Yalnızca tradutor Francês
23,262 parallel translation
Lakin sen yalnızca sen asla yaşlanmıyorsun.
Tandis que toi... et seulement toi... tu restes jeune.
Aramızdaki şey yalnızca...
Si cette chose entre nous est va...
Yalnızca açılış hamlesiydi, değil mi?
Il était juste le premier match, non?
Sen de şuna inan ki bir dakikalığına olsun düşmana teslim olmanın halkımızı güvenceye alacağını düşünsem hemen yaparım ama sadece yanılgı içindeki birisi buna inanır ve yalnızca suçlu birisi bunu deneyip, derdini anlatmaya çalışır.
Et j'espère que tu crois... que si j'ai pensé une seule minute que me tourner vers l'ennemi pourrait garantir la sécurité de ton peuple... Je le ferais... Mais seul un homme trompé pourrait y croire...
Benim bildiğim kadarıyla yalnızca bir fotoğraf var ve Meechum hala bankada diyor.
Je ne connais qu'une photo. Toujours à la banque.
Yalnızca duymak istediğin şeyler olduğunda.
Si c'est ce que tu veux entendre.
- Sen yalnızca kabul etmek istemedin.
- Tu refusais de le voir.
" Yalnızca bir hayatın var Claire.
" Tu n'as qu'une vie, Claire.
Savage'in servetini elinden alırsak Savage yalnızca uzun bir ömrü olan normal bir adam haline gelecek.
Retire la fortune de Savage et il est juste une personne normale avec une longue espérance de vie.
Peki, şu an Rosewood'da bulunmanın sebebi yalnızca annen mi yoksa seni burada tutan başka sebepler de var mı?
Vosu restez à Rosewood seulement pour votre mère ou il y a autre chose qui vous retient?
Tutuklu bölümünde 330 tutuklu, 16 gardiyan ve yalnızca iki Clayton var.
Il y a 330 prisonniers en détention provisoire, 16 gardiens de prison et deux Clayton.
Yalnızca hiç korkmadığını.
Seulement que ça n'a aucune crainte.
Yalnızca akşam derslerine.
Seulement pour les cours du soir. Mrs.
Fakat ne yazık ki etkisi yalnızca birkaç saat sürüyor.
Hélas, ses effets ne durent que quelques heures.
Yalnızca dördümüz kurtulduk.
Nous ne fûmes que quatre rescapés.
Tüm insanoğlundan mı nefret ediyorsun yoksa yalnızca erkeklerden mi?
Exècres-tu la race humaine tout entière, ou simplement les hommes?
Gerçekte neysen o olmanı istiyorum yalnızca.
Je ne veux pas que tu sois autre que ce que tu es.
Yalnızca bunu yaptığını sanmıyorum.
Non, je ne pense pas qu'il est juste que.
Ama yalnızca bir Canavar olarak.
Mais seulement en tant que Bête.
Yalnızca demir oksitin iyice yedirildiğinden emin olun.
T'inquiète, ça marche. Assure-toi juste que tout l'oxyde de fer soit absorbé.
Yalnızca hatırlamıyoruz.
Nous ne nous en rappelons juste pas.
Peki, yalnızca şunu hatırlayın.
Souvenez-vous juste de ça.
Canaan'ı bulmak zorundasınız. Yalnızca Canaan'ı bulun.
Vous devez trouver Canaan.
Yalnızca kan.
Juste du sang.
Yalnızca seni koruma çalışıyorum. Ne?
J'essaie juste de te garder en sécurité.
İnsanları yalnızca silemezsin.
Vous ne pouvez pas juste effacer les gens.
Sen yalnızca bir hayvan değilsin, Malia.
Tu n'es pas juste un animal, Malia.
Yalnızca bir dakika.
Les dossiers médicaux de Claudia.
Yalnızca yarala.
Juste pince le.
Yalnızca bizi.
Juste nous.
Bırak da sana yardım edeyim söz veriyorum başkalarının yalnızca hayal edebileceği bir hayat yaşayacaksın.
Alors laisse-moi t'aider, et je te promets que tu vivras une vie dont les autres rêvent
Cadının bilmecesinin gizemini çözecek yalnızca bir kişi var, o da anılarımı paylaştığım sevgili terapistim.
Il n'y a qu'une autre personne capable de déchiffre l'énigme de la sorcière, la même personne avec qui j'ai partagé mes souvenirs de cette nuit... ma psy en qui j'ai confiance.
Yalnızca ben değil, Emily.
Pas seulement moi, Emily.
New York'ta olsam yalnızca Aria ve diğerlerini düşüneceğim.
Si j'étais à New York, tout ce à quoi je songerais est Aria et les autres.
Yalnızca kaçıp kurtulmak için varlar diye düşünüyor.
Il pense qu'elles existent uniquement pour s'y réfugier
Yalnızca pikniğe gitmek istiyorum.
Je veux juste aller à un pique-nique.
Bence doğru söylüyor yalnızca tüm gerçeği değil.
Je veux dire, elle dit la vérité, mais simplement pas la totalité.
Otele gidip yalnızca buz almak için dışarı çıkmış taklidi yaptım.
Je suis revenue à l'hôtel et j'ai prétendu n'être partie que quelques minutes pour aller chercher de la glace.
O güvenlik diskini orada yalnızca Aria olduğu için değil
Voler cette vidéo surveillance ce n'était pas parce qu'Aria était dessus.
Ben yalnızca başka biri plan yaptığı için mutluyum çünkü tükendim.
Je suis juste contente que quelqu'un d'autre propose un plan parce que je suis à sec.
Ondan yalnızca bir prototip var.
Il n'y a qu'un prototype.
Çalışan yalnızca bir prototipi var.
Il n'y a qu'un seul prototype fonctionnel.
Bu asansör yalnızca alt katlarda duruyor bizimse orada değil konferans katına gitmemiz lazım.
Cet ascenseur ne s'arrête qu'au sous-sol, et on a besoin de l'arrêter à l'étage de la salle de conférence.
Curtis'ten bir şey çıkarmıyorum yalnızca görebilmesi lazım.
Je ne m'en prends pas à Curtis. J'ai juste besoin qu'il voie.
Buraya yalnızca yeni belediye başkanını desteklemek için geldim.
Je suis juste ici pour soutenir le nouveau maire.
Yalnızca ısınıyordum.
Ce n'était qu'un échauffement.
O kontrol yalnızca sır kadar güçlü.
Ce contrôle dépend du secret.
Hala yalnızca savcı yardımcısıyım.
Je suis toujours une procureure adjointe.
Tom yalnızca beni ikna etmeye çalışıyordu.
- Quoi? Eh oui. Tom essayait de me dissuader.
Elbise dolaplarına bakarlar ve modacılarının yalnızca dar paça olmayan kotları getirdiğini fark ederler!
Ils regardèrent dans leur placard, et découvrirent que leur styliste n'avait ramené aucun jean slim!
Fakat bu olayda tanıdığım insanlardan yalnızca birtanesi.
- Des milliers, mais c'est vous qui nous intéressez.
yalnızca bir dakika 19
yalnız 545
yalnızlık 55
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnız yaşıyorum 22
yalnız mısınız 41
yalnızdım 64
yalnızsın 42
yalnızız 36
yalnız 545
yalnızlık 55
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnız yaşıyorum 22
yalnız mısınız 41
yalnızdım 64
yalnızsın 42
yalnızız 36