Değilse tradutor Português
7,593 parallel translation
Eğer değilse, onu burda bırakalım.
- Se não estiver, deixamo-lo aqui.
- Hiç değilse yaşarsın.
Pelo menos podes viver.
Eğer yetiştirirsem hiç değilse sözümün eri olacağım.
E sou, acima de tudo, um homem de palavra.
Tabi bomba zaman ayarlı değilse.
- Não, se fosse plantada com antecedência.
İkiside atlı değilse... O zaman kim?
E se nenhum deles é o Cavaleiro... então quem é?
Eğer bir aldatmaca değilse çapa ben olurum.
A não ser que não seja um truque. Eu serei a âncora.
Ya öyle değilse?
E se não formos?
Çok büyük bir tesadüf değilse Starling City Havacılık'ın güvenlik kameraları kapandı.
Excepto ser uma grande coincidência as câmaras de aviação de Starling estarem desligadas.
Ama Simmons kara madde patlaması gecesi Central Şehri'nde değilse nasıl bir meta insan olabilir ki?
Foi o dia do teste do acelerador de partículas. Mas se o Simmons não estava em Central City, na noite da explosão...
Peki ya "Firestorm" bir isim değilse?
E se Nuclear não for uma palavra?
Ya değilse?
E se não foi?
- O hala büyük olasılıkla işlem altında. - Orada değilse ve burada değilse o zaman nerede?
Ele não está lá nem aqui, então, onde é que ele está?
Eğer istediğin bu değilse senaryoyu değiştimen gerek.
Se não é isso que queres, então tens de dar a volta ao guião.
Eğer G.I. Joe değilse bu gelen...
Olha se não é o G.I. Joe.
Leland burada değilse.
- Mas se ele não está aqui...
Ya rehin dükkanındaki Murrel'ın hazinesi değilse?
E se não era o tesouro de Murrel que estava na loja?
Angela, eğer ona tanıklık konusunda konuşursan ve kendisi de masum değilse davanı patlatabilir.
Angela, se o abordares para depor e ele não for inocente, ele pode desvendar o teu caso.
O değilse, o olmalıdır.
Se não está, devia estar.
- Bu beni ya da trudy değilse de, bu başka bir kız olacak.
Bem, se não sou eu ou a Trudy, será uma outra rapariga.
O blackway değilse, o değil mi, başka bir şey olurdu?
Se não tivesse sido o Blackway, teria sido outra coisa, não é?
Eğer bu koşullar sana uygun değilse, kalkıp hayatımdan defolup gidebilirsin.
Se não puderes fazer isso, levanta-te e sai da minha vida.
Şu andan itibaren kırmızı bağcıklı değilse tek bir isim daha eklenmeyecek.
A partir de agora, nenhum nome é acrescentado a menos que tenham laços vermelhos.
Ama suçlu Trent değilse nasıl hissedeceksin kendini?
Mas se o Trent não o fez, como se irá você sentir?
- ya da henüz işlemi bitti. - Orada değilse ve burada değilse o zaman nerede?
Se não está lá nem aqui, onde é que ele está?
Çünkü o bunun parçası değilse o zaman bir şey yapamazsınız...
Pois, se ele não colaborar, então, não...
Güvenilecek biri değilse, onu istemediği şeyleri açıklamaya zorlayamam.
E se ela não é de confiança, não posso obrigá-la a revelar algo que ela não quer.
Ölüm seçenekler arasında değilse yaşamı seçmek manasızdır.
Escolher a vida não tem sentido a não ser que a morte também seja uma opção.
Eğer değilse?
Não é?
Eğer değilse ülke harap ve bitap bir haldedir. Ve kimse bunların nerede olduğunu bilmeyecek.
E se não o for, então o tecido do país está rasgado, e ninguém saberá onde se encontra.
Ne öğrenebileceğim bir bakayım. Bu da değilse ne yapacağız bilmiyorum.
Se isto não der em nada, não sei o que fazer mais.
Avukat değilse, söyleyeceğim hiçbir şey yok.
A menos que seja um advogado, não tenho nada a dizer.
Kendinde değilse, kim o zaman?
Se está fora de si, quem será ele, então?
Benimkine değilse hepinizin kafası kıyak demektir.
Se não sou eu, então estão em grande.
Melanie ve yumurta sende değilse çekil yolumdan!
Portanto, se não tens a Melanie nem o ovo, sai da minha frente!
Darcy götün teki olabilir Ama hiç değilse cinsel dürtülerin olduğu için sana sürtük muamelesi yapmıyor.
E o Darcy é um estúpido mas não te faz sentir ordinária.
Bu çok bariz bir şekilde çıkar çatışması değilse ne bilemiyorum.
Se isto não é um conflito de interesses, não sei o que é.
Tamam. Frank avukat değilse kim peki?
Se o Frank não é advogado, é o quê?
- Tommy evde değilse, sonra geleyim ben.
- Se o Tommy não está, volto depois.
Prenses Louise değilse kim o?
Mas, se ela não é a Princesa Louise, então, quem é?
Şimdi değilse, ne zaman?
Se não for agora, quando será?
Ama destek grubundaki kurbanın arkadaşına tutuldum biraz, katil o değilse...
Mas falei com a amiga da vítima do grupo de apoio a fobias. Se não for ela a assassina, vou em frente.
Çıktığınızı biliyorum, aranızdaki bağ entellektüel değilse...
Sei que andavam a namorar, e se não era atracção intelectual...
Eğer aradığınız şey para değilse istediğiniz başka bir şey vardır elbet.
Se não é dinheiro que procura, deve haver alguma coisa que queira.
Bu Tanrı'nın işi değilse nedir bilmiyorum.
- Isto é que é um sinal de Deus.
Ve eğer Hydra'nın elinde değilse, kimin elinde?
- Se a HYDRA não os tem, quem tem?
Pizza değilse de en azından servis ettikleri tek yemek karalahana değil gibi görünüyor.
Bem, não é piza, mas pelo menos não é couve. Parece ser a única comida que servem por aqui.
Ama değilse dahil olmak istiyorum.
Mas se não... quero saber.
- Ya ikisi de değilse?
E se for nenhum dos dois?
- Ya değilse?
- E se não for nenhum dos dois?
-... Arrow yeterli değilse...
E o Arqueiro não é o suficiente...
Eğer orada değilse...
Se ele não está lá...
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102