English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ Z ] / Zavallıcık

Zavallıcık tradutor Francês

728 parallel translation
Zavallıcık nefes almaya başladı!
Il respire, oh! pauvre...
Zavallıcık kısa bir süre sonra aramızda olmayacak ve başka bir manyak da imparatorumuz olacak.
Le jour est proche où un demi-fou sera empereur.
Zavallıcık hayatını hapiste geçirdi ve onun peşinden gitmem için beni zorladı, sonunda da...
Et le pauvre vieux a passé toute sa vie en prison. Et il m'a bien recommandé de suivre son exemple, alors!
Zavallıcık daha o güzelim gözlerini kullanmayı öğrenmedi bile.
Pauvre chou, il garde les yeux fermés!
Zavallıcık.
Pauvre chéri.
- Zavallıcık.
- Mon pauvre petit.
Zavallıcık.
Pauvre lapin!
Zavallıcık, neredeyse aklını kaçırıyordu.
La pauvre chérie, elle a failli perdre la tête.
Evet. Zavallıcık.
Pauvre chéri.
Zavallıcık çok sabretti.
Et il a été si patient, pauvre homme.
Aşağıda törenin yapılmasını bekliyor zavallıcık.
On l'enterrera après le service religieux.
Zavallıcık, kalbi çok kırılacak.
Pauvre enfant, ça va lui briser le coeur quand...
- Zavallıcık. Ben de burada kafa ütülüyorum.
Et moi qui parle sans arrêt!
Sefil görünüyordu, zavallıcık.
Ce n'était plus le cas ce jour-là. Elle avait l'air pathétique.
Seni zavallıcık!
Mon pauvre chéri!
Bizim evse... çok boş... ve çok pis. - Zavallıcık.
Mais chez nous c'est vide et c'est si sale...
Zavallıcık, canını yakmış.
Pauvre gosse, il s'est blessé.
Ben olmasam başın beladaydı seni küçük zavallıcık.
Sans moi, c'était foutu, ma pauvre petite.
"Zavallıcık, zavallıcık" desin isterdim.
"Mon pauvre ami. Mon pauvre ami."
İki hafta boyunca sadece Akron, soğuk bira ve "Zavallıcık," biraz monoton olmaz mı?
Ce ne serait pas monotone d'être à Akron avec de la bière... et d'entendre dire "mon pauvre ami" pendant deux semaines?
Zavallıcık. O kadar üzlüyorum ki onun için.
Mais je suis tellement triste pour lui.
Zavallıcık, bizi dinliyormuş!
La pauvre! elle nous écoutait.
Zavallıcık benim olduğunu sanmış.
Le pauvre chéri a cru que c'était la mienne.
Zavallıcık!
Pauvre âme!
Zavallıcık, ayıplamam seni doğrusu. Uykusuzluk canına yetmiş olmalı.
Pauvre gamin, je sais, tu manques de sommeil.
- Zavallıcık biraz yorgun.
- L'eau chaude est prête?
- Ben bir şey yapmadım ki! - Bu zavallıcık ne yaptı!
- Papa, je n'ai rien fait.
- Zavallıcık, bu yollar yıpratmış olmalı. - Şimdi ne yapacağız?
Pauvre petite, le chemin est rude.
Zavallıcık. Senin şovun mu!
Mon pauvre petit, ton "spectacle"
Zavallıcık, ilaçlardan hiç hoşlanmıyor.
Pauvre cheri, il deteste tant son medicament.
Gerçekte başına gelenlerle ve mezarda son bulan o zavallı kıza olanlarla ilgili.
C'est à propos d'Alison. Ce qui lui est vraiment arrivé... et ce qui est arrivé à cette pauvre fille qui a fini sous terre.
"İki kişi eş, üçüncüsü Cher kılığında zavallı bir kız"?
"Deux c'est bien, trois c'est un sosie pathétique de Cher sans partenaire"
Ama bütün o cinayetlerden ve ölmek üzere eve getirilen zavallı bay Henry'den sonra,... kendi gözlerimin önünde o canavarın ölümüne kızarmasını görmekten memnunum. Onun için çok az oldu.
C'est plus qu'il ne mérite.
Zavallı Concha'cık.
Et cette pauvre Concha.
Kız onun kardeşi, karısı değil. Hem ona ne ki? Zavallı kız.
Si encore c'était sa femme, mais sa soeur, qu'est-ce que ça peut bien y faire?
Zavallı kızım, çılgınca bir şey yaptın.
Vous avez eu bien tort.
Teddy, sen yine kilere insen iyi olur. Sonra... ben ışıkları söndürünce, her yer kararınca... yukarı çıkıp zavallı adamı kanala götürürsün. Hadi bakalım Teddy.
Redescends à la cave et... quand j'éteindrai et qu'il fera sombre... tu monteras et le porteras au Canal.
O zavallı kızı Bayan Hunt'ın dairesine sen götürdün. Öldürülenin o olduğunu en başından biliyordun.
Vous avez emmené Diane chez Laura et saviez que c'était elle, la morte.
Benim zavallı çılgın kız kardeşim, Benim zaten bir işim var.
Ma folle de soeur, j'ai aussi un emploi!
- Zavallı Martha'cık.
- Pauvre petite Martha.
Zavallıcığım benim, neredeyse çıkıveriyordun aklımdan.
- Oh, ma vieille poire!
Böylesine zavallı bir nakli kabul etmek onur kırıcı olsa da Sibella'yı her gün görebilme umudu reddedilemeyecek kadar çekiciydi.
L'humiliante condition de parent pauvre était compensée par la chance de vivre auprès de Sibella.
Hayat yürüyen bir gölgeden başka bir şey değildir. sahnede üzülen ve caka satan, rolünü oynayan zavallı bir oyuncudur, - Kapa şunu ve çık dışarı!
La vie n'est qu'une ombre qui passe, un histrion qui s'agite une heure sur la scène...
Masam boş kalır yoksa. Çok can sıkıcı bir durum ve korkunç bir hayal kırıklığı biliyorum ama... Zavallı arkadaşım Bunbury'nin yine rahatsızlandığını bildiren bir telgraf geldi.
Et maintenant, je vais prendre une tasse de thé et un de ces délicieux sandwichs aux concombres que tu m'as promis.
Zavallı Michael, heyecan verici bir kadını sıkıcı bir bez bebek için terkederek nasıl da kendini mahvediyor.
Pauvre Michael. Abandonner une femme exquise... pour une poupée insipide.
Evet, zavallıcık!
J'avais promis?
Yine tek başına sızıp uyudu. Zavallıcık.
La pauvre.
Kendisi küçük kızım, zavallı kız.
C'est ma pauvre benjamine. Le Seigneur l'a faite ainsi.
Kötürüm bir kızı olan fakir yaşlı bir zavallıydı.
C'était un pauvre vieux, avec une fille paralysée.
Bu onun zavallı kalbini kırar.
Ça lui briserait le cœur.
Zavallı Nutsy uzun bir yürüyüşe çıkıyor.
Le pauvre Dingo fait le grand saut.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]