English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ C ] / Canım kızım

Canım kızım tradutor Português

542 parallel translation
Görüyorsun, canım kızım...
Bem compreende, minha querida...
Canım kızım!
Minha querida!
Ne giyiyorsun canım kızım?
O que tens vestido, querida?
Bize biraz canlı müzik çal, benim canım kızım.
Toque uma música alegre, minha querida.
- Hayır, salonda oturan arkadaşınızla konuşmaya çalıştım ama ölmüş gibi görünüyor. - Canınız mı sıkıldı?
- Está enfadado?
Bana ne kızıyorsun canım?
Não é preciso zangares-te comigo.
Ey Tanrım, bir genç kızın pırıl pırıl kafası nasıl kararır bunak yaşlıların canı gibi?
Será que o juízo duma donzela pode ser tão mortal como um velho?
Gelin yatağını donatmak isterdim, canım kız, mezarını değil.
Esperava enfeitar o teu leito nupcial, e não o teu caixão.
Araya zaman girdi mi yapmaya can attığımız şey sıkıntılı bir iç boşaltmaya döner.
E por outro lado o "deveríamos" é como o suspiro.
Periyi etkiler ve ona yardım etmeye can attığımıza inandırırsak kız, bizi kesin saklanma yerine götürecek rotayı çizebilir.
Se impressionarmos a fada, se a convencermos que a queremos ajudar, a menina pode mostrar o caminho para um certo esconderijo...
O nedenle, kırdığımız zaman canını yakmamalıyız.
Por isso, ao parti-Io evitemos atormentá-Io.
Ayakta durmanız canımı sıkıyor.
Está a deixar-me inquieto.
Denizkızından * çok denizcinin canına kıyacağım, Nestor * gibi etkileyeceğim insanları konuşmamla, kurnazlıkta Odysseus * bile su dökemeyecek elime, Sinon * gibi fethedeceğim bir Truva.
Afogarei mais marinheiros que as sereias serei tão bom orador como Nestor, enganarei com mais astúcia que Ulisses, e como um Sinon, tomarei outra Troia.
Canımız çıkıyor.
A matar-nos.
Tatlım, biramız kalmamış Bil'in de canı bira istemiş, biz dışarı çıkıyoruz.
Ah, querida, estamos sem cerveja e o Bill quer beber uma, - por isso vamos sair.
Kızına döner, "canım," der, "ben çalarken pedala basar mısın?"
Querida? para sua filha ela disse, você poderia vir aqui me ajudar?
Canımızı sıkmaya başladınız artık.
Já tivemos o suficiente de sí.
Biraz canımız sıkılmıştı, Marguerite'le.
Margarida e eu aborrece-mo-nos um pouco.
Sizlerle iş yaparım fakat sahte tavırlarınız ve kendinizi ve, kahrolası ailenizi şerefliymiş gibi tanıtmanız canımı sıkıyor.
Faço negócio consigo, mas desprezo o seu disfarce, a sua desonestidade e a de toda a família.
Bu da dillere destan İrene... Bu yıl evlenmek için can attığım, sosyetenin en güzel kızı ama o beni istemiyor.
Esta é a nossa histórica Irene, a mais gloriosa debutante com quem queria casar mas não me quer.
Onun, sadece anlamsız sözleriyle canımı sıktıkları için dört kılıççıyı öldürdüğünü gördüm.
Vi-o matar quatro espadachins de uma só vez, por me terem insultado.
Başınızdaki kesik canınızı mı sıkıyor?
O golpe está a incomodá-la?
Kımıldar ya da ses çıkarırsanız, Ruk canınızı yakabilir.
Se se mexe ou grita, o Ruk magoa-o.
Dur, kızım! Dur, canım.
Calma!
"Hadi canım, O benim kızım." diyor
"Ora essa, ela é minha filha."
Fareler canınızı mı sıkıyor?
Os ratos deixam-no em baixo?
- Biraz daha kızılcık sosu, canım?
- Mais compota, minha cara?
Uzmanlarımız sizi "korkunç derece sıkıcı", "hayal gücü kıt", "utangaç, iradesiz," "kolayca hükmedilebilir", "espri anlayışı olmayan," "can sıkıcı" ve "önüne geçilmez bir şekilde tekdüze ve berbat" diye nitelendirdiler.
Os nossos peritos descrevem-no como... "um fulano espantosamente chato" "sem imaginação",... "tímido, sem espinha," "facilmente dominável",...
Bütün gün at üstünde canımız çıkıyor...
Cavalgámos o dia todo, com esses arreios que queimam as nádegas.
Ve richard'ın dürüstlüğü öyle can sıkıcıydı ki, Time dergisinin yılın dolandırıcısı adayının... bu telefon konuşmasını kayda aldığımızı bildirmemiz için... devamlı uyarıp durdu. - Merhaba?
Nós estamos a chamá-lo de Paris e tão aflita é a honestidade de Richard que ele insistiu em avisar o indicado pela revista Time para vigarista do ano que a nossa ligação para ele está a ser gravada.
Batı'daki bütün Kızılderilileri... yok etme planları yapacağız diye canımız çıkıyor, ve bütün bunlar ne için?
Nós aqui a esfolar-nos... para chacinar até ao último índio... E para quê?
Buradaki tek düşmanımız can sıkıntısı.
O único inimigo é o tédio!
Wolf öyle sanıyorum ki, pek yakında canımız sıkılacak.
Wolf, tenho um palpite. Estamos a pouca distância de sarilhos.
Eminim başkanımız, hikâyemi can sıkıcı olmaktan uzak bulacaktır.
Tenho a certeza que a minha história estará longe de desagradar ao Presidente.
- Neden bununla canımızı sıkıyorsun?
- Porque é que nos incomoda com isso?
Kahrolası tablon yüzünden canımızı sıkıyorsun!
Basta. Estás partindo a cabeça com o raio do quadro.
İki gündür yürüyoruz ve artık canımız çıktı.
Estamos a pé há dois dias e estamos cansados.
Evet, kesinlikle kırmızı elbisemi giyeceğim. Eva, Leonardo'nun ölümünün hemen ardından daha uygun bir şey giymemi ister elbette. Sırf canı sıkılsın diye yapacağım bunu.
Vou vestir o meu vestido vermelho só para irritar a Eva.
Üzgünüm ama bu senin kadar bizim de canımızı sıkıyor.
Isto chateia-nos tanto como te chateia a ti.
Sanırım genç arkadaşımız şunu söylemek istiyor : Doğanın mevsimlerini... ister istemez kabulleniyoruz... ama ekonomimizin mevsimleri canımızı sıkıyor.
Creio que o que o nosso perspicaz jovem amigo está a dizer, é que acolhemos bem as inevitáveis... estações da natureza,
Bu, kadınların canını sıkmaya yeter. Sanırım bu, o küçük kız için de geçerli.
Chega para o fazer desistir das mulheres e isso explica a miúda.
Anarşi olmadan bile imha planları yeterince canımızı sıkıyor zaten.
Quer dizer, a destruição já é má, quanto mais com anarquia.
Canınızın sıkılmasına neden olmak beni de üzüyor. Kader beni buna zorluyor olmasa inanın bu üzüntü verici evliliğe ben de razı olmayacağım. Çok haklı!
Nunca faria nada para vos desagradar, e, se a isto não fosse obrigada por um poder absoluto, dou-vos a minha palavra de que nunca consentiria neste casamento que vos atormenta.
Sanırım bahsetmediğiniz sürece, Lüksemburg bahçelerindeki Senato Sarayı, Korkarım sizin dev korunaklı, kırsal bölgedeki Krallarınızın can sıkıntısından öldüğü, kalelerinizin birinden bahsediyorsunuz.
A menos que se refira ao Palácio do Senado no jardim do Luxemburgo, deve referir-se aos vossos castelos enormes isolados no campo, onde os vossos reis morriam de tédio.
Öldü ama bağlantımız var. Biliyor musun bu çok can sıkıcı.
É verdade, mas mandei instalar uma linha.
Yok canım, o kız garson.
Não, é uma empregada.
Canım ne zaman istese kız hazır.
Posso curtir sempre que quero.
Canımız fena halde sıkılıyor.
A moral está muito baixa.
Ve de hiçbir kızıl saçlı müşterinin muammalarıyla canımızı sıkmaması.
E sem clientes ruivos para nos aborrecerem com os seus enigmas.
O yüzden derhal kapıdan çıkın ve burayı terk edin yoksa canınızı yakacağım sonra söylemedi demeyin.
Por isso, afaste-se da porta e ponha-se a andar, senão terei de bater-lhe e essa sua cara chutar.
Bu adam canınızı mı sıkıyor?
Esse fulano está a incomodá-Ia?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]