Paramız yok tradutor Francês
740 parallel translation
Oldukça yoğunuz. Ama çok paramız yok.
Nous avons beaucoup à faire- - mais nous n'avons pas beaucoup d'argent.
Hiç paramız yok sanıyorsun galiba? Tomarla paramız var.
Vous croyez qu'on est sans le sou?
Rosa New York'a gidiyor. Biz de oraya gitmek istedik. Ama hiç paramız yok, biz de sandığa saklandık.
Nous voulions partir avec Rosa mais nous n'avions pas d'argent.
Paramız yok.
Nous n'avons pas d'argent.
Bunu satın alacak paramız yok.
On n'a pas les moyens d'acheter ça.
Hayır, paramız yok, ama kalabalığız ve hepimiz iyi çalışabiliriz.
On n'a pas d'argent, mais on est nombreux à pouvoir travailler.
Çok isterdim bayan. Ama doğrusu, o kadar paramız yok.
J'aimerais bien, m'dame, mais on n'a que dix cents pour ça.
- Bakacak paramız yok, biliyorsun.
Tu sais que c'est impossible.
- Paramız yok. - Yalan söyleme.
Vous commercez!
Ama fazla paramız yok. Yolculuk çok pahalı ve zor.
Nous n'avons pas beaucoup d'argent... et le voyage coûte cher.
Ama bizim paramız yok.
Mais on n'a pas d'argent.
Orada kalamayız, çünkü paramız yok.
On ne peut pas dormir ici parce qu'on n'a pas d'argent.
Bir kadının gelip yardım etmesi için bile yeterli paramız yok.
Ni pour une sage-femme.
Hep kitap, daima kitap. Yiyecek almaya paramız yok, ama o daima kitap almak zorunda.
Toujours des livres, sans avoir de quoi manger.
Aşkım, biliyorsun ya, gerçekten ona yetecek paramız yok.
Tu sais, chéri, on ne peut vraiment pas se le permettre, pas encore.
Aramızda kalsın Bay Carter beş paramız yok.
Je crois savoir que vous avez passé une bonne année.
Üzgünüm ki hiç paramız yok. Ancak kumarla işiniz kalmadığı için hiç üzgün değilim.
Je regrette l'argent, mais pas que tu sois sorti de là.
- Paramız yok. İş bulursanız sigara içersiniz.
Travaillez, vous pourrez fumer.
Böyle histeriler yüzünden sokağa atacak kadar paramız yok.
C'est pas le moment de dépenser pour des raisons sentimentales!
Ama paramız yok.
Mais on n'a pas d'argent.
Boşa harcayacak paramız yok.
Nous ne pouvons pas gaspiller l'argent.
Almaya paramız yok.
On n'en a pas les moyens.
- Bundan başka paramız yok.
On ne les a pas.
Hiç paramız yok ve saat 12.30'da Terni'de olmak zorundayım.
On est à sec, et à midi et demi, on doit être à Terni, à la préfecture.
Oysa bizim size burada bakacak paramız yok...
Tandis que nous... nous n'avons droit à rien.
Hiç paramız yok, ama... çocuğu satarız.
Nous sommes pauvres, mais nous vendrons notre fils.
Tütüne verecek fazla paramız yok.
Comment puis-je te fournir des braises tout le temps? Tu as apporté du bois de chauffage?
- Paramız yok.
- Nous n'avons pas d'argent.
Bırak ödesin, beş paramız yok.
Laisse-le payer, on n'a pas d'argent.
Zira hemen hemen hiç paramız yok.
Nous avons très peu d'argent, pour ainsi dire rien.
- Biliyorsun, paramız yok.
- On n'a pas d'argent.
Şimdilik yeterli paramız yok.
On n'a pas assez d'argent, pour l'instant.
Hiç paramız yok, gazetemiz fakir insanlar için çıkıyor.
C'est une catastrophe. Nous sommes aussi pauvres que nos lecteurs.
Çıldırmak üzereyim çünkü borçlarımızı ödeyip buradan gidecek kadar paramız yok.
parce qu'on n'a pas assez d'argent pour payer nos dettes
Bırak arizona, Phoneix'i Londra'ya bile dönecek... paramız yok.
Je n'ai pas l'argent pour retourner à Londres, encore moins en Arizona.
Oraya gidecek paramız yok.
Au-dessus de nos moyens.
Sadece birkaç adamım var, paramız yok, silahımız yok.
Avec quelques hommes, quelques armes et pas un sou.
Hiç paramız yok. Ne, ne, ne?
- Nous n, avons pas d, argent.
Paramız yok da ne demek?
- Quoi? Comment ça?
Çok paramız da yok.
Mais on n'a pas beaucoup d'argent.
- Yok mu? - Hiç paramız kalmadı.
Nous sommes fauchés.
Ah baba, paramız ve yiyecek hiçbir şeyimiz yok. Ne yapacağız?
Qu'allons-nous devenir sans argent... et sans nourriture?
- Evet, ama hiç paramız yok.
Nous n'avons pas d'argent.
Zaten satın almanız için size verebilecek param da yok.
Et puis, je n'ai pas d'argent à vous donner pour faire un saut au magasin.
- Potter'a ihtiyacımız yok. - Ben paramı istiyorum. Burasını yanlış düşünüyorsunuz, para kasadaymış gibi.
Vous pensez comme si je gardais l'argent dans le coffre.
Hiç paramız yok.
On n'a pas d'argent. Tu comprends pas?
Paramız yok, beşparasısız.
Nous n'avons rien.
- Paramız yok. Bir şeyler vardır canım!
- On les a pas.
Yok paramız.
Tiens, 300 et on n'en parle plus.
Yeterli bozuk param yok, bu konuşmayı ödemeli yapar mısınız?
Je n'ai pas assez de monnaie. Pouvez-vous l'appeler en PCV?
- Ve bahis için benim sıram ama anlayacağınız, param yok...
- Et c'est à mon tour de miser. Mais voyez-vous, je n'ai pas...
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yok mu 410
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yok et 47
yoksa ne 75
yok yahu 26
yok etmek 16
yoksa o 24
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yok et 47
yoksa ne 75
yok yahu 26
yok etmek 16
yoksa o 24
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65