Bir bak tradutor Português
47,689 parallel translation
Ben de bu yüzden debelenmeye başlıyorum. Sonra bir bakıyorum ki oyun ne hakkında onu bile kaçırmışım.
Que faz-me começar a achar de que sou uma piada, e depois começo a rodar.
- Şuna bir bak.
repara nisto.
Ressler, Navabi, gidip bir bakın.
Ressler, Navabi, vão verificar.
Bayan Baldwin'in dediğine göre Kevin onlara babasının felç geçirdiğini ve eyalet dışında bir bakım evine yatırıldığını söylemiş.
Obrigada. Segundo a Sra. Baldwin, o Kevin disse-lhes que o pai sofreu um derrame e foi para uma clínica fora do estado.
Neden bir bakıcıya ihtiyacım var anlamıyorum.
Não entendo porque é que preciso de ama.
Şu geçmişin Noel ruhuna bir bak.
Vê este ícone do passado natalício.
Chopper, köprüye git ve ne yapabiliyorsun bir bak.
Chopper, vai para a ponte e vê o que podes fazer.
Bir bak.
Observa.
Git de oturma odasına bir bak.
Vai ver a sala.
Bir bakıma...
De certo modo.
Kendine bir bak. Ayva tüylerini traş ediyorsun.
Agora, olha para ti... a barbeares-te.
Şu adama bir bak.
Olhem para este tipo.
Kalıcı bir çözüm bulana kadar yoğun bakıma çıkarmalıyız.
Temos de levá-lo para a UTI até arranjarmos uma solução mais permanente.
Evet, bizimle orada buluşacaklar. Tabi bir bebek bakıcısı bulabilirlerse. Bir önceki bakıcı, çocuğa bakarken kafayı bulduğundan beri bir daha gelmemiş.
Eles vão encontrar-se connosco lá, sabes, dependendo em se eles conseguem arranjar uma babysitter, e uma que não apareça completamente fora da sua cabaça pedrada desta vez.
Bak açıkca bir şeyi söylemeliyiz ki, normalde biz çocukları evde yalnız bırakacak tipte bir aile değiliz.
Olha, queremos deixar bem claro que não é hábito normalmente em deixar as miúdas durante a noite.
İşteyken bazen Zillow'da bir yerlere bakıyorum.
Como, eles tem uma boa qualidade de vida, bons restaurantes. Algumas vezes no trabalho, procuro locais no zillow.
Bakın benim yapmak istediğim şey, aslında bir şakaydı... Bir şakaydı, tamam mı?
Olhe, estava a falar a sério, mas tentava ser engraçado...
Sonra bana bakıyorlar, ben onlara resmen şaka gibi geliyorum. Hal böyle olunca bana bir şakaymışım gibi davranıyorlar.
E quando ele olham para mim sou uma piada, correto?
Şimdi bak, ofisimde bir koltuk var.
Eu tenho um sofá no meu gabinete.
Şuna bir bak.
Olha para ele.
Bir bak.
Dêem uma vista de olhos.
Bakın, niyetimiz insanoğlunun bir sonraki dev adımını atmak.
Pretendemos dar o próximo grande salto da humanidade.
Aşırı gergin olduğun için üzgünüm ama bana bir iyilik yap ve sağına bak.
Sei que estás stressado, mas, por favor, olha para direita.
Şimdi bir halimize bak.
E agora olha para nós.
Oh, bak. Bütün olanlardan sonra hikayemde bir hayvan var.
Afinal, sempre há um animal na minha história.
- Tamam yav, şuna bakın bir.
- Certo, esperem, vejam isto.
Şuna bakın, tavan arası, birinin birkaç gün kamp yapabilmesi için gayet geniş bir yer.
Vejam isto, isto é o sótão, e tem espaço suficiente para alguém acampar durante alguns dias.
Tabi o olmazsa, çekiçle teneke veya bakırdan kendim de yapabilirim, incecik, belki, tuz, bir kaç cam kavanoz...
Na falta disso, poderia usar lata ou cobre fino, talvez um pouco de sal e algumas jarras de vidro...
Bak. artık bir şey göremiyoruz.
Olha. Agora não conseguimos ver nada.
Ama bugün dileklerin gittiği yola bakılırsa her şeyi daha kötü bir hale getirebilir.
E da forma como os desejos estão a correr hoje, acho que só iria fazer com que as coisas ficassem piores.
Leo'ya bakınca gözleri, çenesi... Tek bir şey düşünebildim, o da "Vay be. Bu benim oğlum olabilir."
Ao olhar para o Leo, para os olhos e queixo dele, só me ocorreu : "Ele podia ser meu filho."
Bakın... biliyorum, iyi bir başlangıç yapamadık ama hazır gelmişken Truman'ın yaptırdığı bovling salonunu görebilir miyim?
Sei que isto não começou bem entre nós, mas já que estou aqui, podia mostrar-me a pista de bowling que o Truman construiu?
Mevcut kayıp kadının tarifine bakılırsa şüphelinin belli bir tipi var.
Pelo que disseram as testemunhas da actual mulher desaparecida, eu diria que o nosso suspeito tem um tipo.
Ancak şuna bir bakın.
Mas vejam isto.
Bak ne diyeceğim, eğer Walt Tim'i gerçekten sevseydi Paige'in onda gördüğünü görürdü, onun mantıklı bir seçim yaptığını anlar ve onu kazanmaya çalışmaya son verirdi.
Se o Walt gostasse do Tim, se visse nele o que a Paige viu, perceberia que ela fez a escolha lógica e pararia de tentar ganhá-la.
Bak, senin için tam bir kafa karıştırıcı sorumuz var.
Tenho uma de fritar o cérebro para ti.
- Bak, serseri bir çocuktum.
- O quê? Já fui um punk.
Adam akıllı bir kavga yapacağız artık Walter. Ve şuna bak.
Vamos ter uma discussão a sério agora, Walter.
Bak, kurtarmamız gereken bir kadın var.
- Temos uma mulher para salvar.
Aslında, bakın ne diyeceğim, Tim? benim de sana bir Noel hediyem var.
Também tenho um presente de Natal para ti.
Bak ne diyeceğim Gergin Genco, Tim'le ikiniz ağaç aramaya gidin güzel bir tane bulduğunuzda dönersiniz, biz de Ralph'la bir şeyler atıştıralım.
Nervosinho, porque é que tu e o Tim não vão na frente e, quando encontrarem uma árvore boa, voltam. E o Ralph e eu vamos lanchar.
Neresinden bakarsan bak Tim Armstrong bir küçük masa adamı değil.
Não importa como se pense nisso, O Tim Armstrong não é um homem que fica numa mesinha.
Bak, olumu pekiştiriciye ihtiyaç duyan biri olduğunu biliyorum fakat ben onu sana verebilecek tipte bir kız değilim.
Sei que és o tipo de homem que precisa de um reforço positivo, e sou do tipo que não pode dar-te isso. Não é da minha natureza.
Bak, ben mükemmel değilim Tim ama çalışkan insanları kovmak isteyecek tipte bir adam değilim...
Ouve, sei que não sou perfeito, Tim, mas não sou o tipo de pessoa que quer afastar pessoas que são trabalhadoras,
Yine de gemiye binmek için ısrar etti fakat trajik olarak... Şuna bir bakın.
Olha para ele.
Bak Mac, ikimizde senin neler yapabileceğini biliyoruz, bu yüzden küçücük bir ataça kadar her şeyi almak zorundayım.
Escuta, Mac. Ambos sabemos do que és capaz, por isso mandei retirar tudo, até ao último clip.
Bak beni bir dinle. Nasıl bir çocuk olduğunu biliyorum.
Ouve, antes que digas alguma coisa, eu sei que tipo de miúdo tu és.
Bak, biliyorum bir görevin var- -
Ouça, sei que tem um trabalho a efectuar...
Bak, yaptığım bütün hatalar aslında bir sürü hata yaptım, en tiksindiğim sana yalan söylemiş olmam oldu.
Ouve, de todos os erros que cometi... e já cometi muitos, aquele de que mais me arrependo é ter-te mentido.
Bir de şimdi bak.
Agora olha para ti.
Evet yeni bir... bak sana ne diyeceğim.
Vou dizer uma coisa, neste fim-de-semana,
bir bakıma 183
bir bakar mısın 19
bir baksana 40
bir bakabilir miyim 22
bir bakalım 968
bir bakacağım 28
bir bakın 70
bir bakıma evet 17
bir bak bakalım 22
bir bakarım 16
bir bakar mısın 19
bir baksana 40
bir bakabilir miyim 22
bir bakalım 968
bir bakacağım 28
bir bakın 70
bir bakıma evet 17
bir bak bakalım 22
bir bakarım 16
bir bakıma öyle 27
bir bakayım 536
bakın 5588
bakin 38
baker 135
bakalım 1238
bakersfield 28
bakar mısınız 174
bakıyorum 163
bakire 33
bir bakayım 536
bakın 5588
bakin 38
baker 135
bakalım 1238
bakersfield 28
bakar mısınız 174
bakıyorum 163
bakire 33
bakarım 81
bakma 203
baktım 85
bakire misin 19
bak sen 266
baksana 1623
bakarız 131
bakacağım 88
bakan 73
bak ne diyeceğim 537
bakma 203
baktım 85
bakire misin 19
bak sen 266
baksana 1623
bakarız 131
bakacağım 88
bakan 73
bak ne diyeceğim 537
bakar mısın 103
bakmadım 27
bakalım neler olacak 16
bak ne buldum 97
bakın kim gelmiş 88
bakalım ne olacak 31
bak baba 73
bakayım 533
bakmak yok 20
bakire meryem 30
bakmadım 27
bakalım neler olacak 16
bak ne buldum 97
bakın kim gelmiş 88
bakalım ne olacak 31
bak baba 73
bakayım 533
bakmak yok 20
bakire meryem 30