English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ I ] / Imkânı yok

Imkânı yok tradutor Francês

1,330 parallel translation
Görüntüyü biraz daha netleştirmenin imkânı yok mu?
Tu pourrais améliorer un peu la qualité d'image?
- Kendi notlarımla tıp fakültesine girmemin imkânı yok. Brian başkalarının yerine sınava girerek para kazanıyordu.
Il est impossible que j'aille en école de médecine avec mes notes.
Onlardan biri olmadığımız sürece yerlerini bulmamızın imkânı yok.
Pour trouver le nid, il faudrait carrément infiltrer le clan.
Manfrini, imkânı yok.
Manfrini, pitié!
Sen yaparsan ben de yaparım ama kendi başıma yapmamım imkânı yok.
J'y monte si tu y vas, mais pas seul!
16 yaşındaki bir kızın durdurmasının imkânı yok.
Il n'y avait aucune chance pour une fille de 16 ans d'y arriver.
Iskalamış olmamın imkânı yok.
C'est impossible de l'avoir ratée.
Hayır, imkânı yok.
Non, absolument pas.
Beni banka soygunuyla ilgili olarak suçlayabilirsiniz ama onun ölümüyle bir ilgim olduğunu kanıtlamanızın imkânı yok.
Vous me tenez peut-être pour vol... mais vous ne pourrez jamais établir un lien avec sa mort.
O canavarı salmamızın imkânı yok.
On va pas relâcher ce monstre!
Bilmenin imkânı yok.
On peut pas savoir.
Bu odalarda neler olduğunu bilmenin imkânı yok.
Aucun indice n'indique ce qui c'est passé.
Yarım saat içinde New York'ta olmanın imkânı yok.
Y'a aucun moyen pour que tu puisses être en ville en une demi-heure.
Bunun olmasının imkânı yok.
C'est impossible que ça marche!
Sorunlu de, geri zekâlı de, ne istersen de bunu yapabilmesinin imkânı yok.
Il est arriéré, limité, peu importe, mais il est incapable de faire ça.
Büyük mağazalar zincirleriyle aşık atabilmemin imkânı yok.
Je ne peux rivaliser avec les grandes enseignes.
Bitirmiş olmanın imkânı yok.
C'est impossible que tu aies fini.
Bu bacağı kurtarmamın imkânı yok.
Je ne sauverai pas cette jambe.
Bu konuyu seninle konuşmuş olmasak da oraya adım atmamın imkânı yok.
Même si on ne s'adresse plus la parole, pas moyen que je marche sur cette mine antipersonnel.
Bunu yememin imkânı yok.
Je ne mangerai pas ça.
İmkânı yok. Maddy popüler biriydi.
Impossible, Maddy était très populaire.
Kocanı aramama imkân yok.
Je ne peux pas appeler votre mari.
İmkânı yok.
C'est pas possible.
Mezuniyete gitmesine imkân yok.
Il ne pourra pas aller à la cérémonie.
İmkânı yok.
Ça n'arrivera pas.
Bunu tüm gece tartışabiliriz ama öyle bir imkânımız yok.
- Je sais que vous aimeriez rester jusqu'à minuit.
İmkânı yok!
Jamais de la vie!
O da şöyle dedi : " İmkânı yok.
Il a répondu :
Jeff, koy onu yerine. Bu "Faces of Death" gibi bir şey olacak zengin olacağım. İmkânı yok.
Jeff arrête avec ça.
Biraz düşün. Başka bir yere gitme imkânım yok, değil mi?
Tu as le temps de réfléchir.
İmkânı yok, hayır.
Impossible.
- O mu? İmkânı yok.
- Lui pâtissier?
Bu kadar mı? Seni ıssız bir yerde, evine gitmen için yeterli ulaşım imkânıyla bıraktığımda ne kadar takmıyorsam, senin de şikâyet edecek bir şeyin yok demektir.
Si je te laisse en un lieu sécuritaire avec un moyen de transport adéquat, tu n'as pas à te plaindre.
Silahla aranda bir bağlantı olup olmadığını söylememe imkân yok.
Il n'y a rien qui nous permette d'exclure ou de retenir une arme.
Ahırdaki küçük Vic olmadan bana yaklaşmana imkân yok.
T'aurais pas pu sans ton petit Vic au bercail.
Bu işi Olivia'nın organize etmesine imkân yok.
Olivia n'a pas pu organiser ça.
Bizi görmüş olmasına imkân yok.
Il n'a pas pu nous repérer.
Bayan Holden, yaşadığınız acıyı anlamamıza imkân yok.
Mme Holden, nous ne pouvons pas imaginer combien c'est douloureux.
İmkânı yok.
Il n'y a pas moyen.
Hayır, hayır, imkânı yok.
Non, c'est pas possible.
Hayır. İmkânı yok. Sormana bile gerek yok.
Non, c'est sensible, vous avez pas à demander.
Yani, benim olmama imkân yok.
Il est donc impossible que je sois le coupable.
Onun açısından yazmama imkân yok.
Non, il n'y a pas moyen que j'écrive de son point de vue.
İmkânı yok...
Sayoko n'a plus qu'à me remplacer et se prêter au petit jeu de Milly.
Kazanamam... İmkânı yok!
Comment pourrais-je le vaincre, alors?
Ancak onun yalan söylediğini anlamasına imkân yok.
Mais elle ne peut pas savoir qu'il a menti.
İmkânı yok.
Y a pas moyen.
Bunun atasözü olmasına imkân yok.
- Ce proverbe n'existe pas!
Saçmalık, hastalığın nedenini bilmesine imkân yok.
- Ridicule, il ignore ce qu'elle a.
İmkânı yok.
Pas du tout.
Merlin'in büyücü olmasına imkân yok.
Merlin n'est pas un sorcier.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]