Bir hiç tradutor Português
52,541 parallel translation
Tüm hayaller bir hiç uğrunaymış.
Então imagine tudo isso para nada.
ama siz olmadan bir hiç olduğumu biliyorum artık.
Mas agora sei que não sou nada sem vocês todos.
- Giyecek hiç bir şeyim yok.
Eu nem tenho nenhuma coisa para vestir.
Aslına bakarsan, hiç düşünmemiştim, çirkin bir kediden başka şeylerle de uğraşabileceğimi, yani...
Verdade é, nunca pensava em ter alguma coisa para cuidar outra vez além de um gato feio, por...
Dünya liderlerini, uydurma bir iklim değişikliği krizi hakkında, hiç bilimsel eğitim almamış bir Hollywood aktöründen daha iyi kim eğitebilir ki?
Quem melhor para informar líderes mundiais sobre alterações climáticas inventadas e uma crise inexistente que um ator de Hollywood sem nenhuma formação cientifica?
Bir tablo paylaştık. Uzun vadeli soğumaya dair bir yönelim gösteriyordu ama sonrasında daha önce hiç görülmemiş ani bir ısınma mevcuttu.
Publicámos uma curva em que há uma longa tendência de arrefecimento e, de repente, um aquecimento repentino, que não tem precedentes no passado que conhecemos.
Hiç böyle bir şey görmemiştim.
- Nunca vi nada assim.
"Aman Tanrım, hiç umut yok" diye düşüneceğinize, "pekâlâ, sorun bu, gerçekçi olalım ve bundan kurtulmanın bir yolunu bulalım" demeniz gerekiyor.
São factos. Em vez de pensarmos que não há nada a fazer, temos de dizer : " Muito bem, o problema é este.
Hiç güzel bir şeyden vazgeçmek durumunda kalmadın mı?
Nunca desistiu de algo bonito?
Hiç sanmıyorum, bir tanem.
Receio que não, minha querida.
Englewood'da hiç de yabancı olmadığımız bir gece.
É uma noite familiar em Englewood.
Hiç kimsenin asla öngöremeyeceği bir şey bu.
Isto ultrapassa tudo o que alguma vez esperei.
- Hiç sanmıyorum, bir tanem.
Receio que não, minha querida.
Eşim hiç de vakur olmayan bir biçimde koridorun sonunda can çekişiyor.
O meu marido está a morrer de uma maneira muito indigna, logo ali.
Hiç bir fikrim yok ama eğlenceyi görmek istiyorum.
Não tenho idéia mas eu quero divertir-me.
Şu Kiddo ne tatlı bir çocuktu, hiç ağlamazdı.
Coma. Que criança doce Kiddo era, nunca chorava.
Hiç bir şey yemiyorsun yoksa yine mi diyettesin?
Você não está a comer nada. Está a fazer dieta outra vez?
Nasıl sert ebeveyn olunur, siz çocukların hiç bir fikri yok.
Vocês não sabem o quão difícil é ser pai.
Bunu anlayacaktır ailen geri döntükten sonra bir daha hiç okulda başarısız olmadı...
Faça-a entender filho que quando os seus pais mudaram-se com ela nunca mais falhou na escola.
Üzüntü, öfke, nefret hiç bir duyguya izin vermezdik.
Tristeza, raiva, ódio não fomos autorizados a expressar nada.
Hayatım boyunca bir daha hiç mektup yazmadım.
Não escrevi mais nenhuma carta em toda a minha vida.
Bir sitcom yıldızı iken aynı zamanda bir aile olmak hiç kolay değil.
Não é nada fácil ser uma família que também trabalha junta numa sitcom.
Her zaman lise hakkında şarkılar söylerim, Bizzat gerçekten bir tanesini bile hiç görmedim.
Eu canto sempre sobre o liceu, mas nunca tinha mesmo visto um.
Hiç olmazsa, geçim kaynağınızı yok eden bir şeyden kurtulmak demek.
No mínimo, estarão a livrar-se de algo que arruína o seu ganha-pão.
Bir fark yaratacak mı bilmiyorum ya da hiç yeterince şey yapabilecek miyiz ama denemek zorundayız.
Não sei se faremos a diferença ou se alguma vez faremos o suficiente, mas temos de tentar.
Ve Mountain Bull adlı yaşlı bir fil vardı ve şuradan kesip geçerdi. Çitlere hiç saygısı yoktu.
Era um velho elefante chamado Mountain Bull que costumava passar aqui pelo meio e não queria saber das vedações.
Kendimi, islemedigim bir suçtan mahkûm edilmis olarak burada bulacagimi hiç düsünmüyordum.
Nunca esperei encontrar-me aqui, condenada por um crime que não cometi.
Bundan da hiç hoşlanmadım, benim için seçmişler bir de.
Detesto isto, foram eles que o escolheram.
Hiç hak etmediğiniz bir iş.
Essa função não lhe diz qualquer respeito.
Kendimi Scooba gibi bir yere hiç yakıştırmazdım.
Sinceramente, nunca me imaginei num sítio como Scooba.
Hiç bir şey bilmiyordu.
Ele não sabia de nada.
Michigan'ın radikal güçlerin saldırısına uğraması bir yana kendine başkan demeye hiç hakkı olmayan bir adam demokrasimizin temel kaidelerini tehdit ediyor.
Não é apenas o Michigan que está a ser atacado por radicais, a nossa democracia também está a ser ameaçada por um homem que não tem o direito de ser Presidente.
Benimkiler dünyanın sonunun yaklaştığını gördüler ve bu konuda hiç bir şey yapmadılar.
Mas... os meus viram o fim do mundo a chegar e não fizeram nada.
Hiç böyle bir şey görmemiştim.
Nunca vi isto antes.
Ve açıkçası kendimi daha önce hiç bu kadar kendim gibi hissettiğimi sanmıyorum, bunun da bir sebebi var.
E, para ser honesta, acho que nunca me senti tão eu mesma como me sinto agora. E há um motivo para isso.
Ama bir tedavi yolu düşündüklerini hiç sanmıyorum.
Mas... acho que eles nem sequer consideraram uma cura.
Daha önce hiç böyle bir şey görmedim.
Nunca vi nada assim.
Hayır, hayır, evi zaten kontrol ettik, Satch ve ben. annesi adama resmen tasma takmış, onu aştıktan sonra konuştuk, hiç bir şey söylemiyordu.
Eu e o Satch já verificámos a casa, depois de lidarmos com a mãe, que o controlava, ele não falou nada.
Burada hiç bir şey yok.
Não há nada aí dentro!
Bana bir avukat bulana kadar sana hiç bir şey söylemeyeceğim.
Não vou dizer nada até me arranjar um advogado.
Sana ne yapmak üzere olduğum hakkında hiç bir fikrin var mı?
Fazes alguma ideia do que vou fazer contigo?
Star Wars'ta Klon askerleri.. .. mükemmel bir düzenle yürüyüş yapıp.. .. sivilleri taciz ettiğinde hiç düşünmedin mi?
No Star Wars, quando os Stormtroopers marcharam em perfeita formação, intimidando civis, vocês não pensam :
Ama benim, senin baban yaşında bir sevgilim var. Benim babam bile olabilir yani, kendi babamı hiç tanımadığımdan.
Ele também podia ser meu pai, nunca o conheci.
Earl, Pilar konusunda çok kötü bir durumda. Onu daha önce hiç bu kadar şaşkın görmemiştim.
Esta história de viajar com a Pilar não fez bem ao Earl.
Hiç gösterilmeyen bir şefkat. Ama yine de annemin pasaklı saçını, benim saçımı,.. ... Lucy'nin saçını ve şehrin bir yerinde bir otelde,..
Tal carícia... não chegou a acontecer, mas chegou perto... de tocar no cabelo descolorado da minha mãe, no meu cabelo, no de Lucy... e no cabelo do nosso pai, que estava nalgum hotel com a amante nos braços,
Tek tek hepimizin elini sıktı. Ve hiç anlayamadığım bir şey söyledi bana. Bu yüzden hâlâ da hatırlarım.
Apertou as nossas mãos, um a um, e disse-me algo que nunca entendi, e que ainda me lembro.
Pekâlâ, sevgi böcekleri. Anne size, hiç bilmediğiniz bir becerisini gösterecek. Evet...
Meus amores, vou mostrar-vos uma coisa que não imaginavam que sabia fazer.
Sonra bana yaklaşmamı işaret etti. Sonra da hiç duymadığım bir ses tonuyla bana,..
Depois, fez um gesto para eu me aproximar... e disse-me, num tom de voz que eu nunca ouvira :
Yeşil bir kanca olduğunu hiç bilmiyordum.
Não sabia que tinhas jeito para isso.
Kursun en iyi öğrencisi olacağım çok belli bir şey. Ve adımın "sağlık sigortasız isyankâr" ile birlikte anılmasını hiç istemem.
Obviamente vou ser a melhor aluna e não quero ficar ligada á tua atitude de "rebelde sem seguro de saúde".
Senin daha önce bir şeyi bu kadar ciddiye aldığını hiç görmemiştim.
Nunca te vi a levar nada tão a sério.
bir hiçsin 22
hicks 64
hiçbir şey 4260
hiçbir sey 26
hiçbir şey anlamadım 43
hiçbirşey 492
hiçbir şey anlamıyorum 56
hiçbir şey yok 457
hiçbir şeye dokunma 57
hiçbir şey istemiyorum 65
hicks 64
hiçbir şey 4260
hiçbir sey 26
hiçbir şey anlamadım 43
hiçbirşey 492
hiçbir şey anlamıyorum 56
hiçbir şey yok 457
hiçbir şeye dokunma 57
hiçbir şey istemiyorum 65
hiçbir şey yoktu 36
hiçbir şey olmuyor 60
hiçbir şeye ihtiyacım yok 25
hiçbir şeye 82
hiçbir şey söyleme 96
hiçbiri 122
hiçbir şeyin yok 23
hiçbir şeyim yok 92
hiçbir şey hissetmiyorum 56
hiçbir şey bilmiyorum 160
hiçbir şey olmuyor 60
hiçbir şeye ihtiyacım yok 25
hiçbir şeye 82
hiçbir şey söyleme 96
hiçbiri 122
hiçbir şeyin yok 23
hiçbir şeyim yok 92
hiçbir şey hissetmiyorum 56
hiçbir şey bilmiyorum 160