Satış yok tradutor Francês
190 parallel translation
Maç sırasında kesinlikle satış yok.
Pas de ventes pendant le match.
Küçük yazı boyutu, derin kelimeler, satış yok.
- Petits caractères, grands mots, zéro ventes. - Exactement.
Üzgünüm Tavius, özel satış yok
Je suis désolé, Tavius, pas de vente privée.
280 Adet, Satış Yok, 145 Adet, Satış Yok, 172 Adet, Satış Yok... Toplam Satış : 597 adet.
TOTAL DES VENTES £ 5,97
- Üzgünüm dostum, satış yok.
- Désolé vieux, je vends pas.
Satış yok, satış yok!
Pas de vente, pas de vente!
Satış yok!
Pas de vente!
Smoot'la aynı fikirdeyim. Satış yok.
Je suis d'accord avec Smoot.
- Satış yok!
- Pas de vente!
Satış yok! Satış yok!
Pas de vente!
Satış yok, ikimiz de arka tarafta olacağız.
Si on ne vend pas, on sera deux au fond.
Satış yok mu?
Pas de vente?
Satış yok.
Pas de vente.
Yeni bir posta gelene kadar satış yok.
Alors jusqu'à ce que je reçoive la prochaine cargaison, ceinture.
- Ve hiç satış yok?
- Et alors?
Artık kapıdan kapıya satış yok
Les V.R.P., c " est fini.
Artık evde satış yok!
Pas de deal dans la maison.
Sloganlar ve satış konuşmaları, sabah, öğle, akşam ve senle Egelbauer sürüsünde insan gibi konuşan yok!
Des slogans et du boniment matin, midi et soir, mais jamais le moindre mot chaleureux venant de toi ni d'aucun de ces Egelbaur!
Sığırlar için elinde bir satış senedi var mı? Hayır yok.
Vous avez un recu pour l'achat du bétail?
Neff'i suçlamanın anlamı yok. O bu firmanın en iyi satışçısı.
Neff est notre meilleur courtier.
Güç arayışı, ertesi sene yok oldu, çünkü Atlantik Okyanusu hattı satışında pazarlığı kaybetti.
Il termina sur un échec : il ne put pas acheter l'Océan Atlantique.
Satış yok.
La vente est annulée.
Satılmamış bir tane bile yok.
Aucun d'entre eux n'est à vendre.
Bir geçmişi yok gibi. Gezegen 30 yıl önce Bay Brack tarafından satın alınmış, zengin bir finansör ve münzevi.
La planète a été achetée il y a 30 ans par un certain M. Black, riche financier et reclus.
Hayır, yanlış izlenimim yok, çünkü halka bu çöpü satın al diyorsun.
Non, car tu dis aux gens d'acheter ces cochonneries.
Hai Tang hanım, şaka yapıyon herhalde sen neredeyse satılıyordun ama benim sıpaları... bedava alan bile yok
Hai-tang, tu ironises. Toi, tu peux encore te vendre. Mais nos enfants, personne n'en veut!
- Satış fişi falan yok mu?
- Il n'y a pas de ticket de caisse?
- Reklam veya satış yapmana gerek yok.
J'allume le magnéto.
Kaplama satıcısı da yok.
Il n'y a pas de vendeur.
Yasal olarak bizim, çünkü sizde satış belgesi yok!
Légalement elle est à nous parce qu'on a le reçu.
Satış yapmam konusunda bir sorun yok, değil mi?
Je sais vendre, tout de même
Kokain de yok, satış da. Satış için komplo da yok.
Pas de coke, pas de deal, pas d'inculpation.
Seri numarası yok, satış kaydı yok.
Aucun numéro ni fiche de vente.
Adam? - Yok, fırça satıcısı.
- Non, c'est le facteur.
Yok, hepsi satılmış.
- Nan. Ils sont complet. - Oh, m...
Satış yok.
Pas de doute.
Ekim 1988. Daedalus adlı mühimmat satıcısı ve tuttuğu profesyonel katil Timothy'yi yok etmek için tahsis edildin.
En octobre 88, on t'a confié Ia mission... de liquider un vendeur de munitions appelé dédale... et son homme de main, Timothy.
Satışı gerçekleştirdiğine dair bir delilimiz yok.
Rien ne prouve qu'il a déjà effectué la vente.
İnsanlarınıza gelince, ülkenin Kraliçelerini ne kadar sevdiğini görmek için İskoçya günlüklerinizin satışından ötesine bakmanıza gerek yok.
Comme pour votre peuple, ne cherchez pas plus loin que les ventes... de vos journaux des Highland... pour savoir en quelle affection la nation tient sa Reine.
Bunun hayır işiyle ve kek satışıyla ilgisi yok.
- Tu comprends toujours pas. Tu crois toujours que c'est pour donner du sang, et vendre des gâteaux.
İşin yok, kulüp satın almaya çalışıyorsun, Leo'dan haftalardır haber almadın.
Pas de boulot, pas de nouvelles de Léo, pas de crédit pour la boîte de nuit.
SAT sınavına kadar uyumak yok.
On dormira après l'examen.
Hayır, hiç satış deneyimim yok.
Je n'ai pas d'expérience dans la vente.
Bilinmeyen Bölgelerde yararlanılmayacak tek bir uçan sahte satıcısı bile yok.
Il n'y a pas un seul foutu marchand dans les territoires inconnus qui aurait laissé passer l'occasion.
Bunun için çok para teklif... ettiler Gary, ama satış yok.
Pourtant nous avons fait une belle offre d'argent Gary.
Başka satış noktaların yok mu?
D'autres choses à me dire sur toi?
Uluslar arası silah satışında derse ihtiyacım yok.
Inutile de m'expliquer le commerce des armes.
Bunun bir uyuşturucu satıcısıyla hiç alakası yok.
Alors on s'en fout d'un dealer.
Yok, bunu bir kilise satışında kaptım.
Non, je l'ai eu à une vente à l'église.
Benim açımdan bakıldığında istediğim kadar mal bulabilirim fakat senin elindeki gibi bir satış durumu bende yok.
Pour moi, c'est un truc en plus, j'ai assez pour me démerder à New York, mais j'ai pas le réseau de distribution que t'as ici.
çünkü burada bir adam var, ayakları yok ama çizme satıyor... ıslık çalıyor, eğleniyor sense, birkaç benden şikayet ediyorsun.
Ce type-lâ n'a pas de jambes, il vend des bottes... il siffle, il s'amuse... et tu te plains de tes petits grains de beauté.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yok mu 410
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa o 24
yok etmek 16
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa o 24
yok etmek 16
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65