Karım yok tradutor Francês
691 parallel translation
Benim karım yok bir kere.
Je n'ai pas de femme.
- Benim karım yok.
- Moi, j'ai pas de femme.
Çocuğum ve karım yok. Hiç evlenmedim.
Je n'ai ni femme ni enfants, jamais été marié.
Bir çıkarım yok.
Je n'ai aucun jeu.
Hayır, karım yok.
Non, je n'ai pas de femme.
- Karım yok benim.
- Je n'ai pas de femme.
- Bunda bir çıkarım yok.
Ca ne me regarde pas, moi!
Benim hiçbir çıkarım yok ona saldırmakta halkın yararından başka.
Je n'ai pour l'abattre pas de motif personnel, mais général.
Karım yok!
Je n'ai pas de femme!
Hayır. Karım yok.
Non, je n'ai pas de femme.
Benim karım yok.
- Je ne suis pas marié.
- Benim karım yok ki.
- Je n'ai pas de femme.
İstediğimi yaparım hayatıma karışmaya hakkınız yok.
J'ai ma propre vie, j'en ferai ce que je veux!
Burada yaşlı karılara çöp toplatmaktan başka yaptığımız bir şey yok.
Ici, faut juste veiller à ce que les poubelles soient rentrées.
Benim hayatım da tıpkı seninki gibi fakat benim dükkânım yok karım 300 mil uzakta ve keman çalamam.
Ma vie ressemble à la vôtre, mais... je n'ai pas de boutique, ma femme est à 500 km et... je ne sais pas jouer du violon.
Ben burada, karım da Paris'te iken yaşamamın imkanı yok.
Ma femme à Paris, moi ici. C'est pas une vie!
Sana şunu diyeyim, Larry Kinkaid'i her kim öldürdüyse, 6 ay boyunca aklımızı o kanun oyunlarınla karıştırman ve sonra da onu Davies ya da sızlanan başka biri, kötü bir kalbi yok dedi diye serbest bırakman için buraya gelmeyecek.
Ne comptez pas qu'on vous ramène celui qui a tué Larry Kinkaid... pour qu'après vos petites procédures de six mois... on le voit relâché parce que Davies dit que c'est pas un mauvais bougre.
Karımın her dostunu kendi dostummuş gibi görmekten mutluluk duyacağımı söylememe gerek yok.
Les amis de ma femme pourront être aussi les miens...
Bununla birlikte, böyle bir dostluğun devamının Bayan Mapen'in karım olduğu gerçeğinin herkesçe kabul edilmesine bağlı olduğunu hatırlatmama gerek yok sanırım.
à la condition toutefois... que vous n'oubliez pas qu'elle est maintenant ma femme.
- Karım falan yok, o iş bitti.
- Et ta femme?
Onlara "karım" dediğimde, "Kimsenin böyle karısı yok." derlerdi. "Telefon numarası ne?"
Quand je répondais que c'était ma femme, ils refusaient de me croire et réclamaient ton numéro.
Bizim hiç çocuğumuz yok... ve benim karım sürekli asabi.
On n'a pas de gosse, et ma femme fait toujours la gueule.
Bir mirasın olmadığını biliyorsun, kızımın bir çocuğu oldu ve biliyorsun, kendi çıkarın için onun doğumuna ve anne babasına dair bütün kanıtları yok ettin.
Ma fille a eu un fils, vous le savez. Vous avez supprimé les preuves de l'origine de l'enfant.
Kızılhaç'tan bir mesaj almışlar... Karım çok hasta ve çocuklara bakacak kimse yok.
Ma femme n'est plus capable de s'occuper des enfants.
Karım, çocuklarım, ailem yok. Tamam olmuş.
Pas de femme, ni d'enfants.
Ve karım yok.
Au fait, je ne suis pas marié.
Madem bu gece yapacak başka bir işimiz yok,.. ... etrafı karıştırıp bulalım şunu.
Oh, il n'y a rien d'autre à faire que d'essayer de déterrer ça.
Karıştırdığım hiçbir halttan haberi yok.
Elle ne sait même pas que je suis un voyou.
Hayatımıza karışmaya hakkınız yok.
Vous n'avez aucun droit de vous mêler de nos affaires.
Sizin için çok tatsız bir durum, farkındayım. Sizi bu işe karıştırdığım için üzgünüm... ama başka şansım yok.
Je sais que ce serait vraiment atroce pour vous, et je regrette d'avoir à vous en mêler, mais je n'ai pas le choix.
- Hayır, başka bir kadın yok. Karım şu ana kadarki tek kurbanım.
Non, ma femme est la seule victime jusqu'à présent.
Karımın kalabalık bir akrabası yok o yüzden lütfen onun iyi bir arkadaşı olun.
Ma femme n'a pas de parents, je la confie à vos bons soins.
Karımın çevresini kullanmak istemiyorum ama maalesef burada bir çevrem yok.
Pardon de faire appel à vous, mais je n'ai aucune relation ici.
Ben hayatımdan memnunum, her ne kadar ayaklarımı yıkayacak bir kadın yok ama.. Beni sorgulayan, içkime karışan,... SUS!
Je n'ai pas de femme pour me tourmenter, me demander des comptes ou rationner mon pain.
- Beni kendi başıma bırak yoksa işten çıkarım! - Eee? Faydası yok.
Il faut passer la commande la veille.
Kan davası başlatmanızla benim ilgim yok, bu işe karışmayacağım.
Je n'avais rien à voir avec vos querelles et je ne vais pas m'en mêler.
Enayilik yok. Karımı ve ailemi bir hava akınında kaybettim.
Ma femme et mes enfants sont morts sous les bombes.
Benim karım yok.
Je n'ai pas de femme.
Piknik yapmak gibisi yok, Yağmur ve karıncalar dışında her şeyi aldım...
Oh, il n'y a rien de mieux qu'un pique-nique et j'ai tout amené à part la pluie et les fourmis.
Benim bir karım olacak, yani anneye ihtiyacımız yok.
Comme j'aurai une épouse, pas besoin d'une belle-mère!
Karışma, sana ihtiyacımız yok.
Je n'ai plus besoin de toi!
- Hayır, yok. Karımı bekliyorum.
- Non, merci.
- Karım yok!
Et alors, c'est de ma faute?
Böyle dikkatli bir karım varken bende işle meşgul oluyorum... Ve kafamde şeker yemekten başka düşünce yok...
J'ai une femme qui veille sur moi, un métier qui m'occupe, et des bonbons pour me distraire, alors...
Senin bodrumunda yarım zekalı bir şey kilitli değil ve merak edecek bir karın da yok.
T'as pas à te soucier ni d'un monstre dans ton grenier... ni d'une femme.
Cihazlarımı ve etrafımdakileri karıştırmadığın burada kalmanda bir sakınca yok.
Tu peux rester ici, tant que tu ne touches à rien.
Hiç bir şey bildiğiniz yok, bu yüzden karımı boş beklentiler içine sokmayın.
Ne donnez pas à ma femme de faux espoirs.
Yemin ederim, bu karımın fikriydi. Benim bir alakam yok. Alakan yok, ha?
C'est une idée de ma femme, je n'y suis pour rien!
Erkekleri hayatınızdan çıkarıp kendinizi yalnızlaştırmanız... insanı yok sayan eskizlerinizdeki kararlılığınızdan mı kaynaklanıyor?
Vous vous isolez ici pour éliminer les hommes de votre vie avec autant de détermination que dans vos esquisses?
Benim karım kızıl. 20 senelik bir kaybedeni dinle : kızıl yok.
N'écoute pas. J'en ai épousé une. Suis le conseil d'un perdant de 20 ans.
Bu savunmasız hayvanların ağzı var dili yok. Böylesine ahlaksız bir çapkının asla ailesini geçindirmek ve karısını mutlu etmek için zor şartlarda çalışan bir kocanın yerini alamayacağını karım bu şekilde anlayacaktı.
Ces pauvres créatures muettes et tristes aidèrent ma femme à comprendre, que ce personnage méprisable, ne pourrait remplacer un mari, qui à la sueur de son front, jour après jour nourrit sa famille, et apporte le bonheur à sa femme.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yok mu 410
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yok musun 43
yok et 47
yoksa ne 75
yok yahu 26
yoksa o 24
yok etmek 16
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yok et 47
yoksa ne 75
yok yahu 26
yoksa o 24
yok etmek 16
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65