English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ Ç ] / Çok sıkıcısın

Çok sıkıcısın tradutor Francês

1,422 parallel translation
Çok sıkıcısın.
Tu es pesant.
Oscar, çok sıkıcısın!
Oscar, tu es un roc!
Çünkü çok sıkıcısın.
Parce que tu es trop ennuyeux.
Sorun sende! Sen çok sıkıcısın.
- Tu es si... prévisible!
Sen çok sıkıcısın.
Tu es vraiment prévisible.
Çok sıkıcısın.
T'es chiant.
gerçek olan tek şey kalbimi kırmış olman. gerçekden canimi çok acıttın.
La vérité est que tu as brisé mon cœur!
Çocuğun ışın kılıcı yeteneği çok etkileyici.
Le talent de l'enfant avec un sabre-laser est très impressionnant.
Hey, kılıcın çok eski ve yıpranmış.
Hé, hé! Visez-moi un peu ce sabre!
Bir keresinde Ramones'un fotoğrafını çekecektim, genelde CBGBs'de olurlardı ama daha çok erkendi ve o kadar kalabalıktı ki işiniz artık biraz zordu.
Je les avais photographiés sur scêne, surtout au CBGB's, à leurs débuts. Il y avait tellement de monde que c'était devenu impossible.
Organizaysonu ve işleri nasıl yürütmesi gerektiğini biliyordu amaçları grubun kesin kuralları olması ve bu sınırların dışına çıkılmamasıydı, ki buna çok saygı duyarım.
Il savait s'occuper de l'aspect commercial du groupe. Il imposait des rêgles au groupe et s'assurait qu'elle soient observées. Je respectais ça.
Bakın sizin için bir çok sıkıntı çıkardığımın farkındayım.
Je tiens à m'excuser aujourd'hui.
Patronların senin fikirlerinden daha çok kıçınla ilgilidirler.
On s interessera plus a ton cul qu a tes idees.
Bunu yapması çok can sıkıcı çünkü o sırada insanın elinden bir şey gelmiyor.
C'est vraiment ennuyeux quand il fait ça, parce qu'il n'y a rien qu'on puisse faire pour... l'arrêter
O kadar çok kemiğim kırıldı ki sayısını unuttum.
Mais le feu... c'est pire que n'importe quel crash. C'est de la malchance.
Nasıl olduğunu anlatırsın. Geri döneceğim ve döndüğümde temiz, ayık ve çok sıkıcı olacağım!
Je vais revenir, et alors je serais propre, sobre, et bien plus ennuyeuse.
- Öyle mi? C.J. Jennifer kısa hayatında ilk kez bir erkekle hayatın her aşamasını kapsayan, çok yönlü bir ilişki kurmaya çalışıyor.
C.J., Jennifer essaie pour la 1ère fois de sa vie d'avoir une vraie et solide relation avec un homme.
- Sorun çıkarmak çok kolay tabii. Ama annem size kızınca acısını bizden çıkarıyor.
Facile de créer des problèmes, ma petite, mais quand Maman t'en veut, c'est nous qui souffrons!
Gerçekten çok sıkıcı bir kadın.
Une femme très ennuyeuse, un professeur!
Gilmore evinde çok sıkıcı geçecek bir geceye neşe kattın.
Tu vas mettre de l'animation dans une soirée bien ennuyeuse.
Kuryelik yapmak bazen çok sıkıcı oluyor.
C'est lassant de n'être qu'une messagère.
Tabii, size bunun pratikte mümkün olamayacağını açıklamayı çok isterim ne diyorlardı adına ; ışın kılıcı.
Je lui expliquerai que le sabre laser est une pure aberration.
Bu adamların çok sıkı bir ağı var.
C'est difficile d'entrer dans le réseau.
Adamın zekasına itiraz yok ama yetkilerinin dışına çok fazla çıkıyor gibi.
Il est très bien, c'est évident, mais il a trop confiance en lui.
Çocukların kafası çok karışık. Belki böylece onlara ulaşırız.
Les gosses de nos jours sont tellement déjantés que c'est peut-être la seule façon de les faire réagir.
Fakat nasıl koştuğunu, insanı savaşta nasıl taşıdığını görüp, sıkı dost olunca, onun çok kutsal bir hayvan olması gerektiğini anladılar.
Quand ils ont vu sa rapidité, son agilité au combat et sa fidélité à toute épreuve, ils se sont dit que c'était un animal sacré.
Kısrağınız çok iyi bir yarış çıkarıyor bayan.
Votre jument fait une bonne course.
- Çok sık çıkarır mısın?
- Tu l'enlèves souvent?
Uyanmayacağını biliyorum. - Tapınaklar çok sıkıcı anne.
Je sais que tu ne rÉveilleras pas.
Çok karanlık, perdeleri açar mısın sevgilim?
C'est sombre. Tu ouvres les rideaux?
Yuvamdan sadece Jon beni götürünce çıkıyorum, ve son zamanlarda çok sık gidiyoruz, galiba benimle bir ilgisi yok.
La seule raison pour qu'il m'emmène en auto, c'est pour aller chez le vétérinaire. On y va souvent ces temps-ci, et je crois que ça n'a rien à voir avec moi.
Komşuları, senatörün çok iyi kano kullandığını ve sabahları koyun batı kıyısında yaptığı gezintilerin meşhur olduğunu söyledi.
Selon les voisins, c'était un excellent kayakiste. Il s'adonnait tous les jours à ses balades matinales sur le lac.
Filmdeki, çok sinir bozucu olan sarışın kızın kafası kopunca sevinç çığlıkları attım.
Quand une conne de blonde s'est fait décapiter j'ai exulté.
Bu yüzden yapmamız gereken şeyin sadece konuşmak olduğunu düşünüyorum. Kendimizden geçene kadar konuşmak. O kadar çok konuşalım ki birbirimizden sıkılalım ve geriye sadece... bu sıkıntıdan çıkmak için ilk adımı atmak kalsın.
Alors, ce que je crois, c'est qu'on doit parler, jusqu'à l'évanouissement, qu'on soit si saturés l'un de l'autre qu'il reste plus qu'à mettre un premier pas hors de l'enfer!
Ben hiç çuvallamadım sadece çok fazla sıkıcı ilişkim oldu.
Je n'ai pas été jetée, mais j'ai eu trop de relations banales.
Bilader, çok güzel çıkma ışın kılıçlarım var, ilgilenir misin?
J'ai de très jolis sabres laser d'occasion, ça vous intéresse?
Abicim çok güzel çıkma ışın kılıçlarım var. İster misin?
J'ai des sabres laser d'occasion, ça vous intéresse?
Bakın, üzgünüm, şımarıklık yapmaktan nefret ediyorum ama günümüzün zor ekonomik koşullarında, 10.000 papel çok iyi para.
Pardon de jouer les rabat-joie mais avec la crise, 10 000 $, c'est une somme.
Önce bir kızı zil zurna sarhoş ediyorlar sonra hayalarını ağzına sokuyorlar ve bunu kameraya çekiyorlar. Çok hoşlarına giderse de paranoyak bir arkadaşlarına gönderiyolar.
C'est quand des types soûlent une fille... et mettent leurs testicules à tour de rôle... sur ses yeux et ils filment ça, et s'ils sont gentils, ils envoient ça à la famille ou un ami.
- Alışık olmayan gözler için neye baktığını anlamak çok zordur.
C'est difficile de discerner quand on n'a pas l'œil.
Çok yönlü hareket ediyoruz ben ayakkabılarını çıkarırken sen bana kısrağınmışım gibi davranıyorsun.
On commence dans le sophistiqué, puis je te mets tes bottes et tu me traites comme ta jument.
Eklemler, taşıyıcılar ve bastırıcıların mekanizması... Çok fazla stresse maruz kaldıklarında bozulup yerlerinden çıkıyorlar.
Mais le cartilage a plusieurs structures, les joints, les paliers et le mécanisme de dépressurisation est auto-restreinte, ils vont se disloquer s'il y a trop de stress.
Küçük hesaplarla uğraşmak çok sıkıcı.
Akimi n'est plus là. Il faut penser "grand".
Lucas ayrıca, kafasındaki Star Wars dünyasına uyuşmayan kostümler, setler, ve diğer şeylerle ilgili çok sıkılıyordu. Filmin bütçesini aşmaması zorunluluğu hergün onu hasta eden bir şeydi.
Le problème, c'est que dès qu'il sortait d'une certaine zone... il cessait de luire et de paraître extraordinaire... et n'était plus qu'un bâton tournant.
Adamın biri geliyor az çok seni tehdit ediyor. Sonra sen işe giderken birden önüne çıkyor ve sen onun elini sıkıyorsun?
Le type vient vers toi, te menace plus ou moins, après, il te saute dessus comme pour mettre sa menace à exécution, tu lui tends la main?
Tek bildiğim, kızımın, benim izin verdiğim ve başarısız bir kurtarma operasyonu yüzünden daha çok tehlikeye düştüğü.
Tout ce que je sais, c'est que ma fille est quelque part, et qu'à cause d'une opération de sauvetage ratée que j'ai autorisée, elle est encore plus en danger.
Bakın, adını lekelemek istemiyorum ama parayı benim aldığım söylenince çok köşeye sıkışmıştım.
Je ne cherche pas à ternir son nom, mais quand on a dit que c'était moi, j'étais dos au mur.
Çıkış gücü dünyaya saldıran sondadan çok daha büyük... ama hala cihazın en yüksek verimine ulaştığını sanmıyorum.
T'POL : Le rendement était bien supérieur à celui de la sonde qui a attaqué la Terre. Malgré tout, je ne pense pas que l'appareil aie atteint sa capacité maximale.
Bunu çok düşünecek zamanım oldu... ve kurşunlar üzerimden uçarken bir şeyi fark ettim... Hayatın kısa olduğunu.
J'ai eu beaucoup de temps pour y penser... et s'il y a quelque chose que tu comprends quand les balles se mettent à pleuvoir... c'est que la vie est courte.
Çok tatlısın babalık. Fakat ben eşcinselim...
C'est très gentil, Pops, mais je suis gaie.
Seni dışlamamızın sebebi bazen çok sıkıcı olman.
Si on t'exclut parfois, c'est parce que tu es barbant.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]