Sadece birazcık tradutor Francês
606 parallel translation
"... Bir hayaletten sadece birazcık daha fazla bir şey..! " " Örümcekler...! "
Presque un fantôme Des araignées!
Yüzün sadece birazcık üstünde.
Un peu de fièvre.
Hiçbir şey. Sadece birazcık dinleniyordum.
Je voulais me reposer.
- Sadece birazcık. Sadece birazcık.
Rien que quelques instants.
Sadece birazcık ruj, o kadar.
Du rouge aux lèvres seulement.
Sadece birazcık.
Rien qu'un peu.
Aslında Viyana diğer birçok Avrupa şehrinden daha kötü görünmüyor. Sadece birazcık bombalanmış.
Vienne ne semble guère plus dévastée que d'autres villes... bombardées.
- Hiç bir şey. Sadece birazcık serum. - Serum mu?
- Qu'est-ce que c'est?
Sadece birazcık, bir seneden biraz daha az.
Un an à peine nous sépare.
Şey, sadece birazcık konuşabilir miyiz?
On pourrait discuter tranquillement?
Hayır. Sadece birazcık yorgunum.
Non, je suis un peu fatigué.
Ama sadece birazcık, lütfen.
Rien qu'un petit peu!
Yaptığım sadece birazcık el hüneri, sokak satıcılarının müşteri çekmesi gibi.
Comment vous dire... J'ai plutôt les manières d'un saltimbanque de foire quand je me bats.
Ara vermiştik sadece. Aletime sadece birazcık kötü koku alıyordum. Senin dediğin gibi.
J'ignorais que c'était la fille de Bill, et je pensais qu'elle était étudiante.
- Sadece birazcık...
- S'il vous plait!
- Sadece birazcık.
Alors, un tout petit peu seulement.
Sadece birazcık. Şimdilik bu kadar.
Un peu... pas trop.
Hadi. Sadece birazcık.
- Allez, une petite boutielle.
Sen sadece birazcık uyu, çünkü Kansas'a giden yoldayız!
Dors un peu. En route pour Kansas City.
Sadece birazcık.
Seulement un tout petit peu.
Sadece birazcık parmaklarım ezildi.
Je me suis coincé les doigts.
Büyükbabamdan sadece birazcık öğrendim
Je n'en connais qu'une partie.
Sadece birazcık, hoşuna gidecek. Hadi.
Juste un peu, tu vas aimer ça.
Roma'dan sadece birazcık uzaklaştık.
Nous ne sommes qu'à quelques heures de marche de Rome.
Sadece birazcık.
Juste un peu.
Ördek, kızı için bir çeşit kurtarıcı oldu... Asla diğer kadınlar gibi olamayan bir kızın isteğinin, Sadece birazcık sevgi olduğunu anlayamadı...
Le canard est devenu une sorte de justicier pour sa fille... qui ne serait jamais comme les autres femmes... et il n'a jamais compris qu'elle ne demandait qu'un peu d'affection... pour supporter la tragédie de son état.
Yani sadece birazcık... ezilecek.
C'est tout ce qu'elle sentira.
Hiçbir şey kırılmadı. Sadece birazcık...
C'est juste un peu...
Enseme masaj yaparmısın Kate, sadece birazcık.
Comment ca? Qu'est-ce qui pourrait arriver? Oh, je n'en sais rien.
Bu sadece birazcık kan, oğlum.
Ce n'est que du sang.
Onunla konuşmak istiyorum. Sadece birazcık.
Je veux juste lui parler deux minutes.
Birazcık yorgun düşmüş. - Sadece yorgunluk, hepsi bu.
Non, juste un peu fatigué.
Sadece birazcık.
Une larme seulement.
Birazcık çıkıp hava almak istemiştim sadece.
J'avais envie de prendre l'air.
Evet, sadece birazcık kötü olsun.
Le rêve de ma vie.
Onlar sadece tepeden alınmış birazcık kaymak.
Ils n'ont fait qu'écrémer la surface.
Hadi ama birazcık sadece.
Oh, allez, joue lui du jazz.
Sadece kafasını birazcık çatlatmak için.
Seulement pour lui faire entendre raison.
Adam sadece başkan'ın yanında olmak istiyor ki göndermek için birazcık pirinç veya sake bulamasın.
Tsunékichi s'est couché devant l'Intendant. Il ne veut plus nous ravitailler.
Birazcık şekerleme yapıyor sadece.
Il pique un roupillon.
Bu sadece ufak bir elma. Birazcık kırmızı, bir tarafı da ezik.
C'est une pomme, simplement une petite pomme, un peu rouge et un peu écrasée d'un côté.
Sadece birazcık, efendim.
Juste un peu, monsieur.
Sadece dördümüz delikanlı. Birazcık sıkışık olmalı.
Oh, seulement nous quatre, jeune homme, hum!
Hepsi bu sadece, birazcık korkuttuk o kadar.
- Juste un peu.
Sadece birini... Birazcık...
Juste un, seulement un instant.
Sadece şu kalçaları birazcık gevşet, şekerim. Siz tüm beyazların sıkı bir kıçı var.
Vous coincez, les pâlots.
Bu sadece işleri birazcık hızlandırdı.
Cela n'a fait qu'accélérer un peu les choses.
Yol dümdüz, sadece birazcık korkutucu.
La route est droite, ça fait juste peur.
Jack en son gerçeği birazcık abartmadan söylemişti ki? Jack sadece sekiz km yakıtı kaldığını söylemişti.
Il n'avait de carburant que pour 10km.
Siz bize sadece, birazcık daha iyi eğitim vermek istiyorsunuz böylece biz de biraz daha iyi işlere girebiliriz.
On essaie de travailler à l'intégration. Vous voulez nous donner une éducation un peu meilleure pour qu'on trouve des emplois un peu meilleurs.
Bu gece azizler gecesi arifesi sadece yılın bu gecesi vücut buluyorum o yüzden birazcık geçişmeye ne dersin?
Écoutez. Ce soir, c'est la veille de la Toussaint. La seule nuit de l'année où je me matérialise.
birazcık 224
birazcık daha 63
sadece sen 117
sadece sen ve ben 157
sadece 2704
sadece bu mu 17
sadece sordum 78
sadece merak ettim 133
sadece bir adam 18
sadece benim 48
birazcık daha 63
sadece sen 117
sadece sen ve ben 157
sadece 2704
sadece bu mu 17
sadece sordum 78
sadece merak ettim 133
sadece bir adam 18
sadece benim 48
sadece sen varsın 16
sadece merak ediyorum 23
sadece senin 16
sadece beni 16
sadece bir gece 27
sadece ben 126
sadece seni 36
sadece biraz 87
sadece ikimiz 113
sadece bekle 58
sadece merak ediyorum 23
sadece senin 16
sadece beni 16
sadece bir gece 27
sadece ben 126
sadece seni 36
sadece biraz 87
sadece ikimiz 113
sadece bekle 58