English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ F ] / Fakat ben

Fakat ben tradutor Português

2,981 parallel translation
Öyle fakat ben kendisiyle aynı hissiyatları paylaşmıyorum.
Se ela está, não é mais que um pequeno consolo para mim.
Genelde filmlerde hep erkeklere olur, gidip sarı Porsche alırlar. Fakat ben erkek değilim.
Nos filmes, são sempre os homens e compram Porsches amarelos, mas eu não sou um homem.
fakat ben onun iğnesini hissettim
Pura a neve.
Buradan çıkmak nasip olursa, işte o zaman değecek, Fakat ben silahlı bir salak, senin ve lambanın canı cehenneme.
Quer dizer, se conseguires sair daqui com vida,... isso talvez possa valer alguma coisa,... mas agora tu só tens essa arma estúpida e a tua lâmpada.
Fakat ben...
- Mas eu...
Aslında istedi, fakat ben o savaştan kaçmak istediğimi fark ettim.
Pediu, mas achei melhor ficar longe da confusão.
Sen çocuklarının yüzeysel değerlere sahip olmalarını sorun etmiyor olabilirsin fakat ben bu yaşamı Charlie'yi gerçek hayatta büyütmek için bıraktım ve onu baştan çıkarmanıza izin vermeyeceğim.
Podes achar que ter filhos com valores superficiais não faz mal, mas eu desisti deste mundo para criar a Charlie no mundo real. Não vou deixar que a iludam.
Fakat ben şu an kendime bir ilişki aramıyorum.
Mas eu não procuro uma relação.
Şu senin Dan ile ilgili olan meselelerin.. ... çok açık ki duygusal kaderinin 11. sınıfta mühürlendiğini düşünüyorsun, fakat ben büyüyorum.
Em relação ao Dan, pensas que o teu destino ficou traçado no 11º?
Mike, ben de bu durumdan hoşnut değilim. Fakat benim için bu çocuğun yeri çok ayrı.
Mike, também não gosto disto, mas a criança significa muito para mim, está bem?
Yumrukların gelişini görebiliyordum fakat ben... Yeterince hızlı cevap veremiyordum.
Via os socos que vinham na minha direcção, mas não conseguia responder.
Fakat ben daha fazla istiyorum.
Mas eu quero mais.
Fakat ben bozulmaya inanmıyorum.
Mas não acredito em corrupção.
Bu duyduklarım harika, fakat ben zaten ne istediğimi biliyorum.
Isso parece formidável. Mas já sei o que quero.
Yaşlı bir bunak gibi görünüyor olabilirim. Fakat ben tam donanımlı bir savaş kahramanıyım. Ayrıca başkalarından fırça yemem.
Eu posso parecer um velho, mas foi condecorado herói de guerra, e não vou com a pinta de qualquer um.
Fakat ben... Bir karım var.
Mas tenho uma mulher.
Bana karısından boşanacağını söyledi, fakat ben boşanmasını istemiyordum.
Ele disse-me que iria deixar a sua esposa,... mas eu não o queria.
- Fakat ben seni korudum.
Mas eu parei-te, eu salvei-te.
Fakat ben dövüşemem. Saçma!
- Mas eu não posso lutar.
Bu işin altından kalkabileceğini sanmadığımdan değil. Fakat ben Başkan'ım.
Não é que ache que não possa cuidar disso.
Bana bir servete mâl oldu, fakat artık ben de bir asilzadeyim!
Custou uma fortuna, mas podem chamar-me de cavalheiro agora!
Fakat, ben nereye gidebilirim ki?
E eu? Para onde vou?
Ben de uçan bir midilli istiyorum Michael, fakat öyle bir şey yok.
Também quero, mas não existem.
Biliyorum, sen 17'sin. Ben daha yeni 13 oldum yani kardeşin yaşındayım fakat yakında yaş farkımızın bir önemi kalmaz.
Sei que tens 17 anos e eu fiz agora 13, a mesma idade do teu irmão mais novo, mas a diferença de idades deixará de importar.
ve onu gömdükten sonra abim beni yanına aldı, fakat karısı benden hoşlanmazdı ben de parayı çalıp kervanla kaçtım
E? Depois de a enterrarmos o meu irmão mais velho acolheu-me. Mas a esposa dele desprezava-me.
Ben senin babanım fakat asla sana bir baba gibi bakamayacağım.
Tu és meu filho, mas eu nunca serei teu pai.
Fakat sen de ben de biliyoruz ki söylediklerim seni ikna etmeyecek.
Mas tu próprio já deves ter pensado nisso e eu sinto que essa explicação não te satisfaz.
O soruşturmalardan ben sorumluydum fakat şahsen tutuklamada bulunmadım.
Eu era responsável por todas essas investigações, mas pessoalmente nunca fiz nenhuma detenção.
Fakat ben onu kaybettim.
E perdi-o...
Mağdur, Ben Donovan, tüm suçlamalardan aklandı fakat Lily Humphrey'nin bu kadar şanslı olması zor.
A vítima, Ben Donovan, já foi ilibado de todas as acusações. Mas é improvável que Lily Humphrey tenha tanta sorte.
Fakat ben kuzeninim.
- Sou a tua prima.
Ben de üzgünüm, yol açtığım tüm sorunlar için fakat özellikle sana karşı olan davranışlarım için Dan.
- Também peço desculpa. Por tudo o que fiz que vos causou problemas. Sobretudo pela forma como procedi contigo, Dan.
Ben de karbon salınımını azaltma yanlısıyım. Fakat taşıdığım malzemeyi görmeniz lazım.
Sou a favor da redução de emissões de carbono mas tem que ver o que tenho aqui.
Ben de onu sokaktan çekebilmek istiyorum ; fakat Oscar, bir dahaki karşılaşmamızda postunu Sibirya'ya göndereceğimi biliyor.
Também o quero fora das ruas, mas o Óscar sabe que se me vir novamente será enviado para a Sibéria.
Ben de meraklı değilim ; fakat bombayı yapanı bulma konusunda duvara tosladık.
Também não gosto, estamos num beco sem saída à procura de quem construiu a bomba.
Sadie, tavsiyenin kıymetini biliyorum ; fakat nasıl sen sosyal yardımlarla ilgileniyorsan ben de iş kısmından sorumlu durumdayım.
Sadie, agradeço a tua preocupação mas tu tomas conta das doações ao terceiro mundo e eu tomo conta dos negócios.
Şu anda neler olduğunu ben de bilmiyorum fakat şunu biliyorum ki, buna dokunduğum zaman bazı şeyleri, daha olmadan önce gördüm.
Crane está morto, e agora você está a agir como se fosse uma espécie de profeta em jeans de estrela de Rock. Brooke, olhe para mim, ok?
Gerçekten ben de bilmiyorum fakat lütfen inan bana, biz kimseyi öldürmedik...
Dennis, ele já estava morto quando o encontramos. O que se passa aqui, Brooke?
Fakat annen seni daha önemsediğinden ben buradayım.
Mas estou aqui porque ela decidiu que estás em primeiro lugar.
Evet, Colette ve ben geçmişte birkaç kez dışarıda buluşmuştuk, fakat...
A Colette e eu encontrámo-nos fora da escola um par de vezes durante os últimos anos.
Fakat ben iyi bir polisim.
Mas sou um bom polícia.
Fakat bunu bilebilecek kişiler ancak sen ve ben olurduk ve seninle tartışan kişi de ben değilim.
Não o fiz. És a única pessoa que poderia sabê-lo. O debate não é contigo e ele nem sequer o leu.
ben gerçekten tiyatro ile ilgilenmiyorum, fakat çok ileri seviyede meslek kursunuzun olduğunu biliyorum emeği entellektüelliğe tercih etmek.
Não gosto muito de dramas, mas sei que têm uma turma avançada de Trabalhos Manuais. Trabalhadora manual em vez de intelectual.
Jo, dinle, Abby yıkılmış durumda fakat onun son senesi ve ben mükemmel olmasını istiyorum sadece o yüze bak.
Ouve, Jo, ela está de rastos. Mas ela está no último ano, e eu quero que seja perfeito. Quer dizer, olha só para essa cara.
Fakat gidişatı ben elime aldım.
A não ser que tomasse medidas pelas minhas próprias mãos.
Sizi buraya getirerek, ben sanmıştım ki... Fakat her şeyi yok ettim.
Achei que, ao trazer-te aqui, iria... mas destruí tudo.
Size göre çok küçük olabilir, fakat sanırım ben sıkışarak geçebilirim.
Demasiado pequenas para ti, mas eu acho que consigo caber.
Bak, ne istiyorsanız yapın, fakat O-Mer ve ben, tutsakla beraber sabahleyin ayrılıyoruz.
Faz o que quiseres, mas o O-Mer e eu vamos embora com o prisioneiro de manhã.
Açıkçası ben daha fazlasını umuyordum, fakat- -
Estava a espera de mais, mas...
Vasıflarıyla ilgili bazı sorularınız olduğunu biliyorum... Fakat aslına bakarsanız ben onun çok zeki, çok inatçı biri olduğunu doğrulayabilirim.
Sei que existem dúvidas quanto às qualificações dele, mas posso garantir que ele é muito inteligente, muito persistente.
Dinle, ben de senden yanayım fakat tüm bildiğimiz eski bir hücre arkadaşıyla bağlantıda olduğu.
Olha, estou contigo, mas tudo o que podemos assumir é que ele tem estado em contacto com um antigo companheiro de cela.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]