Yok bir şey tradutor Francês
37,317 parallel translation
Yok bir şey.
Rien.
Yok bir şey, sadece birası kalmamış.
Rien. Il n'avait plus beaucoup de bières.
Yok bir şey.
Non, rien.
Yok bir şey. Bir keresinde izlediğim garip bir filmdi * sadece.
Rien, c'est juste une allusion à un film bizarre.
Merak edilecek bir şey yok.
Rien de grave.
Bir şey yok.
Rien.
Ne zaman bir şey yok dediğimizde aslında var demek mi?
Donc, quand il y a un souci, on fait comme si de rien n'était.
Ama Paulie'de yeniden açılmak zorunda olduğumuzu söyleyen teklif hakkında hiç bir şey yok, değil mi?
Mais... Il n'y a rien dans l'offre nous obligeant à rouvrir à Paulie, si?
"Burada endişe edecek bir şey yok" diyorsun ve sonra Paris'te ananas olduğunu söylüyorsun.
Tu dis que tout va bien puis tu balances tes ananas à Paris.
İyisin, bir şey yok.
Tu vas bien.
- Sorun yok. Bunun iyi bir şey olduğunu söylüyorum.
Je veux dire que c'est une bonne chose.
Bir şey yok.
Tout va bien.
- Artık bu konuda yapabileceğin bir şey yok.
Et bien, il n'y a rien que vous puissiez faire maintenant. Oh, vraiment?
Bu ülke değişiyor ve kimsenin bunu durdurmak için yapabileceği bir şey yok.
Le visage de ce pays est en train de changer, et il n'y a rien que personne ne puisse faire pour l'arrêter.
- Bir şey bildiğim yok.
- Je ne sais rien.
Yok. Bir şey getireyim mi?
Je peux t'apporter quelque chose?
Söyleyecek bir şey yok.
Je n'ai rien à dire.
DI Williamson'ın dediğine göre ev civarındakinde bir şey yok.
Rien de la caméra près de chez elle.
- İçinde Grace Gibson'a ait bir şey yok mu? - Yok.
Il n'y avait rien de Grace Gibson?
Hayır, farklı bir şey yok.
Non, rien, vraiment.
Evet Karanlık'ı bile yok edecek güce sahip bir şey.
Oui, assez puissante pour aider à détruire une force comme les Ténèbres.
O zaman bana Rival konusunda ne durumda olduğumuz hakkında bilgi vermek için bolca vaktin var öyleyse. Önemli bir şey yok elimizde.
Bien, ça va te laisser pas mal de temps pour me dire où on en est avec Rival.
Sanki geçmişimden bir şey düşününce birden yok oluyor.
C'est comme si, dès que je pense à un moment de mon passé juste après il... il disparaît.
Ama hayatımda yolunda olmayan bir şey olduğu hissi seninle tanıştığım anda yok oldu.
Et ce sentiment que quelque chose ne va pas dans ma vie, ça s'est envolé au moment où je t'ai rencontré.
- Hayır, korkacak bir şey yok.
Non, il n'y a...
Çalmakta bir şey yok.
Voler n'est pas foirer.
Gizli bir şey yok.
Pas de mèche à vendre.
Biliyorsun sadece kızlar ve ben .. dikkat dağıtıcı başka bir şey yok.
C'est juste moi et mes enfants et pas de distractions.
Ama hala adı konmuş bir şey yok.
Tu n'as pas tourné la page.
Biz diye bir şey yok Stefan.
Il n'y a pas de "nous", Stefan.
Çünkü onu çok seviyorsun ve bunda yanlış hiçbir şey yok.. Aynı benim seni sevdiğim halde bir şekilde incitmeyi başardığım gibi.. Bu aklımda bile olmayan bir şey oysa.
Parce que tu l'aimes tellement, et il n'y a pas de problème avec ça, et je t'aime, et la pensée que tu sois blessé... n'est pas une option que j'accepte.
Pekala, güvenlik kapılarını kontrol eden sistemde ve kameralarda bir tür hack falan görmeyi umuyordum ama hiçbir şey yok.
Eh bien, je me attendais à voir une sorte de hack dans le système de commande des portes de sécurité et les caméras, mais il n'y a rien.
Pek fazla bir şey yok ama elimizdeki ile yetineceğiz.
- C'est pas grand-chose, mais je prends.
Yeni bilgiler yok, ruhların ortaya çıkması ile ilgili bir şey yok.
Il n'y a aucune nouvelle information, pas d'exposition de l'âme.
Eğer birini yok ederseniz bu iyi bir şey olmaz.
Si tu en détruis un, - Ce ne serait pas bon.
Annem her zaman sıcak bir çayın düzeltemeyeceğin şey yok derdi.
Je vais faire chauffer la bouilloire. Ma mère disait toujours qu'une tasse de thé guérit tout.
Ben de bir şey yok.
- Je n'ai rien.
Şu an elimizde çaresizlik ve aptallıktan başka bir şey yok.
"Désespéré" et "stupide", c'est tout ce qu'on a.
Eskiden öyle bir şey yoktu, şimdi de yok.
C'était faux à l'époque, ça l'est toujours.
- Bunda utanılacak bir şey yok.
- Il n'y a pas de honte.
Başka da bir şey yok.
Rien d'autre.
Ve hiç sorun değil çünkü burada bir şey yok.
Et ça ne me fait rien, - parce qu'il n'y a rien dessus. - Ouais.
Doğumgünüm için bana bir şey almana gerek yok.
Tu n'as pas besoin de m'offrir quoi que ce soit pour mon anniversaire.
- Büyütülecek bir şey yok.
- Nous ne sommes pas concernés.
Annalise, Middleton'daki 10 tecrübeli kadın profesörden birisi ve sonra birisi çıkıp geliyor, muhtemelen beyaz bir troll kadının kariyerini mahvediyor. Kariyerine bir şey olduğu yok.
Annalise est l'une des dix femmes à avoir un poste important au Middleton, et voilà qu'arrive un mec agacé, probablement un blanc prêt à tout pour détruire sa carrière.
Hayatımın son 12 saatini geri alamıyorsanız bir şey yok.
Non, sauf si vous pouvez me rendre les 12 dernières heures de ma vie.
Raporlanacak bir şey yok.
Rien à signaler.
- Ama beğendiğin bir şey yok.
- Ben, non, y a rien qui te plaît.
- Ciddi bir şey yok.
- On est pas sûr..
Yapabileceğiniz bir şey yok.
Vous ne pouvez rien faire.
Yani... Bunun arkasında başka bir şey yok o zaman?
Ça ne cache rien, alors?
yok bir şeyim 26
yok birşey 158
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
yok birşey 158
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler söyle 85
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler söyle 85