Eski günlerde tradutor Português
259 parallel translation
Eski günlerde çok tesirli bir adamdın, değil mi?
Eras um manda-chuva, nos velhos tempos.
Evet, Meksika'yı içkisiz bıraktığı o eski günlerde ben karşısında otururdum.
Quando ele trazia rum do México e eu era polícia.
Eski günlerde nasıl sayıştığımızı hatırlıyor musun'çık çıkalım çayıra yem verelim ördeğe'...
Lembras-te de jogarmos ao "pico pico serenico"...
Eski günlerde, çocukken ne hoşlanırdık.
Os miúdos costumavam andar bastante nisto nos velhos tempos.
Çok eski günlerde.
- Nos velhos tempos.
Eski günlerde birlikte çalışmıştık.
Eu e ele trabalhávamos juntos.
Eski günlerde konuştuğumuz şeyleri.
As coisas de que falámos há muito tempo.
Oh, eski günlerde nasıl da konuşurduk. Anımsıyor musun?
Tal como falávamos antigamente, lembras-te?
Sen bilmezsin, ama eski günlerde, lüksün kucağında yaşardım.
E como você saberia? Nos velhos tempos eu vivia na luxuria.
Eski günlerde şöyle derlerdi :
Como eu costumava dizer :
Eski günlerde burada bir Komançi katliamı olmuş.
Houve um massacre... exatamente aqui neste rancho.
Filip, eski günlerde olduğu gibi boyarlar tarafından yargılansaydı, onun zarar görmesine engel olabilirdik.
Se ele fosse entregue a um tribunal dos boiardos, não lhe aconteceria nada de mau.
Eski günlerde, yalnızken sürekli saatine bakarak geceleri şarkılar söylemişti.
Nos velhos tempos, ele cantava | à noite, quando estava sozinho... no seu turno como piloto | nos barcos da pesca à tartaruga.
Keşke eski günlerde yaşasaydım.
Quem me dera ter vivido nesses velhos tempos.
O eski günlerde idi.
Isso aconteceu aqui nos primeiros tempos.
Eski günlerde bir gün size "Günaydın" demeye tenezzül etseydim....... o gün kendinizi çok iyi hissederdiniz.
Nos velhos tempos ganharia o seu dia se eu apenas lhe desse o bom dia..
Eski günlerde, avcılık yapan pek çok Sioux nehir kıyısında yaşardı.
Antigamente, muitos caçadores Sioux viviam ao longo do rio.
Eski günlerde, savaşlardan elde edilen altının birazı lejyonlara verilirdi.
Noutras épocas havia o ouro das guerras para os legionários!
Eski günlerde şampanyada yüzer - veya intihar ederdin.
Dantes, o truque era tomares banho em champanhe ou suicidares-te.
Neden eski günlerde yaptığımız gibi bunu test etmiyoruz?
O que achas de descobrires, como fazíamos antes?
Bizim üçümüz beş yaşından beri arkadaşız eski günlerde karanlıktan korkmamak için birlikte uyurduk.
Levantamo-nos ao amanhecer desde pequenos. Trabalhávamos e depois ia-mos dormir porque não tínhamos querosene.
"Hiçbir şey fark etmiyor!" Eski günlerde...
" Vale tudo nos tempos antigos...
Eski günlerde çorabın bir anlık görüntüsü şok edici bir şey gibi görünüyordu şimdi Tanrı biliyor hiçbir şey fark etmiyor
"Antigamente, um olhar para as meias era escandaloso. " Hoje em dia, só Deus sabe, vale tudo. O mundo enlouqueceu... "
"Eski günlerde, çorabın bir anlık görüntüsü."
"Antigamente, um olhar para as meias..."
Eski günlerde.
Antigamente...
O eski günlerde yaşamak isterdim.
Gostaria de ter conhecido esses dias passados.
Yıllar önce eski günlerde, üzümleri ayakları ile ezmek için kadınları kullanırlardı. Fakat daha sonra erkekler karşı çıktı çünkü işi hep kızlar kapıyorlardı.
Há anos atrás, eram as mulheres que pisavam a uva, mas depois os homens opuseram-se porque elas eram preguiçosas.
Eski günlerde bu standart uygulamaydı.
Coisas destas eram comuns nos velhos tempos.
Eski günlerde söyleyecek şeyler bulurduk, mesela : "Şekeri uzat."
Antigamente, arranjávamos o que dizer, coisas como "Passa o açúcar."
Bir zamanlar dünyamizin uçsuz bucaksiz gözüktügü bir zaman, kesfedilecek sadece dünyamizin var oldugu eski günlerde, dünyanin gerçek büyüklügünün üzerinde akillica ilk kafa yorulan günlerde, burada, Misir'da milâttan önce 3. yüzyilda bir adam yasadi.
Houve uma época em que o nosso planeta parecia imenso. Quando era o único mundo que podíamos explorar. O seu tamanho real foi calculado a 1ª vez duma maneira simples e engenhosa, por um homem que vivia aqui no Egipto no século iii a.C.
Eski günlerde bize iyi işler ayarlamıştı.
Ele conseguiu bons contratos nos velhos tempos.
Eski günlerde kod olarak kullandık.
Usávamo-los como código nos velhos tempos.
Eski günlerde seninle tanışmıştım.
Cruzámo-nos nos velhos tempos.
Eski günlerde olasıIıkları dengeleme şansım olurdu.
Antigamente, teria uma arma para lhes dar luta.
Eski günlerde Rodos "Yılanların Adası" diye bilinirmiş.
Antigamente, Rhodes era conhecida como "Ilha das Cobras".
Eski günlerde bile, saygıdeğer bir üçkâğıtçıydı.
Mesmo nos velhos tempos, era conhecido como um vigarista honesto.
Eski günlerde güneş battığı zaman hepimiz bunun gibi bir masanın etrafında toplanırdık.
- Está bem. Nos velhos tempos, quando o Sol se punha, reuníamo-nos todos á volta de uma mesa, como esta.
Eski günlerde savaş oradaydı.
Antigamente, era onde havia guerra.
Eski günlerde değiliz.
Acorda. Já não estamos nos bons velhos tempos.
Biliyor musun, son günlerde tiyatro üzerine rüya görüyorum. Eski numaralarımı tekrarlıyorum.
Ando a sonhar muito com teatro, com antigos números meus.
Bu yüzden kendi kendime... Bu günlerde kendi kendime çok konuşur oldum dedim ki "Bayan McKay gibi eski bir dosta bunu yapmak hiç hoş değildi."
Então disse a mim mesmo, tenho falado muito sozinho hoje em dia, e disse, esta não é uma boa maneira de tratar uma amiga.
Oh, şu günlerde kendine yeterli olmanın moda olduğunu ve başkalarına muhtaç olmamanın moda olduğunu biliyorum, fakat ben eski kafalı olmaktan rahatsız olmayacak kadar yaşlıyım.
Sei que está na moda ser auto-suficiente, mas com esta idade já não me importa estar fora de moda.
O günlerde, eski dostum Kammal, Tanrı ruhunu şad etsin köyün muhtarıydı.
Naquele tempo, meu velho amigo Kammal... que Deus o tenha... era o líder da aldeia.
Biliyor musun sevgili Milo, televizyonun olmadığı eski güzel günlerde insanlar kendileri için hayattaki zevkleri yaratırlardı.
Antigamente, quando não havia televisão, as pessoas construíam os prazeres da vida.
Eski günlerde çorabın bir anlık görüntüsü şok edici bir şey gibi görünüyordu...
Meias!
Dört atış... bir delik. Eski iyi günlerde olduğu gibi.
Quatro tiros, um furo, como nos bons velhos tempos!
Eski güzel günlerde hazır kahveleri olmaması dışında.
Como um ocidental. Só que eles não... tinham café instantâneo... nos bons velhos tempos.
Aynı eski günlerde olduğu gibi.
É como nos velhos tempos.
Eski güzel günlerde, ailelerimiz bizi eğitirken bizden itaat beklerlerdi.
Antigamente, quando os nossos pais nos educaram, exigiam-nos total obediência.
Tıpkı, eski günlerde olduğu gibi.
Oh sim, é como dantes.
Malesef bu evdeki soğutma tesisatı çok eski ve bu gibi sıcak günlerde acil yardımı beklemektense stokları kullanmamayı tercih ederim.
infelizmente o ar condicionado deste predio e velho... e tende a quebrar em dias quentes, como hoje. Entao, para uma emergencia, mantenho um bom estoque, sabe?