Satın almak mı tradutor Francês
337 parallel translation
Onu satın almak mı istiyorsun?
Voulez-vous l'acheter?
Satın almak mı? Bir araba satın alamayız ama iltifatınızı takdir ediyoruz.
Nous ne pourrions pas acheter de voiture, mais c'est gentil de votre part.
- Satın almak mı?
- Le revendre?
Satın almak mı?
Vous ne savez pas?
- Satın almak mı, Haşmetlim?
- L'acheter, Votre Excellence?
Araziyi satın almak mı istiyorsun?
Tu veux acheter de la terre?
- Satın almak mı?
- L'acheter?
Satın almak mı?
Vous voulez acheter?
- Satın almak mı? - Bunun işi bitmiş.
Comment ça, acheter?
Sanki beni satın almak ister gibi davranıyor.
Il se conduit comme s'il voulait m'acheter!
30 yıl boyunca, düşüncelerimi savunmak için bir köpek gibi yaşadım. Ve bu serseri benim sefaletim üzerine spekülasyona geldi... "Elyazmalarımı basit bir antika eşya gibi satın almak istiyor!"
Je vis depuis trente ans comme un chien pour rester fidèle à mes idées, et ce larbin, spéculant sur ma misère, veut acheter mon manuscrit comme une simple curiosité!
Bir araziyi beğendiyseniz veya bir şeyi satın almak istiyorsanız mutlaka elinizi kaldırın, her kaldırdığınızda açık attırmada fiyatı biraz daha attırdığınızı söylemiş olacaksınız.
M. Brucknam va vous lire les conditions de vente. Cela ne vous ennuiera pas...
Bizim kaçmak istediğimiz gece küçük bir tekne satın almak istiyor. - Kaçmak mı?
Il cherche un bateau pour notre fuite.
Şimdi, kaptanım siz savaş ganimeti bahanesiyle ona sahip olmak istiyorsunuz ancak bayanı satın almak zorundasınız.
Tu l'as capturée, tu la garderas. A condition de la payer.
Çiçek veya çay satın almak isteyen var mı?
Demande pourquoi j'ai fermé mon commerce, pourquoi j'ai dû vendre ton trousseau de mariage.
Ve şimdi, bu caniler çetesinin yardımıyla her zavallı Saksondan fidye parası toplayacaksınız. Richard'ı serbest bırakmak için değil size taht yolunu satın almak için.
Et avec l'aide d'une bande d'assassins, vous allez extorquer une rançon aux pauvres Saxons, non pour faire libérer Richard, mais pour acheter son trône.
Bir dakika Eddie. Bu, yaptığım iş için çok fazla. Birkaç taksi satın almak bu kadar tutmaz.
C'est trop pour l'achat d'un taxi!
Leslie, Kamerun'dan yeni bir silah satın aldığımı biliyordun. - Neden bana başka bir hediye almak istedin?
Leslie, tu savais que j'allais acheter le fusil de Cameron!
Beni sana bir şey vermem için satın almak istedin.
Tu m'as achetée pour que je te donne quelque chose.
Hemen hemen. Satın almak mı?
"Acheter"?
Burayı satın almak yaptığım en akıllı işti.
Je suis ravi d'avoir acheté ce troquet.
Ve ilk yapacağımız iş bu küçük evi satın almak.
Je l'achèterai, quand la chance tournera de notre côté.
Hayır, ama arazi satın almak için bana 2500 dolar verdi.
Non. Elle m'a juste avancé 2000 $ pour aider à l'achat le terrain.
Araziyi satın almak için fazladan para ihtiyaçları olduğunu söyledi bu yüzden Pederin bıraktığı 2500 doları ödünç verdim.
J'ai prêté 2500 $ que mon père m'avait laissé... Quelque chose ne va pas?
# Az kullanılmış hayaller, satın almak ister misin?
Voulez-vous m'acheter des illusions qui ont un peu servi?
# Az kullanılmış hayaller, satın almak ister misin?
Voulez-vous m'acheter des illusions qui ont un peu servi
Eğer o gün Union tren istasyonunda dolaşmasaydım büfedeki satıcının sigaralarının bitip yenisini almak için eğilmeseydi...
Si j'avais pas traîné près de la gare Union ce jour-là... si le vendeur dejournaux avait pas choisi ce moment... pour manquer de cigarettes et se pencher pour prendre un paquet...
Özgürlüğümü satın almak senin fikrindi sanırım. Evet.
Acheter ma vie c'était une idée à vous, je suppose bien oui.
Satın almak mı?
Il veut la racheter et l'emmener!
Satın almak ister misin?
Tu m'achètes ces prunes?
İşte karşımızdaydı, dünyanın en çok arzu edilen kızı. Dünyanın bir numaralı gösterisinde onu satın almak isteyen müşterilere sergileniyordu. Ama kimse onu paket edip evine götüremiyordu.
Elle était l'objet le plus désirable du monde, dans le magasin le plus prestigieux du monde, convoité par les clients les plus fortunés du monde mais qu'aucun ne ramenait chez lui.
- Tablolarınızı satın almak istiyor.
- Qui? Il veut acheter vos tableaux, M. Marlow.
Bu kabanı satın almak için paranı kullandım.
J'en ai vendu une partie pour pouvoir m'acheter ce manteau.
Yani Bay Wilkison çiftliğini satın almak mı istiyor?
Et j'étais là.
Ve Lucy hep bana hep çok güzel bir kız olarak gözükmüştür demek babası ona bir koca satın almak için etrafta geziniyor ha.
Et Lucy m'a toujours paru bien trop jolie pour avoir un père qui essaie de lui acheter un mari.
Kalem satın almak zorunda kaldım.
Il m'a forcée à lui acheter un crayon!
Bir tane satın almak istemez misiniz?
Allez, Madame, prenez-m'en un!
Portakal bahçesini satın almak için her şeyi sattım.
J'ai tout vendu pour acheter ce jardin.
Beni satın almak ister misin?
veux-tu m'engager?
Yapacağım şey, sen işi öğrendikten sonra yanında getirdiğin parayı alıp İran'a gitmek güzel mallar satın almak...
Quand tu seras au courant, j'achèterai avec ton argent des marchandises en Perse.
Bir kargaşa yaşandı. Üç tezgahtar ezildi. Doğal olarak ben de satın almak zorunda kaldım.
Ça a déclenché une émeute, alors il a fallu que je le prenne.
- Bir at satın almak istiyorum, Bay Kenarsie.
- Je veux acheter un cheval, M. Kenarsie.
Bir çift eldiven satın almak için sana bütün dükkanı altüst ettiren kadınım ben...
Pour acheter une paire de gants... Je te fais mettre tout en l'air.
Affedersiniz bayım satın almak istersiniz belki bu eski...
Perdóneme, señor. Mais peut-être que vous voulez acheter cette vieille...
Onu satın almak bana pahalıya patladı.
Je m'en vais. Ça m'a coûté beaucoup d'argent de la racheter...
Hayır, korkarım hayır, anlıyorsun ki, seni satın almak zorundayım.
Non, j'ai bien peur que non. Vois-tu, je vais devoir t'acheter.
- Satın almak için buradayım.
- Je vous fais une offre.
- Hayır değilim, bana arabamı satabileceğimi... söyledi ama kimse satın almak istemiyor, ve hepsi onun yüzünden!
Non, j'vais pas bien. On m'a dit que je pourrais vendre mon char, mais personne ne veut acheter mon char, et j'ai besoin de mes bœufs. Et tout ça, c'est de sa faute!
Atlarımı satın almak istediler.
Rien, si je vendais les chevaux.
Benden satın almak istediğin süt danasından söz ediyoruz.
Bien sûr que si, de la vache que vous voulez m'acheter.
Meyhaneye iki herif geldi, malımı mülkümü satın almak istedi.
Je vais vous dire... Deux experts ont offert de tout m'acheter.