Orada duruyor tradutor Francês
545 parallel translation
- Uzun zamandir orada duruyor efendim.
- Le dôme du Capitole. - Cela fait longtemps qu'il est là.
- Orada duruyor.
- Elle est là.
Gişelerin orada duruyor.
Il s'arrête au péage.
Hep orada duruyor.
Elle est toujours ici.
İşte, orada duruyor.
La voilà!
Orada duruyor.
Il est là.
- Yol serbest mi? - Hala orada duruyor.
Il est encore là.
Niye sorguluyorsun? Orada duruyor.
- Saisissez votre chance.
İstersen arkadaşımın arabası orada duruyor.
Si tu veux, je t'accompagne en voiture.
Eldivenleri orada duruyor.
Le gant est jeté.
Orada duruyor ve artık adını söylemelisin!
Il est là. Dis-moi son nom!
Üstelik tam 15 yıldır orada duruyor.
Et il est là depuis 15 ans.
Bu temiz, iyi bir kanıt. Orada duruyor. Beyler, Paul Girard kısa bir süre içinde burada olacak.
D'autre part, Girard ne va pas tarder.
Bir çok tablo orada duruyor. Değerlerini bir duysanız!
Il vole des tableaux qui valent une fortune!
Şişe orada duruyor, iç.
La bouteille est devant toi.
Tüm malım mülküm orada duruyor.
La seule chose que je possède est là.
K-7'nin 100 km. dışında. Orada duruyor.
A 100 kilomètres de K-7.
Bak, işte bir tanesi orada duruyor.
Regarde... en voilà un qui vient vers nous...
- O yuva bin yıldır orada duruyor.
Il y a des années qu'il est là.
Orada duruyor ya.
- Il est juste là.
Neden orada duruyor?
Pourquoi tient-il cette position?
Bütün servetimiz orada duruyor.
Ici se trouve toute notre fortune.
Ama vadi orada duruyor.
Mais la vallée est lá.
Aslında, gerçekten okumadığı zamanlar, gözlüğünü göğüs cebinde tutmak Sir Roger'ın adetiydi. Ve, eğer bilmek istiyorsan, gözlüğü hala orada duruyor.
Quand il ne lisait pas, Sir Roger gardait ses lunettes dans sa poche de poitrine, et elles y sont toujours.
İşte orada duruyor.
Elle est juste là.
Eşyaları on gündür orada duruyor. Çok iyi olurdu, eğer...
Les affaires traînent déjà là depuis dix jours, et ce serait très bien...
2 haftadır orada duruyor Basil.
Elle traîne là depuis deux semaines.
Ama o piyano on yıldır orada duruyor ve ona neredeyse hiç dokunmamıştın.
Ce piano est ici depuis 10 ans et tu n'y as jamais touché.
Baksana. Şu hapishane nasıl da orada duruyor!
Regardez, cette prison, là-devant.
Ne olmuş yani? Dünya hâlâ orada duruyor.
et alors, faut voir.
Orada öyle duruyor, bize bir faydası yok.
Il ne sert à rien là où il est.
O üçü orada altı haftadır oturup duruyor... ve tek bir kürk satamadılar.
Ils sont là-bas depuis des semaines, sans avoir vendu la moindre fourrure.
Orada bir garajda duruyor.
Ma caravane.
Silah hala katilin parmak izleri üstünde olarak orada, bir ağacın altında duruyor.
L'arme est encore au pied d'un arbre, avec les empreintes du meurtrier dessus.
İşte orada! Önde duruyor. Tamam, işte o.
Juste là, c'est ça.
Orada, ağır bir yemek gibi duruyor.
Ils vous restent sur l'estomac comme un gros repas.
Sadece orada duruyor.
La ferme! Elle est posee la.
Siyah üniforma... beyaz nişanlı. Orada, bir başına duruyor.
... l'uniforme noir avec le plumet blanc, là, tout seul, c'est lui.
Yüzlercesi orada kıpırtısız duruyor hepsi bu yöne bakıyor, bekliyor.
Ils sont des centaines... à attendre, figés... à regarder de ce côté, patiemment.
Orada öylece duruyor ve donuk bir şekilde ufka bakıyordu, yüzünde, korkunç bir ızdırabın izleri vardı.
Il regardait fixement l'horizon, les traces d'une crucifixion intérieure creusant son visage.
Orada saat 9'da hayat duruyor.
C'est une ville nocturne, on va s'y faire chier ferme.
Orada tapınakta, bütün bunların sorumlusu duruyor.
Dans le temple se trouve la cause de vos ennuis.
Hala orada, eski bir balıkçı kulübesinde duruyor.
C'est dans une cabane de pêcheur, mais tu y es toujours.
Hala orada duruyor.
Elle est toujours là.
Orada kapı yok! 24 saat değil, epeydir yok gibi duruyor.
Il n'y a pas de porte ici et il n'y en a pas eu depuis bien plus que 24 heures.
Orada birbirlerine sokulmuş duruyor ve pencerenin dibinde idamlardan bahseden gardiyanları dinliyorlar.
Ils se tiennent serrés l'un contre l'autre et entendent par les fenêtres les gardes parler d'exécutions!
İğrenç Londra havası. Orada bir yıldır hiç değişmeden duruyor olabilirlerdi ya da bir milyon yıldır...
Ils auraient pu se conserver une année encore, ou des millions d'années.
Tekrar orada gözüktü, düz duruyor.
Là encore, ça bouge tout doucement.
Sadece aklımı kurcalayan şeylerden biri, bir bilye gibi orada dönüp duruyor.
Comme une bille qui n'arrête pas de rouler dans ma tête.
O atın kafası benim omuzlarımın üzerinde duruyor... eski bir lisanın içinde, eski varsayımlara zincirlenmişim... bunlardan bir sıçrayışta kurtulup toynaklarımı orada olduğunu umduğum yeni bir patikaya basmak istiyorum.
Mes rênes sont le langage et les principes usés. J'essaie d'emprunter une autre voie, dont je ne fais que deviner l'existence.
İşte orada önünde duruyor.
Il est là, tout près de toi.
duruyor 34
duruyorum 24
duruyoruz 18
orada 2281
oradaki 168
orada mısın 598
oradaydım 213
oradayım 18
oradaydı 145
oradasın 44
duruyorum 24
duruyoruz 18
orada 2281
oradaki 168
orada mısın 598
oradaydım 213
oradayım 18
oradaydı 145
oradasın 44
oradan 69
orada kimse yok 63
orada biri var 50
orada dur 223
orada ne var 123
orada olacağım 346
oradadır 18
orada ne yapıyorsun 161
orada bekleyin 25
orada mı 137
orada kimse yok 63
orada biri var 50
orada dur 223
orada ne var 123
orada olacağım 346
oradadır 18
orada ne yapıyorsun 161
orada bekleyin 25
orada mı 137