Konuşma yok tradutor Francês
337 parallel translation
- Konuşma yok mu?
- Pas de discours?
- Konuşma yok.
- Pas de discours.
Tanrı aşkına, konuşma yok.
Pour l'amour du ciel.
Konuşma yok.
Silence.
Soru yok. Konuşma yok.
Pas de questions, pas de parlote.
Bayan Kent daha fazla konuşma yok. Dinlenmeniz önemli.
Mme Kent, trêve de bavardages, vous devez vous reposer.
- Konuşma yok.
- Plus un mot.
Bu son hali, fakat konuşma yok.
C'est le montage final sans la narration.
Hayır, konuşma yok Helmut.
Non, pas de discours, Helmut.
Konuşma yok, sadece dinleyeceksin.
Y aura pas à parler, juste à écouter.
Konuşma yok.
Parole.
Başka konuşma yok artık.
Ça suffit.
- Konuşma yok.
- Pas question!
- Konuşma yok!
- On se tait!
Ne, konuşma yok mu?
Comment, pas de bavardage?
- Konuşma yok!
- On ne parle pas!
Konuşma barın menüsünde yok ama sorabiliriz.
Parler n'est pas au menu, mais on peut demander.
Konuşma hakkım yok mu?
On ne me laisse pas m'expliquer?
- Henüz yok, hala konuşma aşamasındayım.
- Pas encore, mais je lui ai parle.
Bos konusma yok. Hemen konuya giriliyor.
Vous ne tournez pas autour du pot!
Beni uyarmana lüzum yok, onun konuşma şekli böyle.
Ce n'est pas la peine de me prévenir, il ne fait que parler.
- Bu adamların burada konuşma ihtimali yok.
Je vais te dire un truc :
Konuşma hakları yok.
Ils n'ont pas le droit d'en parler.
Teğmen, bunu sizinle konuşma yetkim yok.
Je ne peux pas en discuter avec vous.
Ardından ne olduğunun bir önemi yok. Umurumda değil... Böyle konuşma!
Après cela... peu importe ce qui m'adviendra.
- Çok heyecanlı olacak. - Hayır. Hayır konuşma yapmak yok.
Pas de discours!
İrticalen konuşma kabiliyeti kesinlikle yok.
Il est complètement incapable de parler sans préparation.
Yönetmelikte albayın yarım dolarlık bir teğmenle konuşma zorunluluğu yok.
- Il veut pas te parler. Rien ne l'oblige à te causer!
Konuşma özgürlüğü yok mu?
Et la liberté d'expression?
Bayan Bertholt, davayı mahkeme dışında konuşma özgürlüğüm yok.
J'ai interdiction absolue de parler de cette affaire en dehors du tribunal.
Oturmamın sakıncası yok değil mi? Ne yaptığın umrumda değil ama benimle hiç konuşma.
Faites ce que vous voulez, mais ne me parlez pas.
Güvenliktekiler soruşturmayı derinleştirene kadar sizinle konuşma iznimiz yok.
Nous ne pouvons vous parler avant la fin de l'enquête.
Maurice ile 10 dakikalık konuşma filan yaptığım yok.
Je ne discuterai plus avec Maurice.
Konuşma yapmakta üstüne yok.
Vous êtes doué pour les discours.
Hiç belirti yok efendim, suçlayıcı bir konuşma da... Sayıklarken bile...
Il n'a absolument rien dit de suspect, même pas dans son délire.
- Konuşma izni yok.
Il ne peut pas encore parler.
Konuşma hakkım yok.
Je n'ai pas le droit d'en parler.
Konuşma hakkım yok mu?
J'ai le droit de rien dire?
Flo, kimsenin benim içim konuşma yapmasına ihtiyacım yok.
Je n'ai pas besoin qu'on me présente au public.
Bu filmde, hiç konuşma bölümü yok!
Vous savez tous... qu'il n'y a pas de rôles parlants dans ce film.
Bak, uzun bir konusma ic _ in zamanim yok, tankeri senin kuIIanmani istiyorum.
Le temps n'est pas aux grands discours. Conduis la remorque.
Kapa çeneni, senim konuşma hakkın yok!
Pauvre minable que tu es.
Hiçbir basınç belirtisi var mı? Bulantı, titreme ya da konuşma güçlüğü. - Yok.
Est-ce que tu vois un symptôme de la pression : malaise, tremblement, etc.?
Eğer jeton yoksa artık konuşma da yok. Anladın mı?
Même si c'était la belle-sœur du maire... pas de pièces, pas de communication.
Geordi, şimdi odamda bazı konuşma sesleri duydum ama kimse yok burada.
Geordi, je viens à nouveau d'entendre comme des voix dans ma chambre. Mais à part moi, il n'y a personne.
Geordi, şimdi odamda bazı konuşma sesleri duydum ama kimse yok burada.
Je viens à nouveau d'entendre des voix dans ma chambre.
Görev hakkında konuşma yetkim yok.
Je ne peux pas en parler.
Konuşma fırsatı buluncaya kadar onları kışkırtmanın lüzumu yok.
Faut pas les provoquer avant de parler.
Bunun onunla ilgisi yok. Seninle konuşma dediyse konuşmayız.
Si elle nous dit de ne pas discuter avec vous, nous ne le faisons pas.
Başka seçenekleri yok. Konuşma işini bir tek Bob Rumson yapıyor.
Bob Rumson est le seul à parler!
- Sadece konuşma, dokunma yok.
- Parler n'est pas toucher!
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yok et 47
yoksa ne 75
yok yahu 26
yok etmek 16
yoksa o 24
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yok et 47
yoksa ne 75
yok yahu 26
yok etmek 16
yoksa o 24
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65