Çok iyi değil tradutor Francês
2,025 parallel translation
Durumu çok iyi değil.
Il a eu un petit coup de mou.
- Eh, çok iyi değil.
- Eh bien, pas très bien.
Her hikayenin iki tarafı var, ve Charlie'nin hafızası çok iyi değil.
Toute histoire a deux versions. Et la mémoire de Charlie n'est pas la meilleure.
Çok iyi değil mi?
C'est bien, hein?
Bakın, ilk turunun sonundan beri Ryan ile aramda işler çok iyi değil.
Entre Ryan et moi, ça se passait plutôt mal depuis la fin de son premier séjour.
- Çok iyi değil.
- C'est pas joli.
Hatırladın mı? Hastanedeymiş. Durumu çok iyi değil, ben de herkese imzalatıyorum.
Elle est à l'hôpital, ça n'a pas l'air d'aller, alors je fais signer tout le monde.
Aslında çok iyi değil. Su baskını ameliyathanenin tavanını zayıflatmış.
En fait, pas vraiment, l'nondation a fait s'écrouler le plafond du bloc.
- Değil mi? - Evet, çok iyi.
- N'est-ce pas?
Farkında olmak çok iyi bir şey değil.
Le fait de savoir est surfait.
Son gördüğünde, sonucu çok iyi olmuştu, değil mi Palmer?
Ça t'a réussi la dernière fois, Palmer?
Dün gece çok iyi geçti, değil mi?
Ça s'est bien passé hier, non?
Çok şey değil. Onun için iyi olur, değil mi?
- Ce sera bien pour lui.
Evet biliyorsun, kim olduğumu çok iyi biliyorsun, komik değil, gülme.
Mais si, tu sais qui je suis. C'est pas drôle, arrête de rire.
Burası, ellerini çok iyi kullandığını söylediğim an, değil mi?
C'est le moment où je dois dire que vous êtes doué de vos mains, c'est ça?
Aslında çok da iyi değil sadece iyi diye geçiştirelim.
Enfin, pas vraiment bien. Disons juste bien.
İyi bir zaman değil. Çok yoğunum.
Le moment est mal choisi, je suis complètement débordée.
Bu çok iyi bir zaman değil tatlım, babanı telefona ver artık.
C'est pas vraiment le moment. Tu me passes ton papa?
'İyi olmayan haber ise garaj yolunda park halinde duran parlak sarı şeydi' Pekala, bence çok kötü değil.
La moins bonne nouvelle était jaune et garée dans mon allée.
Gerçek şeker suni zımbırtılardan çok daha iyi. Değil mi?
- Le sucre est tellement meilleur que les trucs artificielles, non?
Çok da iyi değil.
Pas très bien.
Çok iyi, değil mi?
- C'est pas mal, hein?
Seni çok iyi tanımıyorum ama son günlerde kendinde değil gibisin.
Je ne vous connais pas encore suffisamment pour aborder ce sujet, mais vous n'êtes plus vous-même ces derniers temps.
Çok da iyi bir tercih değil.
Une fausse bonne idée.
Kasede alınmış sorgular çok iyi oluyor değil mi, Box?
Heureusement, il y a l'enregistrement, hein, Box?
Beni yakaladın. Çok iyi, değil mi?
D'accord, tu gagnes.
Sadece bir dolandırıcı değil, aynı zamanda bu işte çok iyi.
Pas que ce soit une arnaqueuse, mais qu'elle soit douée.
Nathan için çok iyi bir şey yaptın, değil mi?
C'est vraiment bien, ce que tu as fait pour Nathan.
Sen gerçekten çok iyi bir doktorsun, biliyorsun değil mi?
Tu es vraiment un bon docteur, tu sais?
Hayır, önemli değil. Blair hakkında olabildiğince çok şey öğrenmek isterim. Öğrenmek için de sınavdan daha iyi bir yol yoktur.
J'aimerais en apprendre le plus possible concernant Blair, et il n'est pas de meilleur moyen d'apprendre que par un quiz.
Çok uzun zaman oldu. Ve hayatında bizimle arası pek iyi değil gibi.
Et on a attendu trop longtemps et la vie semble toujours se mettre en travers de notre route.
Kimse Kitty'den daha iyi bir anne olamaz, Sadece bizim çok önemli bir parçamız olduğu için değil,
Personne d'autre que Kitty ne pourrait être une meilleure mère, pas seulement pour ce qu'elle est mais pour ce qu'elle veut que nous soyons. "
İyi, demek ki onu çok tehlikeli bir duruma sokmuşsun öyle değil mi?
Alors, tu la mets en danger, pas vrai?
Carmelita çok iyi bir insan, ama senin durumuna uygun biri değil. { 6 } ( Simon Elder :
Que fais-tu là?
Betty çok iyi, değil mi?
Betty est la meilleure, n'est-ce pas?
Bu benim hatam değil. Çok iyi giyiniyorum, değil mi?
Je veux dire, c'est pas de ma faute si les vêtements me vont si bien, n'est-ce pas?
- Çok iyi fikir. - Bence hiç değil.
Bonne idée.
Daniel, ikimizin de programa girdiğimizi söyledi. Çok iyi, değil mi?
Daniel m'a dit qu'on y va tous les deux.
Sen çok iyi bir çocuksun, biliyorsun değil mi?
Tu es un bon garçon, tu le sais ça?
Çok daha iyi gözüküyor, değil mi?
Il a l'air tellement mieux, pas vrai?
Davis ne söyleyeceğini duymayı çok isterdim ama bunun için iyi bir zaman değil.
Tu sais quoi, Davis, j'aimerais entendre ce que tu as à me dire, honnêtement mais ce n'est pas le bon moment.
Bunlardan çok kalması iyi değil.
C'est pas bon s'il reste beaucoup de celles-ci.
Mia, şu anda ruh halim pek iyi değil ve saf bir karşı çıkış yapmak için çok kötü bir zaman.
Mia, je ne suis pas de bonne humeur. Le moment est mal choisi pour faire ton petit numéro de naïve.
Bu konuyu kendi aralarında çözmeleri için onlara izin vermek, gevezelik etmekten çok daha iyi olacaktır, sizce de öyle değil mi?
C'est tellement mieux que de cafarder, non?
Hızlı biri değil, ama çok iyi.
Pas rapide, mais excellente.
Hepsi onun kadar memnuniyet verici değil ama sizin gençler için çok iyi olur.
Ils ne sont pas d'aussi agréable conversation que lui, mais ils feront très bien l'affaire pour votre progéniture.
Yani, iyi adam, çünkü eski kitapta öyle yazıyor. Çok da eski değil bence.
Uh, je veux dire un bon gars, parce qu'il est dit dans le vieux livre, pas si vieux que ça en fait,
Spor salonunu dekore ederek çok iyi bir iş yapmışlar. Spor salonu değil.
Ils se sont donnés bien du mal pour décorer le gymnase.
Ya çok iyi bir kadın ya da çok zeki değil.
C'est une fille très sympa. Ou pas très futée.
Lütfen çok uzatmayın. Kendisi pek iyi değil.
S'il vout plait, faites vite, elle ne va pas très bien.
Sağlıklı bir çocuk değil bu yüzden ona çok iyi bakmalıyız.
Ce n'est pas un enfant en bonne santé, donc on va devoir prendre bien soin de lui.
çok iyiyim 275
çok iyisin 250
çok iyi 3262
çok iyi anlıyorum 64
çok iyi anladım 27
çok iyi olur 170
çok iyi biliyorum 33
çok iyi gidiyor 28
çok iyiydin 139
çok iyisiniz 98
çok iyisin 250
çok iyi 3262
çok iyi anlıyorum 64
çok iyi anladım 27
çok iyi olur 170
çok iyi biliyorum 33
çok iyi gidiyor 28
çok iyiydin 139
çok iyisiniz 98