Yaralanmış tradutor Francês
1,369 parallel translation
Sadece kolun yaralanmış.
Juste le bras.
Çarptılar birileri yaralanmış olabilir.
Ils s'écrase. Quelqu'un pourrait être blessé.
Anımsadığım kadarıyla, sana yardım etmeye çalışırken yaralanmıştım.
Blessé, si je me rappelle, en essayant de vous aider.
Elleriyle mezarından yolunu kazmış, öyle yaralanmış.
C'est en s'extirpant d'un cercueil.
- Elin yaralanmış.
Tu saignes à la main.
Yaralanmış olabilirler.
Ils pourraient être blessés.
- Çok kötü yaralanmış, Dawn.
- Il a subi un gros choc, Dawn.
- Piper yaralanmış.
- Elle est blessée.
- Uçağımı kaçıracağım. Kafasından yaralanmış.
Je veux pas rater mon avion.
Kafasından da yaralanmış.
- Il va s'en sortir ou pas? Il avait également un traumatisme crânien.
Kafasından yaralanmış.Çok yaramaz bir şey
- Gamin de 9 ans, plaie du crâne.
Başka bir yerinden yaralanmış mısın diye vücudunu tarayacaklar.
Ils vont faire un scan pour voir s'il y a d'autres lésions.
- Dokuz. Araba hırsızlığından yaralanmış.
Essayez de l'envoyer à Mercy.
Kafasından yaralanmış gibi.
On dirait un trauma crânien.
Kafasından yaralanmış.
- Pas de trauma crânien?
Annen çok kötü yaralanmış
Maman avait des blessures très graves.
Bonnie, Jim çok kötü yaralanmış. Onu iyileştiremedik.
Jim était gravement blessé et nous n'avons pas réussi à le sauver.
Ama yaralanmış olabilir
- Mais elle est peut-être blessée.
Çok ağır yaralanmış.
Il a pris un sacré coup.
İkisi de başın arkasından yaralanmış. Yüzlerine zarar gelmemiş.
On ne les a pas frappés au visage.
Rus göçmen kırılan camdan yaralanmış.
Cet émigré russe souffre également de multiples coupures.
Odadan baktığım zaman, Yaralanmış bir adam gördüm - karanlıkta oturmuş, ışığın tekrar onu bulmasını isteyen bir adam.
Quand je t'ai vu dans cette pièce, j'ai vu un gars blessé... un gars assis dans l'ombre attendant que la lumière le retrouve...
Ben yaralanmış bir... adamım.
Je suis un gars qui est... blessé...
Odadan baktığım zaman, Yaralanmış bir adam gördüm - karanlıkta oturmuş, ışığın tekrar onu bulmasını isteyen bir adam.
Oh, très bien... Ecoutes mec, je serais bien venu avec toi, mais il y a le câble...
Ben yaralanmış bir... adamım.
Ces gamins aiment vraiment mes blagues?
Yaralanmış.
Il est blessé.
Kötü yaralanmış. Ama bedeni arabanın ön camından dışarı çekilirken hâlâ hayattaymış.
Il a été gravement blessé, mais il était vivant quand on a extrait son corps par le pare-brise.
- Sence Ray mi? - Biri yaralanmış.
- Quelqu'un s'est pris une balle.
Kötü mü? Kötü mü yaralanmış? !
- Il est mal en point?
- Yaralanmış ama ciddi bir şeyi yok.
- II a été légèrement blessé.
Silahla yaralanmış acil bir hastamız var.
On a un blessé par balle!
James Hernandez'in gözü bombalamada yaralanmışsa, tedavi olmuştur.
Si, en effet, J. Hernandez s'est blesse l'oeil dans l'attentat du cafe... il a eu aussitot des soins.
Peki savaştan dönen askerlerimiz ne olacak? yaralanmış, sakat kalmış, değersiz... verimsiz?
Que deviendront alors nos soldats au retour de la guerre, grièvement blessés, mutilés, invalides... improductifs?
Kan var. Yaralanmış olabilir.
Il y a du sang, il est peut-être blessé.
Yaralanmış olmalı..
- Il faut lui porter un coup.
Yüzün yaralanmış.
Vous êtes blessé.
11 yaşında, bilinçsiz, başından yaralanmış... -... üç metre yükseklikten düşmüş.
Un garçon de 1 1 ans, inconscient, blessure á la tete suite á une chute de trois métres.
Kapının önünde, fena halde yaralanmış.
! Il est devant la porte, gravement blessé.
Kalbi delinmiş, akciğeri yaralanmış bir gözünü kaybetmiş, çok...
- Poumons perforés, œil crevé.
Yaralanmış, kan kaybediyor.
Il est blessé. Il saigne.
Yaralanmış gibi hareket ediyorsun.
T'as du mal à te déplacer.
Bıçaklanarak yaralanmış.
Il a été poignardé.
Görünüşe göre sadece bacağı yaralanmış.
Il est juste touché à la jambe.
Bir yerde yaralanmış olabilir, onu kurtarmalarına yardım edebilirsin.
Il est peut-être blessé quelque part. Vous pouvez peut-être le sauver.
- Kafasından yaralanmış.
- Ils lui feront à la Pitié.
Epeyce kötü yaralanmış.
- Elle aussi était blessée très gravement.
Bir tür patlama yüzünden yüz boyun ve göğsünden yaralanmış.
PC, peut-être, Glasgow 14,
Ama sağ elinden yaralanmış.
- Tu m'entends? On lui a fait pas mal d'antalgique, elle ne peut pas répondre.
Savaşta görev almış, çatışmada yaralanmış.
C'est le lieutenant en second William Carsten.
Kötü yaralanmış.
- Je sais.
Çok kötü yaralanmış. Yardım çağırmaya gidiyorum.
Elle est gravement blessée.
yaralanmışsın 68
yaralı 56
yaralıyım 22
yaralandım 50
yaralandı 34
yaralısın 46
yaralı mısın 69
yaralı mı 20
yaralı mısınız 23
yaralandın mı 166
yaralı 56
yaralıyım 22
yaralandım 50
yaralandı 34
yaralısın 46
yaralı mısın 69
yaralı mı 20
yaralı mısınız 23
yaralandın mı 166