Hava tradutor Francês
27,371 parallel translation
Hava desteğine ihtiyacımız var.
Nous demandons un appui aérien.
Biraz hava almam lazım.
J'ai besoin d'air.
Hava daha mı tatlı?
L'air est-il un peu plus doux?
Biraz hava almam lazımdı.
J'avais juste besoin d'air.
Tamam mı? - Dışarıda hava nasıl?
- Comment c'est, dehors?
Tamam! Sıcak hava balonunun yükseliş açısı saat 10 : 00'dan, 10 : 02'ye kadar 25 dereceden 60 dereceye çıkıyor.
L'angle d'élévation d'une montgolfière passe de 25 degrés à 10 h à 60 degrés à 10h02.
Öyle olmasaydı, hava trafik kontrol kulesinde çalışıyor olurdum.
Sinon, je serais contrôleuse aérienne maintenant.
Hava sıcak.
Il fait chaud.
Çin hava sahasına girdiğin an seni öldürürler.
Vous allez mourir quand vous arrivez dans l'espace aérien chinois.
Geceleri eksi derecelere iniyor hava.
On passe sous la barre des 0 ° C dehors la nuit.
Hava şartları yüzünden sarılıp yatıyoruz.
On s'enlace pour des raisons climatiques.
Bak, dışarıda hava çok güzel.
Il fait beau dehors.
Temiz hava alırsınız.
Prendre l'air.
Bu da hava kararmadan önce yuvaya ulaşıp ulaşamayacağını bilmiyoruz demek oluyor.
Ce qui veut dire qu'on ne sait pas s'il arrivera au nid avant la nuit.
Hava karardıktan sonra, işler tersine dönecek.
Ce soir, ce sera une toute autre histoire.
- Hava vermeye hazır olun. - Dönüşüyor.
- Préparez-vous à respirer pour elle.
Biraz temiz hava almak için bu odadan çıkmak istiyorum.
Je veux sortir de cette pièce, respirer un peu d'air frais.
- Şimdi hava durumuna geçiyoruz.
- Voilà nos prévisions.
O sarışım hava durumcu kız her zaman neşelendirir.
Cette fille du temps du blond toujours me conforte.
Hava Kuvvetlerine katıldım çünkü ülkeme hizmet etmek istiyordum. Bu rıhtımdan kalkan bir gemiye binen ve Japonlarla savaşmak için Pasifik Okyanusuna yelken açan dedem gibi.
J'ai rejoint l'Air Force pour servir mon pays, comme mon grand-père quand il a embarqué sur ce quai, direction le Pacifique, pour combattre le Japon.
Bizim için olumsuz olur. Hava saldırısını iptal etmelisiniz.
Il faut annuler l'attaque.
Biraz dedikodu, hava durumu ve moda gibi.
Un peu de ragot, le temps, la mode.
Hava iyi de olsa kötü de olsa dövüşün iptal edildiğini hiç duymadık Sahip.
Pas entendu parler d'annulation, Maître.
- Bu hava da nereden çıktı?
D'où est venu ce vent?
Hayatım, hava 13 derece.
Chérie, il fait 55 degrés dehors.
Hava soğuktu ve o bronz bir heykeldi. Bu konudan daha fazla bahsetmek istemiyorum.
Il faisait froid, et il était fait de bronze, et je ne veux plus en parler.
Biraz hava almak için dışarı çıkayım dedim.
Je suis sorti prendre un peu l'air.
Hava bugün 35 derece olacak ve sizi kurtaracak bir rüzgar da olmayacak
Jusqu'à 34 ° et pas de vent pour vous sauver.
Hava bu kadar sıcakken onu suçlayabilir misin?
Par cette chaleur, c'est normal.
- Yeterince hava var Suzy.
- Il y a de l'air.
- Kurbanın hava almaya çalıştığını.
Que la victime se débattait pour trouver de l'air.
Hava almaya çalışmak için de kurbanın bilinçli olması gerek, değil mi?
et pour se débattre pour trouver de l'air, la victime doit être consciente, pas vrai?
Efendim, kurban hava almaya çalışmıyorsa bilinçsiz olduğuna kanaat getirmek gayet mantıklı.
Donc si la victime ne se débattait pas pour trouver de l'air, il est raisonnable de conclure qu'elle était inconsciente.
- Hava alanı, nakliye, otel sendikaları.
L'aéroport, les camionneurs, les syndicats hôteliers...
Toplantıyı çalışma odasında yapmaktansa biraz temiz hava alabiliriz dedim.
Au lieu que notre audience se tienne ici, allons prendre l'air.
Şimdi Brüksel'e dönüp hava ataşesi olarak görevime devam edeceğim.
Je vais retourner à Bruxelles pour continuer mon travail important comme attaché de l'air.
Biraz hava almalıyım.
J'ai besoin d'un peu d'air.
# Hava mı vahşileşti yoksa ruhum mu uçmaya başladı böyle?
Ce vent de changement est-il dans l'air ou vient-il de moi?
Delhi İngiliz Milletler Topluluğu Oyunları'na üç ay kalmış bulunmakta. Patiala'daki Ulusal Spor Akademisi'ne tutku dolu bir hava hakim.
Le coup d'envoi des Jeux de Delhi sera donné dans 3 mois, et la tension est à son comble ici, à la NSA de Patiala.
Hava Büyücüsü onunla burada karşılaştı.
C'est là que Weather Wizard l'a rencontré.
Rahmetli Majestelerinin ölümünün ardından uygun olan en erken vakitte Kraliyet Hava Kuvvetleri'ndeki görevine devam edeceğini düşündüm.
Je me suis dit que suite au décès de Sa Majesté, vous voudriez, au moment approprié et le plus rapidement possible, reprendre vos fonctions au sein de la Royal Air Force.
Hava yolculuklarını haftada bire düşürmeliyiz.
Un seul vol par semaine.
Hava saldırıları işe yarıyor efendim.
Les frappes fonctionnent.
Hava da bile vardı.
C'était dans l'air.
- Kara, hava. Ordumuzun bütün gücüyle.
La pleine puissance de l'armée.
Avustralya Kraliyet Hava Kuvvetlerinde mi?
- La Force aérienne royale australienne?
Quinlan neden Bay Ridge'in arkasından dolaşıyor acaba? Hava kararıyor.
Et maintenant il se fait tard.
Hava çok hoş geliyor.
Ça fait du bien, de respirer.
Suzy. - Yeterli hava yok burada.
- Je manque d'air.
- Daha fazla hava harekatı mı?
Et au sol.
Hiç bir hava yastığı açılmamış.
Aucun des airbags ne s'est déclenché.
havana 83
hava çok güzel 31
hava durumu 19
havalı 39
hava çok soğuk 32
hava çok sıcak 61
hava soğuk 86
hava güzel 25
hava buz gibi 22
hava sıcak 32
hava çok güzel 31
hava durumu 19
havalı 39
hava çok soğuk 32
hava çok sıcak 61
hava soğuk 86
hava güzel 25
hava buz gibi 22
hava sıcak 32
hava nasıl 16
havaya 16
havaalanı 23
havai 18
hava kararıyor 57
hava kuvvetleri 73
havalan 21
havaalanında 17
havadan 22
havaalanına 36
havaya 16
havaalanı 23
havai 18
hava kararıyor 57
hava kuvvetleri 73
havalan 21
havaalanında 17
havadan 22
havaalanına 36
havada 23
hava soğuyor 23
hava saldırısı 41
havaalanı mı 16
havai fişekler 18
havamda değilim 69
havacı 17
hava soğuyor 23
hava saldırısı 41
havaalanı mı 16
havai fişekler 18
havamda değilim 69
havacı 17