English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ T ] / Tanık yok

Tanık yok tradutor Francês

561 parallel translation
Hiç tanık yok.
Pas de témoins.
Asteğmen cinayetiyle suçlanma, tanık yok, mahkumiyet yok.
Accusé du meurtre d'un lieutenant. Pas de témoins, non-lieu.
Sağlam bir tanık yok, öyle değil mi?
Ce n'est pas un témoin valable.
Kanıt yok, tanık yok, sadece sonuç var. Sizi kıskanıyorum.
Pas de preuves, pas de témoins, juste des résultats, je vous envie.
Unuttun mu? Tanık yok.
N'oublie pas qu'on n'a pas laissé de témoins.
- Tanık yok muydu?
- Aucun témoin?
Ne size, ne de başkasına çünkü sözlerimi doğrulayacak tanık yok.
Ni à vous ni à personne. Car je n'ai pas de témoin pour confirmer mes propos.
Tanık yok, dava yok.
Pas de témoin, pas d'affaire.
Ama... zaten onu gören tanık yok muydu?
Un témoin a vu Tang en sortir.
Burada yalnızız. Tanık yok.
Nous sommes seuls ici, sans témoin.
Hçbir delil veya tanık yok.
Libérés contre 500 HK $ de caution.
Tek bir tanık yok.
Pas de témoin.
Yeniden sorgulayacağımız bir tanık yok.
- La défense ne rappelle pas de témoins.
Sanırım artık lafı uzatmanın, onu tanıtmaya çalışmanın bir anlamı yok.
Vous avez deviné de qui il s'agit.
Otelde bir tek tanıdık kişi bile yok.
Il n'y a pas une célébrité dans l'hôtel.
- Gerek yok. Önceden tanışmıştık.
- Absolument pas.
Kızları birbirinden ayırt edebilen bir tane tanığın yok.
- Qu'y puis-je? Aucun témoin ne peut les reconnaître.
Şimdi, balistik tekniklere girme veya tanıklık etmek için uzmanları çağırmak gibi bir niyetim yok.
Une part dans la Sunset Co. M'intéresse - Wade.
Bana karşı hiç kanıtın yok ama ben savcılık için iyi bir tanık olabilirim.
Tu es le suspect et je peux être le témoin.
Kızılhaç'tan bir mesaj almışlar... Karım çok hasta ve çocuklara bakacak kimse yok.
Ma femme n'est plus capable de s'occuper des enfants.
- Gabe'e kız bulur musun? - Tanıdığım kız yok.
Je connais pas de filles.
Herifin teki cinayetler işliyor ve etrafında ona karşı tanıklık edecek kimse yok.
Et personne nulle part pour témoigner contre lui.
Bu kısımda tanıdığımız tek bir insan bile yok.
On ne connaît personne, par ici.
Tanıdık tek sima bile yok.
Et pas une seule tête de connue.
Ama yalancı tanıklık yok, Georgie.
Mais pas un alibi, Georgie.
Göz kırpıp, dedi : Doğru insanları tanıyorsun, puana ihtiyacın yok.
Il a répondu : "Quand on a du piston, pas besoin de points."
Sanırım seni tanımıyormuşum gibi davranmanın bir gereği yok artık.
Impossible de t'ignorer à présent.
Bir sürü para var, tanıdık kimse yok. İş yapılacak bir yer yani.
Bourré de pognon et inconnu, c'est-à-dire honorable.
Ama bunda tanımlamayla çelişen bir durum yok çünkü kırık çok iyi kaynamış, topallamadan yürüyebilmiş.
Cela ne dément pas le signalement. La cicatrisation est parfaite, il ne boitait sûrement pas.
Sıkıcı bir işim var, ne param, ne umudum var. Bir sevgilim bile yok. Kimseyle tanışamıyorum.
Je suis malheureux, mon travail m'ennuie, je n'ai pas d'argent, pas d'avenir, pas de petite amie, je n'intéresse personne et ma vie est sans espoir.
Cinayete tanıklık eden bir muhafız ya da yol arkadaşı yok mu?
N'y eut-il donc personne pour témoigner du crime?
Canlı tanık falan yok. Olamaz.
Y a pas de témoin vivant, c'est pas vrai.
Martey'i tanıyordun ve ne yazık ki hiç tanığın yok.
- Vous connaissiez Martey! Et vous n'avez pas d'alibi.
Birkaç saat içinde Amerika ve Rusya birbirlerini yok ettikleri zaman, dünyaya hükmeden yeni bir güce tanık olacağız.
Dans quelques heures, les US et l'URSS se seront anéantis, et une autre puissance dominera.
Mahkeme yok, tanıdık yargıç yok, korkutulmuş juri yok, hiçbiri.
Pas de procès, ni de jurés à intimider, rien.
Tanıdığım adamlar arasında, seni kıskanmayan tek bir kişi bile yok!
- Il n'y a pas un homme qui ne t'envie pas.
Uzmanlar sizi şaşırtıcı derece sıkıcı biri diye tanımlıyor. "Düş gücü yok, korkak, girişimci değil, ödlek zayıf, espriden anlamaz berbat, kasvetli ve korkunç biri." diyorlar.
Nos experts vous décrivent comme quelqu'un d'affreusement ennuyeux, sans imagination, timide, manquant d'initiative, mou, facilement dominé, sans aucun sens de l'humour, de compagnie ennuyeuse, et d'un caractère désagréable et terne à toute épreuve.
Mahkemeye eski dostları tanık olarak çağırmak yok dostum.
Et pas de citation à comparaître.
İnkar etmiyorum. O kitapta Çinli öldürmekle ilgili bir şeyler yazan hiç bir bölüm yok. Ayrıca Meksikalılar, zenciler veya Kızılderililer için bir kanun duymuş hiç kimseyi de tanımıyorum.
Je le nie pas... mais nulle part dans ce livre on parle du meurtre d'un Chinois... et personne a entendu parler de loi sur les métis... nègres ou Indiens.
Hiç kimse yok, bu da demektir ki, benim tanık dediğiniz şeyim yok.
Personne. Je n'ai donc pas d'alibi.
Yok, bir kaç saat önce tanıştık.
Je le connais depuis 180 minutes.
Yok, bir kaç saat önce tanıştık.
Vous vous connaissez depuis des années? ?
Sonra parası olan bir adamla tanışıyorsun ve adam gergin ve meşgul çıkıyor. İnsanlığı yok olmuş.
Puis on rencontre un homme qui a un peu d'argent et il est pingre et anxieux et l'aspect humain a disparu.
Burada artık hiç kimsem yok. Güç'ü tanımak, babam gibi bir Jedi olmak istiyorum.
Je veux acquérir la Force... pour être un Jedi.
Tamam, korkacak birşey yok dediğiniz zaman, sesiniz çok tanıdık geldi.
Vous avez dit : "Faut pas avoir peur", d'une façon qui m'est familière.
Bu dedektife karşı asla bir tanık ya da kanıt bulamazsınız. Bu yüzden adını vermemin de hiçbir anlamı yok. Anlıyor musunuz?
Personne ne témoignera contre cet inspecteur, alors à quoi bon vous donner son nom?
Kısacası Mösyö Poirot bende tanığın T'si bile yok.
Aucun jardinier ne m'a respectueusement salué... en notant l'heure à... sa montre de gousset.
Kiralık bir ordusu olan birini tanıyorsan, mesele yok. Ama benim Kullanıcım o serseriyi kesinlikle yakalamamı istedi. Ya da buradan asla çıkamayacağım.
Tant mieux si vous connaissez une armée à louer, mais mon utilisateur m'a dit de trouver ce fumier ou je ne sortirai jamais...
Tanık yok.
Pas de témoins sur ce coup.
Senin artık Michael diye bir tanıdığın yok.
Vous n'avez plus besoin de Mike comme monnaie d'échange.
Hiç şansları yok. Kansas'tan helikopter kiraladık.
J'ai loué l'hélicoptère à Kansas City.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]