Stan! ... bunun ilk kez sevdiğim biri tarafından yapılmasını isterim.
Mais si ça se produit, s'ils arrivent à me violer... je veux que ma première fois, ça se passe avec la femme que j'aime.
Yapı aslında herhangi bir şey olabilir.
Elle peut prendre n'importe quelle forme.
Ayağının şeklini alan tahta bir şey yapıyorlar.
Ils font un truc en bois, adapté au pied.
Yeter ki O'nu büyük bir şey yap, iyi bir şey yap ve kendini yapma.
Ça peut être vraiment n'importe quoi, quelque chose de grand, de bon.
Bu çok derin bir şey, Frank, ama ben kelime anlamını kullandım yani nasıl yapıyorsun?
Ça, c'est le côté psychologique, mais je parlais du côté pratique.
Eğer bunu bana yapsalardı, onların kıçına vura vura kodese attırırdım. Fakat bana yapılmış bir şey değil.
Si ça dépendait de moi, je leur ferais cracher le morceau, puis je les coffrerais, mais ça ne dépend pas de moi.
Hiç bir şey ev yapımını geçemez.
Rien ne vaut les glaces maison.
Bu, uzun zamandır yapılmayan bir şey.
Mais on n'a pas fait ça depuis longtemps.
Göz kapağınıza bir şey yapışmış.
Vous avez un truc collé à l'oeil.
Farklı bir şey yapıyorsan, kendini kanıtlamak zorundasın.
On fait les choses différemment, on doit faire ses preuves.
Onun için yapılacak bir şey yok. Bu yüzden yaptığımız aslında hayatının kötü parçalarını kesmek. Ve unutmayın, eğer bizler olmasaydık ;
Nous lui retirons seulement les mauvaises parties de sa vie et n'oubliez pas, les joes n'auraient pas été ici, si nous n'avions pas été ici, parce qu'on les a inventés.
Hoşuma giden şey şu ki, ciddi bir yazı karakteri size sokak yaşamının "yap" ve "yapma" larını anlatıyorsa o karakter Helvetica olmalıdır.
Ce que j'aime dans cette police si sérieuse, c'est qu'elle nous indique quoi faire dans le milieu urbain. Vous devez suivre l'Helvetica.
Bana yapılsın istediğim bir şey.
- Je voudrais qu'on le fasse pour moi.
Bunun için ben bir şey yapamıyorken, siz yapın.
Et si moi, je ne peux rien faire, vous pouvez.
Bu körükörüne yapılan bir şey değil.
Ce n'est pas un coup de folie.
Biyopsiyi yapın. Kızı felç edip hiç bir şey öğrenemeyebiliriz.
On pourrait la paralyser et n'obtenir aucune information utile.
Bundan sonra ne bir takip ne de başka hiçbir şey yapılmamış.
Il n'y a pas eu le moindre suivi.
Bu onun yaşındaki birisine yapılacak bir şey değildi.
Ce qui à son âge n'est pas très dur à faire.
Hoşlandığım şey, zaman zaman sınıfta performans sergilemek ve onlara böyle şeylerin nasıl yapıldığı ile ilgili bir performans göstergesi sunmak.
Une des choses que j'aime faire de temps à autre, c'est de jouer pour les enfants durant le cours tout entier. Pour leur donner un aperçu de ce qu'on peut faire.
Katılıyorum, okulun test sonuçları ortalamasını yükseltmek için yapılabilcek tek bir şey var.
Je pense qu'il y a une chose que je peux faire pour améliorer les notes.
Peki tamam, benden bakmamı istediği polis raporlarına sonunda ulaştım. Bu arada çok da fazla bir şey yok çünkü bulunduğunuz bölge polisin yapılacak işler listesinin çok gerisinde kalıyor.
Alors, j'ai finalement trouvé dans tous les procès verbaux que j'ai vérifier, en passant, ce n'était pas une balade de santé, parce que le district ou tu es la paperasse est pleine de tragédies.
Ryan'ın arabasının kayıp ihbarı yapıldı, daha bir şey çıkmadı.
Il y a un avis de recherche pour le van de Ryan...
Alma ile seks yapıyorum ve hiç bir şey hatırlamıyorum, öyle mi?
J'ai fait l'amour avec Alma, et je n'étais même pas conscient?
Sanırım, geriye yapılması gereken tek bir şey kaldı.
Eh bien... Je crois qu'il n'y a qu'une chose à faire.
Hayır, yapılacak bir tek şey var.
Non, il n'y a qu'une chose à faire.
- Dua etmekten başka bir şey yapılmaz.
Il n'y a rien à faire ici à part... prier.
Michel teşekkür etmeyecek veya minnettarlığını göstermek için tavırlarını değiştirmeyecek ama yine de çok iyi bir şey yapıyorsun.
non que Michel te dira merci ou modifiera son comportement de manière à montrer sa reconnaissance, mais comme tu le sais, tu fais quelque chose de très gentil.
Küçük bebek için yapabileceğiniz herhangi bir şey varsa lütfen yapın.
Quoique vous puissiez faire, euh, pour ce petit bébé, s'il vous plait, faites-le.
Annenin sana daha sonra pişman olacağın bir şey yap...
Ne laisse pas ta mère faire quelque chose que tu pourrais...
Dostların için son kez iyi bir şey yap.
Fais une bonne action pour tes amis.
Sana açıkladığım gibi. Nasıl yapılacağı hakkında tek bir şey bile bilmiyorum.
Mais comme je vous l'ai dit, je n'ai pas la moindre idée de comment y arriver...
Adam bir şey yapılmasını istedi. Ben de yaptım.
Il voulait qu'on fasse quelque chose, c'est fait.
Beyler, yapılcak tek bir şey var.
Les mecs, il n'y a qu'une solution.
Bir şey yapıyor olabilirdik.
On aurait pu faire n'importe quoi.
Pratik bir şey yapıyordun.
- Tu n'as vu que le côté pratique.
Kısaca, Kral'ın başına kötü bir şey gelecek olursa beni elde etmenin hesaplarını yapıyorsunuz.
Vous pensez que s'il arrivait quelque chose au roi, je serais à vous.
Sabah ilk iş görevini alacaksın. Üçüncü teneffüse kadar da bitirmiş olacaksın. Kaldı ki bu güzel bir şey, çünkü günün geri kalanı sana kalıyor ondan sonra ne yaparsan yap.
Tu as intérêt à faire ton boulot dès que possible le matin, comme ça, tu es peinard après.
Yapılacak tek bir şey kaldı.
Il n'y a qu'une chose à faire.
- Esta loca. - Dinle. Başka bir çocuk yapıp yapmamayı konuşmadık, ama eğer bir şey olursa ;...
Écoute, on n'a pas encore parlé d'avoir un autre enfant, et si quelque chose arrivait...
Yapılacak tek bir şey var.
Il n'y a qu'une chose à faire.
Sonra birlikte yetiştirilern kardeşlerin içgüdüsel olarak seks açısından bir çekim hissettikleri ve bizim gibi ayrı yetiştirilenlerin ise böyle bir şey hissetmediklerini gösteren, bunun üstüne yapılmış bir araştırmadan bahsetmişler.
Ensuite, ils parlent de cette étude scientifique qui montre que les enfants élevés ensemble développent une aversion sexuelle naturelle, mais quand on a été élevés chacun de son côté, comme nous, ça n'arrive pas.
Yapın, size bir şey göstermek istiyorum.
Continuez, je vais vous expliquer quelque chose.
Hem o kadar yükseğe nasıl çıktığını da bilmek istemiyorum ama bir şey çok açık ; yapılan şey çok tehlikeli!
Je ne veux même pas savoir comment vous avez fait pour grimper là-haut mais une chose est sûre, c'était extrèmement dangereux!
Şey, diyelim ki ahşaptan yapılma bir hanın var.
Disons que vous avez une taverne faite de bois.
Başka bir şey yap... ne olursa olsun ama hemen yap.
Fais autre chose... n'importe quoi. Mais maintenant.
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yedin mi 17
bir şeyler yiyelim 46
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yedin mi 17
bir şeyler yiyelim 46