Ve sen tradutor Francês
68,701 parallel translation
Ve sen. Mi hijo.
Et toi, mi hijo.
Sen benim oğlumsun ve seni büyük bir adam yapacağım.
Tu es mon fils, et je ferai de toi un grand homme.
Başımız gerçekten dertte ve sen...
On a de gros ennuis, et tu...
Arkadaşlarımı öldürdüler ve sen bunu biliyordun.
Ils ont tué des amis à moi, tu le savais.
Yönetim ve ben Reklam ve sen
Direction, et moi. Publicité, et toi.
Sen ve sen benimle gelin.
Toi et toi avec moi.
O iyi olduğu ve sen mutlu olduğun için sevindim.
Je suis content qu'il n'ait rien et que tu sois heureuse.
Ben ve sen konusunu düşünmeyi bırakıp, çocuk için en iyisi ne olur düşünebilirsin.
Arrête de penser à toi et à moi et pense à ce qui est le mieux pour elle.
Senin için önemli olsa da olmasa da ; tüm bunlar uçağın olsun, güvenliğin olsun ve sen oğlumun hatrına şu an hayattasınız.
Parce que tous ce que vous avez valeur ou non, tout ça... Votre avion, vos agents de sécurité et vous sont encore sur cette terre à grâce à lui.
Yani seni partime davet ediyorum ve sen hiçbir şey getirmeyecek misin?
Tu n'apportes rien à ma fête?
Ben kocanım ve sen de karımsın.
Je suis ton époux et tu es ma femme.
Sen de kucağında doğrultulmuş vaziyetteki o aynı eski silahla burada oturabilirsin ve sen yüzünde aynı meydan okuyan bakışla burada otururken ben de "Hayatını ne için riske atıyorsun?" diye o aynı eski soruyu sorarım.
Vous pourrez rester assis ici, avec la même pétoire sur les genoux. avec ce même regard méfiant, et je vous poserai la même question : pourquoi risquez-vous votre vie?
- Sen öylesin ve sen de öylesin.
Tu es belle. Toi aussi.
Belki de bazen en iyi arkadaşım gibi ama... Ben kızınım ve sen de annemsin.
Peut-être même ma meilleure amie, mais je suis ta fille et tu es ma mère.
10 yaşında bir çocukken annen gözünün önünde ölürse ve sırada babanla sen varsan işte böyle hissedersin!
Quand tu as dix ans et que tu vois mourir ta mère, que tu sais que ton père et toi êtes les suivants, ça fait ça!
Sen ve Ward eski hayatımla tek bağımsınız.
Mais Ward et toi êtes mon seul lien avec la vie que j'avais.
Sen artık iş adamısın ve şunu bil ki sana sunabileceğimiz en iyi teklif bu.
Vous êtes un homme d'affaires à présent, et c'est la meilleure offre que vous obtiendrez jamais.
Sen ve adamların yanımızda olursanız sizden de korkarlar.
Avec vous et vos hommes à nos côtés, ils vous craindront aussi.
Sen ve kız kardeşin için hep en iyisini istedim.
Je veux ce qu'il y a de mieux pour ta sœur et toi.
sen... ciddisin sen kaçırılmayı tecavüzü ve cinayeti anında 99 oranında düşürme konusunda ciddiyim tabi.
T'es sérieuse? Ça va réduire les enlèvements, les viols et les meurtres de 99 %.
Sen Circle ın bir parçası olarak ve ailen için değerlisin. Ve bizde değer verdiğin herkese değer veriyoruz.
Tu comptes beaucoup pour The Circle et pour ta famille, et on se soucie de tous ceux à qui tu tiens.
Tıpkı duştayken sen ve Chopper gibi şekerim.
Comme avec Chopper dans les douches, mon poussin.
Ve o, buna pek ihtiyaçları olmadığını söyledi. Sen de bana geri vermeye karar verdin.
Il a dit que ce n'était pas nécessaire, alors vous voulez me la rendre.
O çirkin yılanların nasıl bir bela olduklarını sen bilmezsin. Düzenbaz, hırsız ve sefildirler.
On dit que ce sont des mendiants, des voleurs et des menteurs.
Sen bir akrepsin ve akreplerin yanında olmalısın.
Tu es un scorpion. Ta place est avec les scorpions.
Ama Bayan Davis, eğer biz liderlerimizi bölersek... Sen ve ben gibi insanlardan onları uzak tutarsak siyasetçi olurlar.
Mais, Mme Davis, si nous séparons nos dirigeants, si nous construisons des ghettos, nous fabriquons les politiciens que nous avons.
Ve bu sen değilsin Diana.
Et ce n'est pas toi, Diana.
Ama diğer tanrıların göremediğini sen görebilirsen eğer benim yanımda yer alıp, güçlerimizi birleştirebileceğimizi sebep oldukları onca acıyı, zulmü ve yıkımı sona erdirebileceğimizi biliyorum.
Mais je savais que si seulement vous aviez pu voir ce que les autres dieux n'avaient pas pu, alors vous vous seriez jointe à moi, et nos pouvoirs combinés, nous aurions pu enfin mettre un terme à toute cette douleur et cette souffrance, cette destruction qu'ils amènent.
Sen ve ben teke tek, etrafta kimse olmadan senin götünü Kızılderili davulu gibi tokatlarım.
Toi et moi... D'homme à homme, personne d'autre. Je vais te mettre la branlée de ta vie.
... seni kaçakçılık suçundan olduğu gibi DEA'e paslarım. Oradaki arkadaşlarım sen ve Monica ile çok güzel ilgilenirler.
Et mes amis qui sont là vont bien s'occuper de Monica et de toi.
Olmuyor işte. Sen ve annen artık tek başınasınız.
Toi... ta mère... vous suivez votre propre parcours.
Sen ve ben.
Toi et moi.
Sen ve Afrika şubesi.
Toi et le Bureau d'Afrique.
Komisyon, kral olmadığı için mahkemeye çağıramaz. Bu yüzden meseleyle sen ilgilenecek ve onlara inanmıyormuş gibi görüşeceksin.
Une commission n'est pas le Roi, donc il ne peuvent pas comparaître, donc tu vas t'en occuper, et les traiter avec incrédulité.
Sen, sen ve Robert.
Toi. Toi. Et Robert.
Sen, ben ve benim payım en az bir ay boyunca Londra'nın kuzgunlarını besler.
C'est vous, moi et ma troupe nourrissant les corbeaux de Londres pour au moins un mois.
Sen, ben ve kanarya hariç kimse bilmiyor.
À part moi et le canari, personne.
Normalde temsilcilerimi böyle adamlarla muhatap etmem ama bunu sen ortaya çıkardığın ve onların namına olan yanlışı düzelttiğin için onlara bunu verdiğin zaman sevinçten havaya uçacaklardır.
Normalement, Je ne mettrais pas un de mes agents sur le ring avec ce genre de personne, mais vu que vous êtes découvert et que vous avez rétabli la vérité sur cette histoire, ils vont être fou de joie lorsque vous allez leur donner
Sen ki soğukkanlılık ve orantılı karşılık timsalisin.
Parangon de la retenue et de la réponse proportionnée.
Sen ki dünyaya huzur ve refah getirirsin.
Garant du calme et de la bonté dans le monde.
Cutter. Sen, Song, Carroll ve Trey, oraya gidin ve bizi içeri sokun.
Cutter, Song, Carroll et Trey, allez-y et ouvrez-nous la voie.
Ve ben değilim, sen de yapmadın.
Et je ne le suis pas, et vous non plus.
Sen başıma gelen en müthiş şeysin ve bir dakikalığına bile aklına başka bir şey gelmesin.
Tu es ce qui m'est arrivé de mieux, je t'interdis de penser autre chose.
Sen ve ben Norman, tek sahip olduğumuz bu.
Il n'y a que toi et moi. On n'a rien d'autre.
Evet ama bunun doğru olmadığını sen biliyorsun ve ben de biliyorum.
On sait que c'est faux, toi et moi.
- Nathan, sen ve yoga.
Nathan, tu t'es mis au yoga?
- Sen ve Ed de tabii ki. Gelmeniz harika olurdu.
Et que tu viennes avec Ed aussi.
Diyelim ki sen haklısın ve onlar kaçırıldı.
Admettons qu'ils aient été enlevés.
Liam, sen ve Lydia sığınağa gidin.
Liam, toi et Lydia allez dans le bunker.
Sen stiles'i hatırladın ve başka bir yarık daha açıldı.
Tu t'es souvenu de Stiles Et une nouvelle faille a été créée.
Sen de bu işi halledebilmek için neler çektiğimi bilmiyorsun ve bir teşekkür bile etmedin.
Et tu n'a aucune idée des responsabilités que j'ai du prendre pour que ce soit fait, mais ne me remercie pas.
ve seni seviyorum 36
ve seni 22
ve senin 20
ve sen kimsin 16
ve sen de 79
ve sen bunu biliyorsun 23
señor 97
senor 39
señorita 20
senorita 19
ve seni 22
ve senin 20
ve sen kimsin 16
ve sen de 79
ve sen bunu biliyorsun 23
señor 97
senor 39
señorita 20
senorita 19
señora 23
seni çok seviyorum 321
seni seviyorum 4697
senatör 298
senator 30
sense 26
seni çok özledim 187
seni 1182
senpai 28
sensei 83
seni çok seviyorum 321
seni seviyorum 4697
senatör 298
senator 30
sense 26
seni çok özledim 187
seni 1182
senpai 28
sensei 83