Parası yok tradutor Francês
595 parallel translation
"Ve kendi özgürlüğünü satın alacak parası yok!"
"... et si elle n'a pas d'argent pour acheter sa liberté! "...
İşte kısmetin, Tony. Kafası pek çalışmaz, çok parası yok, ama yeterli. O yüzden elini çabuk tut!
Pas de cerveau, peu d'argent, mais assez, travaille vite!
Ama Bob Cratchit'in parası yok.
Mais Bob Cratchit n'a pas d'argent.
- Ama o kadar parası yok.
- Qu'il n'a pas.
Parası yok. - Bana zaman ver.
Attendez encore un peu.
- Petrol işine girdiğinden beri parası yok.
Tout son argent s'est noyé dans le pétrole.
Onların bu kadar çok parası yok.
Ils n'ont pas cette somme.
Parası yok.
- Non. Pas plus d'argent?
Cebinde hiç parası yok...
Il a suffisamment d'ennuis comme...
Neden hiç parası yok?
Il n'a pas d'argent.
Kocamın fazla parası yok.
Mon mari n'a pas beaucoup d'argent.
Şunu bir düşün, ölmek zorunda olan bir çocuk var. Çünkü ailesinin ona gerekli ilaçları alacak parası yok.
- Pensez, par exemple qu'un... enfant doit mourir, parce que ses parents manquent d'argent pour... lui payer le traitement nécessaire.
İkimizin de işi ve parası yok ama ikimiz de daha genciz, yaparız.
Nous n'avons pas d'argent, mais nous sommes jeunes.
Beyefendinin buradakilere yetecek kadar parası yok.
Un petit inconvénient. Ce monsieur n'a pas la somme requise.
Parası yok.
La caisse est vide.
Madem ikimizin de parası yok... ordu sana bir psikiyatr ayarlar mı dersin?
Vous n'avez pas plus d'argent que moi. Croyez-vous que l'armée pourrait nous en fournir un?
- Doc'un parası yok ki.
- Doc n'a pas d'argent.
Anlaşılan pek parası yok.
On dirait qu'il manque de blé.
Kikui kurnazdır ama parası yok.
S'il arrive â s'emparer du clan... Toi et moi n'en ferons qu'une bouchée.
Hiç parası yok.
Il n'a pas d'argent.
- Kocasının parası yok ki!
- Mais son mari est fauché!
Zürih Bankası'nın parası yok mu?
- La banque n, a pas d, argent?
Geri dönmek için yeterli parası yok.
Elle n'a pas d'argent pour rentrer chez elle.
Genç bayanın hiç parası yok.
La demoiselle n'a pas d'oseille.
Parası yok ki, yeni bir at satın alsın.
II ne peut pas acheter un nouveau cheval.
Hobsonville'in verecek parası yok.
Hobsonville n'a pas d'argent.
Annemin de fazla parası yok.
Ma mère, elle a rien.
Sana söyledim, kızın parası yok. Kahrolası!
Elle n'a pas d'argent, bon sang!
Baksana, kendine ait parası yok mu hiç?
N'a-t-elle pas d'argent à elle?
Ve benim onunla parası için evlenmek istediğimi düşünebilir. llya Snegiryov... İtirazım yok...
Ilya Snegiryov Accord - - - -
Paris'in parası, silahı ve mühimmatı yok.
Paris manque d'argent, d'armes et de munitions.
Evine dönmesi için trene binecek parası bile yok.
je suis son obligé.
Fabrini'ye bir garezim yok. Bir kamyon aldı, parasını ödemek zorunda. - Neden?
Qu'on me paie mon camion, un point c'est tout!
Atsız arabası için başkasının parasına ihtiyacı yok sanırım.
Il s'est débrouillé et il a monté sa machine tout seul
Eski bir Roma dönemi parası. Yıllar önce bir eskici dükkanında bulmuştum. Fazla maddi değeri yok.
C'est une vieille pièce romaine que j'ai Dénichée chez un brocanteur de brindisi.
Dostlarımın arsası, parası, malzemesi var ama ortaya fikir atacak bir adamları yok.
Mes amis ont le terrain, l'argent, les matériaux mais pas le visionnaire.
Taksi parasını ödemek konusunda ısrar ederdim ama gurur yapacak durumum yok. Yarından itibaren 5 kuruşun hesabını yapacağım.
Je pourrais insister pour payer, mais dès demain, chaque penny comptera.
Bugün Louvre'da asılı ve dünyada onu satın alabilecek kadar parası olan yok.
Aujourd'hui, il est au Louvre. Nul ne pourrait l'acheter.
Parası, ailesi, gidecek yeri yok.
- Pas d'argent, pas de famille, nul part où aller.
Benim bu vasiyetten haberim yok. Parasını bana bırakacağı konusunda hiçbir şey bilmiyordum.
Je ne savais rien du testament et du fait qu'elle voulait me laisser de l'argent.
Küçük, zor ve parası da yok.
Une pauvre petite affaire pas facile, le genre d'affaire qui ne paye pas.
Ama kızın parasına aşık olmaya hakkın yok oğlum.
Mais tu n'as pas le droit de l'aimer pour son argent.
Milyonlarca dolar! Kimsenin de onun parasında gözü yok.
Ce n'est pas négligeable, même pour un intellectuel.
Bozuk parası bile yok.
Que veux-tu qu'elle ait?
- Herkesin o kadar parası yok.
- Tout le monde n'a pas l'argent.
Her şeyi var da bir parası mı yok?
Ella a tout. Et quoi l'argent?
Shh. Mağaza fon parasıyla hiçbirşey çevirdiğim yok.Saçma sapan konuşuyor işte.
Je ne joue pas avec l'argent du magasin.
- 1 milyon marktan az parası olan yok!
Pas moins d'un million de marks.
Ama parasız değilim ve ailem de yok.
Je ne sais pas. Mais je ne suis pas fauché, et je n'ai pas de famille.
Akrabaları da yok, parası da.
Sans parents, ni argent.
Parasını şans oyunlarına yatıran insanlara ayıracak zamanım yok.
Faut être con pour claquer son fric à la loterie.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yok mu 410
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yok et 47
yoksa ne 75
yok yahu 26
yok etmek 16
yoksa o 24
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yok et 47
yoksa ne 75
yok yahu 26
yok etmek 16
yoksa o 24
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65