English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ E ] / Elle

Elle tradutor Português

2,725 parallel translation
Ama zaman geçtikçe, daha az elle tutulur varlıkları öldürürüz.
Mas, no processo matamos outras entidades menos tangíveis.
arkasında elle yazılmış bir şey var
Há uma coisa escrita à mão, na parte de trás.
Oraya gidip sana elle sinyal verebilirim.
Posso sair e dar-te sinal com a mão.
Will elle işaret ver.
Will, aguenta-te.
Elle işaret ver!
Aguenta-te.
AWVR yetkilileri yorum yapmıyor. Barnes, 777'nin son vagonunun frenlerini elle çalıştırmayı deniyor.
Fomos oficialmente informados que Barnes está a tentar activar o travão de mão do último vagão do 777.
... 777'nin her bir vagonunun frenlerini elle çalıştırmak suretiyle yavaşlatıldığını onayladı.
ele está a tentar activar os travões de cada vagão.
Tanrının bizim başkalarını elle boşaltmada bu kadar iyi olmamızı isteyeceği kimin aklına gelirdi.
E quem diria, que Deus nos quereria tão bons, a bater-lhes punhetas?
Eğer o kızlardan birini mahkemeye ifade vermek için çıkartabilirsek, işte o zaman elle tutulur bir şey yakalamış oluruz.
Se conseguir que uma delas deponha contra ele em tribunal, passaríamos a ter uma base substancial de trabalho.
İki elle.
Com as duas mãos.
Annem hep boş elle bir yere gitme derdi.
A mãe sempre disse para nunca ir a lado nenhum de mãos a abanar.
Carter yüzünden hayatı tek elle boğuyor olmama rağmen.
E enquanto estiver a estrangular o Carter com uma mão,
- Tamam, tek elle mi, iki elle mi?
- Está bem. Uma mão ou duas?
Çıplak elle devam ediyor.
Não tens protecção.
Çok üzgünüm, Lil. Gecemi gündüzümü partiye hazırlamaya verdiğim için sana elle tutulur bir hediye veremedim.
Sinto-me mal, Lil, não cheguei a comprar-te um presente porque estive ocupada a organizar a festa.
Varlıklarının elle tutulur bir kanıtı var mı?
Há alguma evidência material de sua existência?
Elle ayıklarım.
Vou começar a separar.
Öyleyse ona biraz daha elle tutulur bir şey vermeliyiz.
Então, dar-Ihe-emos alguma coisa mais substancial.
Korkarım ki bana biraz daha elle tutulur bir şey gerekli.
Receio precisar de algo um pouco mais... Substancial.
Her şeyi elle yaparlardı.
Resolviam as situações com o que tinham à mão.
Sen orada sakızını çiğnerken ben çekiç elle uğraşıyorum.
Enquanto tu estás aí a mascar pastilha elástica... eu estou a infiltrar-me nas Mãos-Martelo.
Elle dergisi için Paris'teki öğrenciler hakkında bir yazı hazırlıyorum. Senin de hikâyeni dinlemek isterim.
Estou a fazer um artigo sobre os estudantes de Paris, sou jornalista na "Elle" e queria o seu depoimento.
Ve elle dokunulur bir şey olmasını o kadar çok istiyorum ki.
E eu quero tanto que seja sólido.
Ona çıplak elle mi dokunuyorsunuz?
Está a tocar-lhe com as mãos?
- Elle?
Elle?
Pürüzlü kenarlar elle yapıldığını gösteriyor.
Os cantos ásperos sugerem que foram forjados à mão.
Joe ve davalı arasında elle tutulur bir bağ olmalı. Ya da Joe ve kurbanımız arasında...
Tem de haver uma ligação real entre o Joe e o réu ou o Joe e a vítima.
Gitarıma da elle, tam şuraya koy elini. Öğretebilirim.
Põe a tua mão no meu Alaude e eu vou ensinar-te a chupar.
Elle tutulur bir sonuç vermeyecek.
Não nos vai dizer nada.
Tırmanma ipiyle antrenman yapmış herkesin de bilebileceği gibi aşağıya çıplak elle inmek demek derinizden arta bir şey kalmaması demektir.
Qualquer um que já tenha escalado, uma corda na escola sabe que não se pode escorregar se ainda quiseres ter pele nas mãos quando chegares ao fim.
Şimdi bu elle nasıl sihir yapabilirim?
Como vou fazer magia com esta mão assim?
- Her çantayı elle kontrol ediyorlar. - Siktir.
- Estão a verificar todas as malas.
Elle ara.
Verifiquem manualmente.
Uçaksavar roketiydi bu, muhtemelen birisi elle ateşlemiştir.
Um míssil antiaéreo, provavelmente lançado por uma arma de ombro.
Elle tutulur bir kanıta ihtiyacım var. Başka bir şey olduğunu kanıtlamalıyım yoksa Kyle salınacak.
Temos de encontrar provas físicas e eu tenho de provar que havia mais alguma coisa, ou o Kyle vai ser solto.
Eğitimi, elle tutulur bir hüneri yok.
Sem treino, sem tretas.
- Bak, elle.
- Aqui, sente.
- Marce... - Elle şunu.
- Agarra essa mama.
Elle okşamam, onu saniyesinde uyuturdu.
Se o masturbar, ponho-o a dormir num instante.
Spencer, artık öyle programlar var ki Photoshop'la yapılanlar, yanlarında, elle kesilip yapıştırılmış gibi kalıyor.
Spencer, agora há programas que fazem o Photoshop parecer uma tesoura e um tubo de cola.
Yok yok. Sıradan bir Tahoe. Ama elle kontrol edebiliyorsun.
Não, não, é um Tahoe normal, com controlo no volante.
Değeri hesaplamak adına, elle cila ve komple bakım için elde edilen fazladan geliri ekledim. Genel giderleri, maaşları, bakım masraflarını işletim ücretini ve aşınma payını hesaptan düştüm. Bu bilgileri Albuquerque bölgesindeki benzer işletmelerden edindim.
Extrapolando, adicionei os rendimentos extra por enceramentos à mão e pormenorizações, subtraí os gastos, salários, manutenção, taxas de funcionamento, depreciação, que obtive de negócios semelhantes na área de Albuquerque, o que me deu uma estimativa do seu fluxo de caixa anual, aqui,
Bu arada nerede olduğunu bulup elle de kapatabiliriz.
Mas também precisamos de encontrar a localização real dele e tentar desligá-lo directamente.
Elle açılan bir bölme olmalı.
Tem que ter algum mecanismo para a soltar, em algum lugar.
Sistemi elle yeniden başlatabilirim.
Posso reiniciar o sistema manualmente.
Düğmeli ve elle çekmeli.
Com botão de carregar e manejável à mão.
- Bu şeyi elle tetiklemeliyim. Elle mi?
- Vou detona-la manualmente.
Pete aşkına. Ölüm sebebi... elle boğulma.
- Quando acabares com isso, preciso de rectificar o certificado de óbito.
Senin gözlerine ihtiyacım var, Elle.
Preciso da tua ajuda, Ellie.
Elle?
Elle?
Elle bak.
Tu consegues, anda lá.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]