Genç bayan tradutor Francês
2,143 parallel translation
Genç bayan, git ellerini yıka ve buraya geri dön.
Jeune dame, tu vas aller te laver les mains et redescendre.
genç bayanı bağlamaya gönüllü olan cesur biri var mı?
Qui aura la bonté de ficeler cette jeune beauté?
Vampirler gerçektir, genç bayan.
Les vampires existent, jeune fille. Mais la plupart des gens ne voient pas le danger.
Konuşmanıza dikkat edin genç bayan.
Attention à ce que vous dites.
Geri kapat onu genç bayan.
Rattachez ce chemisier.
Geçen gece ki genç bayan...
La jeune femme d'hier... Eh bien?
Neden böyle asileştin birden genç bayan?
C'est quoi, cette attitude, jeune fille?
Genç bayan! Tek kelime daha duymak istemiyorum!
Plus un mot, jeune fille.
Genç Bayan elini kaldırdı.
Mademoiselle, vous avez levé la main.
Teşekkürler! Teşekkürler genç bayan! Teşekkürler!
Merci, mademoiselle, merci.
Muhteşem genç bayan.
Magnifique, jeune demoiselle.
Aferin genç bayan.
Très bien, jeune dame.
Dinle beni, genç bayan.
Écoute-moi bien, jeune fille.
Senin ar damarın çatlamış, genç bayan!
Vous êtes immonde mademoiselle.
İki küçük kızım.. veya iki genç bayan mı demeliyim.
Mes deux petites filles... ou plutôt, mes deux jeunes femmes.
Neptune Lisesi'ne 12,000 dolar borcun var, genç bayan.
Vous, ma jeune fille, devez au lycée de Neptune 12 000 dollars.
Oradaki genç bayan sayesinde, evet.
Grâce à cette jeune fille là-bas, oui.
Genç bayan, kataraktım tekrarladığından beri hiçbir şey görmedim. - Özür dilerim, ben- -
Jeune fille, je n'ai rien vu depuis le retour de ma cataracte.
Her ne kadar öldürücü cazibesi olsa da, genç bayan aşk mevzularında biraz şansız.
Malgré son allure de tueuse, la jeune femme n'a pas de chance au rayon romance.
Hoş geldiniz genç bayan. Geldiğiniz için teşekkürler.
Merci, Madame, merci de monter à bord.
Şuna inan genç bayan.
Et ça, ma p tite?
O genç bayan enteresan biri.
Cette jeune femme sort de l'ordinaire.
"Genç bayan, bir salamlı sandviçten akan mayonezden daha lezzetli görünüyorsunuz."
"Jeune femme, tu as l'air plus délicieuse que de la moyaonnaise suintant d'un sandwich au gingembre."
Ağzındakilere dikkat genç bayan.
Hé, hé, la ferme, jeune fille.
Henüz bitirmedik, genç bayan.
On n'en a pas fini ici, jeune fille.
Bu tanımadığım genç bayan bana gideceği yeri soruyordu.
Cette jeune inconnue me demandait le chemin.
- Genç bayan, seni eve götüreceğim.
- Jeune fille, je te conduis à la maison.
Bana bir kaç saat uyku borcunuz var genç bayan.
- Drew, c'est ça? - Tout à fait. J'ai voulu t'appeler.
Genç Bayan mı?
"Jeune fille"?
Mesela, bu genç bayanı tanıyor musunuz?
Par exemple, cette demoiselle, vous la connaissez?
Genç bayan kalanını yapar.
La jeune fille fera le reste.
Dinle... genç bayan.
Ecoute, jeune fille...
Lindsey çok güzel, genç bayan olacak!
Lindsey va devenir une magnifique jeune femme.
Bu genç bayanın CVP monitörüne ihtiyacı var.
Il faut une PVC monitorée à cette jeune dame.
Ama bu genç bayan asılmış.
Cette jeune femme était pendue.
- Evet, genç bayan?
Oui, jeune fille.
- Ona eski güzel günleri hatırlat. - Pekala, hazırsın, genç bayan.
- Vous êtes prête, mademoiselle.
Johnston Green'in hayatı için yardımımı istediğini düşünmüştüm. Çok tuhaf bir isteyiş tarzın var genç bayan.
Je pense que pour quelqu'un qui me demande de l'aide, tu as une drôle de manière de le faire, jeune fille.
Bu konuda ısrar etmeyi aklından bile geçirme genç bayan!
Et pas de crise.
Pekâlâ, Bayan Genç Oklahoma Güzeli..
- Pauvre débile! - Miss Ado Oklahoma!
Senin gibi genç bir bayan neden ölmek istesin ki?
Pourquoi mourir? Vous êtes encore jeune.
Senin gibi genç bir bayan neden patlasın ki?
Pourquoi tout faire péter? Tu es encore jeune.
Bayan Dubois'nın çabaları neticesinde genç bir kadının hayatı kurtarılmıştır. Durum Doktor Gromada'ya açıklandığında davadan vazgeçmiştir.
et que la vie d'une jeune femme a été épargnée grâce à elle, le bon docteur a accepté de retirer sa plainte.
Beni ilgilendiriyor genç bayan.
C'est moi que ça surprend.
Bana şimdi gösterdiğin şey, senin tatlı, dürüst, genç bir bayan olduğunu kanıtlıyor.
Ce que vous m'avez montré maintenant, prouve que vous êtes une gentille honnête jeune femme.
Arabada genç bir bayan var. Onun erkek arkadaşını öldüren bir polis olduğunuzu iddia ediyor.
J'ai avec moi une jeune femme qui dit que vous êtes policier et que vous avez tenté de tuer son ami.
- Güzel genç bir bayan.
- Adorable jeune demoiselle.
Hoş, genç bir bayan olduğunu söylüyor. Ben de ona inanıyorum.
Elle dit être une charmante jeune femme, je la crois.
Oradaki genç bayan, sanırım adı Sherry'di...
La jeune femme...
Ka'daki güvenlik görevlisi... Genç bir bayanı kulis kapısından çiçek teslimatı için geçirdiğini söylemişti.
L'agent de sécurité du KÀ a dit qu'il avait laissé une jeune femme passer par l'entrée des artistes avec une livraison de fleurs.
Azıcık şans verilince, Preston'umla evlenmek istemeyecek genç bir bayan tanımıyorum.
Je ne connais pas une seule jeune femme qui ne voudrait pas épouser mon Preston.
bayan 4473
bayan daisy 50
bayanlar 870
bayanlar baylar 623
bayanlar ve baylar 1405
bayan smith 84
bayan o 169
bayan doyle 71
bayan bennet 77
bayan scott 58
bayan daisy 50
bayanlar 870
bayanlar baylar 623
bayanlar ve baylar 1405
bayan smith 84
bayan o 169
bayan doyle 71
bayan bennet 77
bayan scott 58
bayan lee 52
bayanlar önden 23
bayan hunter 52
bayan tate 49
bayan johnson 73
bayan simpson 50
bayan davis 59
bayan harper 60
bayan hudson 105
bayan parker 51
bayanlar önden 23
bayan hunter 52
bayan tate 49
bayan johnson 73
bayan simpson 50
bayan davis 59
bayan harper 60
bayan hudson 105
bayan parker 51