Yalnızdı tradutor Francês
1,421 parallel translation
Yalnızdım.
Avec qui?
Yalnızdı. Ama kaos vardı Herkes birbirinden koptu.
- Non, il était seul, c'était de la folie.
Ben de yaşadım. Yalnızdın, onun evine gittin. Onunla barışmak istedin.
Vous êtes seul, vous allez chez elle pour renouer.
Liz, biliyorum burada yalnızdın, beni bekliyordun ve...
Liz, je sais que tu m'attendais seule ici et...
Ben yalnızdım ve korkunçtu.
Moi, j'étais seule et c'était horrible.
Yalnızdın.
Tu étais seule.
Birinden yeni ayrıldım ve bir geceden daha fazlasını idare edebileceğimi düşünemeyecek kadar yalnızdım.
Je sortais d'une rupture, j'étais seul, je ne pouvais pas m'engager, donc.
Oh Tanrım, yalnızdım... ve kapı tokmağının tıkırtısını duydum.
J'étais toute seule. J'ai entendu la poignée tourner.
Paul öyle bir yalnızdı ki başka kimse ondan yalnız olamazdı.
Paul était plus solitaire Qu'on ne puisse l'être
Hep yalnızdım. Hep kendimi ispatlamaya çalıştım. Hep herkesten daha iyi olmak zorundaydım.
J'ai toujours été seul... toujours eu à faire mes preuves... toujours eu à être meilleur que tout le monde.
Bu büyük dairede çoğunlukla yalnızdım.
Je suis seule dans ce grand appartement.
Arşimet banyoda yalnızdı.
Archimède était seul dans son bain.
Yalnızdın.
Tu voyageais seule.
Yatakta yalnızdım ve ben kendi başıma hallettim. O yüzden şimdi beklemek zorundayız.
J'étais seul et m'ennuyais dans mon lit et je... je me suis fait une branlette.
- Bak, uzun zamandır yalnızdı.
Elle a longtemps été seule.
Aslında, bir gece geç vakitte ikiniz, ofiste yalnızdınız.
En fait, un soir, tard... vous étiez seul avec elle.
Ölene kadar herkes yalnızdır.
On l'est tous. Jusqu'à la fin. Puisqu'on en parle...
Nick yalnızdı. Adam onu öldürebilirdi, ama öldürmedi.
Nick était seul et le traqueur ne l'a pas tué.
Trende yalnızdı.
Inconsciente.
- Son 20 dakikadır seninle yalnızdık ve hiç sorun çıkmadı.
On est seules depuis vingt minutes et on se débrouille bien.
Yalnızdım.
J'étais seul.
Bu kez yalnızdı.
Cette fois, il était seul.
Kampın dışında yalnızdım, tek başıma yemeğimi yiyordum.
J'étais en dehors de la base, je mangeais ma ration à l'écart.
Yalnızdım.
J'étais seule.
Yalnızdık ama muhtemelen değişecek.
On était seuls, mais sans doute plus pour longtemps.
Bilirsin, daha eğitimdeydim ve yalnızdım.
J'étais juste stagiaire. Et j'étais seule.
( İçindeki bir şey onun kontrolunu ele alıyor. ) Bazen ne kadar yalnızdır.
Je sais combien on peut se sentir seul parfois.
Evde yalnızdım.
Chez moi, seul.
üzgünüm adie. çok yalnızdım.
Excuse-moi, Adi, c'est que... je me sens si seule... j'ai besoin de passer plus de temps avec toi.
Başlangıçta, erkek yalnızdı. Hayır, yalnız değil.
Au départ... un homme seul.
Polise zorluk çıkaran genç adam... olay mahalinde yalnızdı ve sarhoştu.
Le jeune homme, qui était visiblement sous l'effet de l'alcool, était seul au moment de l'arrestation.
Yalnızdım.
J'étais tout seul.
Bilemiyorum. Belki de adam yalnızdır. Her gece kendine sürpriz parti düzenliyordur.
il s'organise des fête.
Çok yalnızdım ve korkmuştum.
J'étais si seule... et si terrifiée.
Ama değildi, sadece yalnızdı.
Mais il était seul, c'est tout.
Yalnızdı.
Il était seul!
Belki o yalnızdı.
Peut-être qu'elle se sent seule.
Ben de genç ve yalnızdım.
J'étais jeune et seule moi aussi.
- Ben yalnızdım. Arayıcıları gördüysen bizim burada olduğumuzu anlamışsındır.
Si vous avez vu le drone, vous saviez que nous étions là.
Çünkü bu şehirde herkes yalnızdır.
Parce que tout le monde est seul dans cette ville.
Şimdiye kadar maçları kazandıracağını düşündüğüm şutları sokan yalnız bir yıldızdım.
Avant, j'étais une star perso, tirant au but... en pensant que je gagnerai le match.
Benjamin'le yalnızdık.
Benjamin et moi étions seuls. Tous les deux, ensemble.
Kendisine çay bıraktıktan sonra, odayı terk ettiğim sırada yapa yalnızdı.
Non, 6!
Etrafta hep birileri olur, ama hep yalnızsınızdır.
Malgré le monde, vous êtes seul.
Açık büfede yalnızdı.
On l'a trouvée dans un self-service.
Evet, ama yalnızca onu kızdırmakla kaldım.
Oui, ça l'a encore plus laissé de glace.
O da yalnızdı.
- Carrie.
G.R.A., casusluğu tam anlamıyla meslek edinir. Sürekli iş başında, yalnız ve korumasızdır.
Le NOC est le plus réel praticien de l'espionnage... toujours dehors, toujours seul, non protégé.
Hayatınız boyunca bu kadar yalnız kalmamışsınızdır.
Tu n'as jamais été aussi seule dans ta vie.
Öyle yalnızdım ki anne.
Je me sens si seule, maman.
Bana sorarsanız kız çok yalnızdı.
A mon avis, elle était seule.
yalnızdım 64
yalnız 545
yalnızlık 55
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnız yaşıyorum 22
yalnız mısınız 41
yalnızsın 42
yalnızız 36
yalnız 545
yalnızlık 55
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnız yaşıyorum 22
yalnız mısınız 41
yalnızsın 42
yalnızız 36