Duymadınız mı tradutor Português
660 parallel translation
Bir şey duymadınız mı?
Não ouviu nada?
Haberi duymadınız mı?
Não soubeste a novidade?
Duymadınız mı?
Ouviram-me, homens?
Bana evini anlattığını duymadınız mı?
Näo o ouviu falar-me da casa em Cumberland?
Geri dönemezse, başına gelenleri ailesine anlatmam için benden söz istediğini duymadınız mı?
Näo o ouviu pedir-me que prometesse que, se näo regressasse, eu contaria aos pais por quê?
- Duymadınız mı?
- Não souberam?
Yoksa duymadınız mı?
Será que não ouviram?
Siz Kanadalılar, savaş olduğunu duymadınız mı?
No Canadá não ouviram que está a haver uma guerra?
Windy Miller'ı hiç duymadınız mı?
Nunca ouviram falar do Windy Miller?
Duymadınız mı?
Não ouviram as novidades?
Duymadınız mı?
Não ouviram?
Ayrıca siz hiç nefs-i müdafaa diye birşey duymadınız mı?
Além disso, nunca ouviram falar numa coisa chamada homicídio justificado?
Siz Londra'dayken Albay Paradine'in ölmek istediğini söylediğini tekrar tekrar duydunuz mu yoksa duymadınız mı?
Quando esteve em Londres, ouviu ou não, por várias vezes, o coronel Paradine dizer que desejava estar morto?
Duymadınız mı?
Não ouviu?
Bağrışımı duymadınız mı?
Não me ouviu chamar?
Duymadınız mı, Lord Hastings o kadına ricacı olmuş, yardım etsin de onu Kale'den kurtarsın diye.
Não ouviste dizer quantas humilhações sofreu o senhor de Hastings para conseguir a liberdade?
Bay Stubb, Bay Flask, işareti görmüyor musunuz, emrimi duymadınız mı?
Sr. Stubb, Sr. Flask, vocês não viram a bandeira ou ouvido as minhas ordens?
Duymadınız mı? Çıkmanız gerek.
Não me está a ouvir?
Beni duymadınız mı?
Você ouviu-me?
Duymadınız mı? Kurtulacağız.
Seremos liberados.
Duymadınız mı?
Não me ouviram?
Sparta'yı duymadınız mı?
Ouviste falar de Esparta?
Hiç duymadınız mı?
Nunca ouviu falar dele?
Hiç gizli mesaj diye birşey, duymadınız mı Bayan Vonbraun?
Nunca ouviu falar de mensagens secretas, Sra. Von Braun?
Duymadınız mı?
Ouves isso?
Ne dediğimi duymadınız mı?
Não ouviram o que eu disse?
Oregonda, bayım, duymadınız mı?
Oregon, Sr, não o conhece?
Baron Bomburst'u daha önce hiç duymadınız mı?
Nunca ouviram falar do Barão Bomburst?
Yani çıkardığım gürültüyü duymadınız mı?
Então não ouviram o barulho que fizemos?
Bay Lannier arabayla kapıya çarptığında Hiçbirşey duymadınız mı?
Ainda assim, quando o Sr. Lannier bateu com a porta do carro, não ouviu alguma coisa?
Aziz Uyuklama Günü'nü hiç duymadınız mı?
¿ Não sabe que hoje é dia de San Abernathy?
Spock'ı duymadınız mı?
Não ouviram o Spock? O vosso planeta morreu.
Biri bayılınca giysilerinin gevşetildiğini hiç duymadınız mı?
Não sabe que se deve desapertar a roupa de quem desmaia? Pois...
- Hiç eve teslim diye bir şey duymadınız mı? - Oh, Evet.
Nunca ouviu falar de entregas ao domicílio?
Beni duymadınız mı?
Como?
Siz ve adamlarınızın.. .. işinizi en iyi şekilde yaptığınızdan bir an bile şüphe duymadım.
Não tenho dúvidas que o senhor e os seus homens estão a fazer o vosso trabalho.
- Kızım, sen nerede büyüdün? Karılarını öldüren Büyük Amcam Penruddock'u hiç duymadın mı?
Onde é que foi criada Nunca ouviu falar do meu Tio-Avô Penruddock
- Duymadınız mı?
- Não?
Hatırlıyor musunuz, hiç boğuşma sesi duymadığımı söyleyince şaşırmıştınız.
Lembra-se de dizer que era estranho não ter ouvido sons da luta?
Duymadınız mı?
Não?
- Gitmek zorundayız. - Burada kalın dedim, duymadın mı?
Depressa, vão para a ferrovia.
- Hiç duymadım. - Ama duyacaksınız.
Mas ouvirá.
Duymadınız mı?
- Não repararam?
Sanırım haberi duymadınız.
Nesse caso ainda não sabe...
Kapıyı çaldığınızı duymadım Bayan Tracy.
- Não ouví a campainha, Miss. - Não a tocámos.
Duydunuz mu, duymadınız mı?
Não ouviram?
Herhalde duymadınız. Ben şimdi Gauleiter'ım.
Talvez ainda não saiba, mas sou agora o Chefe da Polícia.
Umarım, o hiç duymadığınız emirleri denemek için benzer fırsatlar artık doğmaz.
Bom, oxalá não tenhamos oportunidades semelhantes para testar as ordens que nunca ouviram.
Ama "Hayır, hiç duymadım." derseniz ben de derim ki : "Zaten duyamazsınız."
Não, você diz : "Nunca ouvi".
Sizden bir şey duymadığım taktirde, siz benden duyarsınız.
Terá notícias minhas se eu não tiver notícias suas.
Sanırım beni duymadınız, Büyükelçi.
Acho que não ouviu.